Türkiye'nin son dönemde sağlık alanında yaptığı yatırımlar, tıbbi cihaz ve medikal sektörlerinde de meyvelerini vermeye başladı. Sağlık turizminde dünyanın başkenti konumunda olan Türkiye, pandemi sürecinde kırılan küresel tedarik zincirinde özellikle sağlık alanında üretici ülke olma fırsatı yakaladı.
460 milyar dolarlık pazar
İngiltere ve Çin başta olmak üzere 10 ülkeye tıbbi cihaz ve medikal malzeme ihracatı yapan Diagno Tıbbi Cihaz Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Sarpkaya'ya göre sektörün önünde özellikle yeni ihracat pazarları açısından ciddi fırsatlar var.
Tıbbi cihaz ve medikal sektörlerinin küresel büyüklüğünün 460 milyar dolar olduğuna dikkati çeken Hüseyin Sarpkaya, “Epicom verilerine göre tıbbi cihaz pazarının toplam sağlık harcamalarındaki payı yüzde yüzde 6. Sektörde 22 binin üzerinde farklı ürün çeşidi mevcut olup bu ürünleri üretmek için oldukça farklı teknolojiler kullanılıyor. Dental malzeme sektöründe de ciddi anlamda bir yerlileşme söz konusu.
Önemli ihracat potansiyeli
Pandemi nedeniyle küresel tedarik zincirinde bozulmalar meydana geldi. Konum, yetişmiş insan kaynağı ve nitelikli ürünlerin imalatı açısından ülke olarak avantajlı durumdayız. Türkiye'nin yakın gelecekte dünyanın medikal üretim üssü olması bana göre hayal değil. Asya ve Güneydoğu Asya'da kamu sağlık bakım programları ile tüketici varlıklarındaki büyümeye bağlı olarak sağlık harcamalarında ortalama yüzde 8,1'lik artış, nüfusun ve hizmete erişimin artmasına bağlı olarak Ortadoğu ve Afrika'da ise yüzde 8,7'lik bir artış bekleniyor. Latin Amerika ‘da ise bu artış oranı yüzde 4,6 olarak hesaplandı. Daha fazla ihracat için potansiyel pazarlara iyi odaklanmalıyız.” dedi.
Kurumsal adımların tarihçesi
Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu'nun sitesindeki resmi değerlendirmeye göre; Sağlık konusu ve teşkilatı içerisinde tarihi süreçte öncelikle ilaçlar olmak üzere tıbbı cihazlar, kozmetik ürünler vb gibi önemli görevler üstlenecek, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu'nun tarihsel köklerini oluşturan eczacılık ve ilaçlarla ilgili ilk çalışmalar, Cumhuriyetin ilk yıllarında İçtimai Muavenet Vekâleti Hıfzıssıhha İşleri Umum Müdürlüğü bünyesinde teşkilatlanmaksızın yürütülmüştür. 1929 yılından itibaren ise bu çalışmalar, Eczacılık ve Müstahzarlar Şubesi tarafından yürütülmüştür.
Osmanlı'dan günümüze
Medeniyet tarihimizde başta Selçuklu ve Osmanlı dönemleri olmak üzere; inşa edilen “Darüş-şifa, Dar üs-sıhha, Bimaristan, Maristan” gibi tedavi ve tıp eğitim merkezleri, bu anlayışın günümüze kadar devam eden sağlık mirasları niteliğindedir. Geçmiş bin yılın en büyük hükümdarlarından birisi olan Kanuni Sultan Süleyman'ın “Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi / Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi..” dizeleri tarihsel süreçteki devlet yöneticilerimizin sağlık konusuna bakışının ipuçlarını vermektedir. Ancak dönemin ve günümüzün gelişmiş ülkelerinde olduğu gibi, Osmanlı Devleti içerisinde de sağlık hizmetlerinin teşkilatlanması 19. Yüzyılın ikinci yarısından itibaren başlamıştır.
Dışa bağımlılık sorunu
Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu Başkanı Saim Kerman, son 10 yılda ilaç için dışarıya 60 milyar dolar harcandığını, yüzde 85 de tıbbi cihazda cari açık bulunduğunu belirterek, "İlaç ihtiyacımızı kamunun alım gücünü kullanarak iç kaynaklardan tedarik etmeyi hedefimize aldık, istedikleri kadar yazsınlar çizsinler bundan vazgeçmeyeceğiz" değerlendirmesinde bulunmuştu.
Yerli ilaç üretimiyle ilgili hedefler konusunda bilgi veren Kerman, Türkiye'nin ilaçta dışa bağımlı yapısının sona erdirilmesi, geçmişte daha çok kanser ilaçlarıyla gündeme gelen ve hastaları mağdur eden temin sorununun bir daha yaşanmaması için ciddi önlemler getirileceğini kaydetmişti.