Her gün ajanslara düşen onlarca haber arasında zamlı ürünlerin sayısının arttığını görünce, ‘Bu gidişat nereye?' demek bile sıradan oldu. Dünya genelinde yaşanan hammadde sıkıntısı piyasaları alt üst ederken milliyetçi yaklaşımlar dengeleri de alt üst etmeye doğru sürüklüyor. Örneğin petrolün varil fiyatına gelen zamlar gıdadan ulaşıma, pamuktan demir çeliğe kadar çok sayıda ürün grubuna yansıyor. Özellikle çelik ve demir gibi ürünlerde önemli tedarikçi ülkelerden olan Rusya ve Ukrayna arasındaki savaş inşaat sektörünün geleceğini belirsizliğe sürüklüyor. Pandemi döneminde başlayan krizin çıkmaza girmesinde ticaret savaşının da büyük rolü var. Gelinen bu noktada otomotiv, inşaat ve beyaz eşya gibi sektörlerin vazgeçilmezi olan demir-çelik ürünlerinde hem tedarik sorunu hem de fiyatlama problemi yaşanıyor.
Örneğin çelik fiyatlarında yüzde 50'lik yükseliş bu alanda hizmet veren şirketleri zorluyor. Nasıl zorlamasın ki; Rusya-Ukrayna pazarında 830 dolar, Uzakdoğu'da 750 dolar olan çeliğin ton fiyatı son dönemde bin 500 dolara kadar yükseldi. Yılbaşından beri yüzde 40'ın üzerinde bir zam dalgası yaşanıyor.
Demir ve çelik gibi ürünlerin ihracatından 2021'de Türkiye'ye gelen para 30 milyar doları aştı. Türkiye, ihracat yapmak için yüzde 80 oranında hurda ithal ediyor. Sektörün tacirleri, savaş bitse bile fiyatlarda hissedilebilir bir düşüşün olmayacağı kanaatinde. Dahası enerji fiyatlarında yaşanan yükselişin kısa sürede çözülmesi mümkün görünmüyor. ABD ve Avrupa bu konuda bazı alternatif çözümler aramaya çalışsa da bu zaman alacaktır.
Tekrar demir meselesine dönecek olursak; üretilen yassı çelikler boru imalatında, beyaz eşya sektöründe ve makine üretiminde kullanılıyor. Yassı olmayan mamuller ise inşaat gibi sektörlerde kullanılıyor. Bu ürünlerde fiyatlar ton başına 750 dolardan 950 dolara kadar çıktı. Sözün özü; nisan ayında otomotiv, makine, altyapı, inşaat ve çok sayıda sektörde zorunlu zamlar kapımızı çalacak. İhracat yapan firmalarımız bile süreçten olumsuz etkilenecektir. İhracatta 250 milyar dolara doğru koşan hedefin gerçekleşmesi ihtimali de zayıflıyor. İşte bu noktada yeni girişimlerin devreye alındığını görüyoruz. İstanbul Demir ve Demir Dışı Metaller İhracatçılar Birliği (İDDMİB) ihracatçılarının finansmana kolay erişimi için yeni dönemde adımlar atılacağı mesajını verdi. Yıllardır bir gazeteci olarak faaliyetlerini takip ettiğim mevcut İDDMİB Başkanı Tahsin Öztiryaki ile birliğin yeni dönem başkanlığına aday olan Ayşegül Çapan Hanımefendi ile geçtiğimiz günlerde bir araya geldiğimde bu konuları konuşma fırsatı buldum.
Ekonomi dünyasında Tahsin Beyi tanımayan yoktur. İstanbul kökenli STK'larda üst düzey görevler alan sayın Öztiryaki, önümüzdeki günlerde İDDMİB'deki başkanlık koltuğunu devretmeye hazırlanıyor. Başkanlık yarışına katılan isimlerden birisi Çetin Tecdelioğlu, diğeri ise Ayşegül Çapan Hanımefendi.
Kendisini alüminyum sektöründe 50 yıllık bir şirketin 20 yıldır yöneticiliğini yapan ikinci nesil bir sanayici olarak tanıtan Ayşegül Hanım, ''Bizler, İDDMİB'in 225,4 milyar dolarlık ihracatımız içindeki yüzde 5.5'luk (12,47/225.4 milyar dolar) payını gelecek birkaç yıl içinde, yüzde 10'lar mertebesine ulaştırmaya kararlıyız'' diyerek marka ve katma değerli ürün ihracatı ile kilo başına gelirlerin artırılması gerektiğine işaret ediyor. “Tecrübeyle Yeniden” sloganıyla yola çıkan Ayşegül Hanım'ın kadrosunda ise hatırı sayılır isimler yer alıyor. Bu isimleri Tahsin Öztiryaki (Öztiryakiler Mutfak), Hülya Gedik (Gedik Holding), Serdar Urfalılar (Urtim Kalıp İskele), Nilay Denizli (Altek Döküm), Murat Saraylı (Saray Döküm &Kleidco), Pelin Arslan (Arslan Alüminyum), Kenan Aracı (Çuhadaroğlu Alüminyum), Arzu Kantay (Sarbak Metal), Güçlü Kaplangı (Ind Endüstriyel/ Ndustrio), Mesut Öksüz (ÖksüzoğullarıZüccaciye), İsmail Hakkı Öksüz (Döktim Döküm), Murat Demir (Vorne Pencere Kapı Sistemleri) Serhat Servet Dövenci (Sertel Vida) şeklinde sıralayabiliriz.
Bir bayan olarak ilk kez birliğin başına geçmeyi hedefleyen Ayşegül Hanımın, ‘'Koltuk yarışında değil, yüksek hedeflere ulaşma yarışında olacağız'' sözlerinin siyasilere örnek olması gerektiğini düşünüyorum. Sektörün rekabetçi bir yaklaşımla 2030'lu yıllara taşınması için de planlanan projeleri ilk ağızdan duyunca, ihracattan alınacak payın rahatlıkla yüzde 10'ları bulabileceği sonucuna ulaştım. Hedeflerden üçü dikkatimi çekti… Şöyle ki;
·Sektörümüz yatırım yapmaya hazır ve yüzde 100 büyüme potansiyeli mevcut. Ancak yatırım için arsa bulamıyor. Katma değerli üretim için makine parkına ayrılacak kaynaklar tesis kurulumu için kullanılıyor. Biz arsa ve bina temini TOKİ tarafından sağlanan, içinde eğitim üniteleri ve laboratuvarların da yer aldığı sektörel kampüslerin kurulması için girişimlerimizi başlattık. Sadece ihracata yönelik yatırım yapılabilecek bu alanları ülkemize kazandıracağız.
·Bütün alt sektörlerimizle ihracat yapan firma sayımız her geçen gün artıyor. Yeni ihracat yapmaya başlayan ya da ihracata başlamak isteyen firmalarımızın yanında olacağız. İDDMİBB Akademi ile onlara yeni pazarlarla tanışmaları için yollar açacağız, ihracata yönelik personel desteğinden finansmana erişime A'dan Z'ye her konuda eğitim desteği sunacağız.
·Finansmana erişim üyelerimizin en önemli sorunlarından biri. Birliğimiz, yönetimimizde kuracağımız İDDMİB FİNANS birimiyle her bir üyemizin bu konuyla ilgili talebiyle doğrudan ilgilenecek. Kaynak sağlayıcılarla oluşturacağımız protokollerle üyelerimize özel imkânlar yaratacak, finansmanın doğru kullanımı için onları yönlendireceğiz.
Azimle kamuoyuna açıklanan hedefler apaçık ortada iken, 7200 üyeli İDDMİB'in tecrübe odaklı bir ekibin desteklediği bir bayan tarafından yönetilecek olmasını, rüştünü ispatlamış Türk kadın girişimcilere verilecek bir ödül ve fırsat olarak görmek lazım.