Alman-Türk Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Dr. Markus C. Slevogt, reel faiz oranına izin veren para politikasının yatırımcıların güvenini tazelediğini belirterek, "Kapsamlı yatırım teşvikleri, ekonomik reformlar ile sıkı para politikası Türkiye'nin ekonomisini ve yatırımcı ilişkilerini güçlendirecek." dedi.
Slevogt, AA muhabirine, Almanya'nın, Türkiye'ye 2002-2020 (Ocak-Ekim) döneminde 10,2 milyar dolarlık yatırım yaptığını ve bu sürede en çok doğrudan yabancı yatırım gerçekleştiren 5'inci ülke olduğunu söyledi.
Türkiye'nin Alman yatırımları için çok umut verici bir pazar niteliği taşıdığını vurgulayan Slevogt, "Türkiye, stratejik konumda kalifiye iş gücüne sahip avantajlı bir üretim üssü olmasının yanı sıra olumlu demografik özelliklere sahip büyük bir pazar." diye konuştu.
Slevogt, Türkiye'nin Avrupa Birliği (AB) ile Gümrük Birliği çerçevesinde doğrudan bağlantısının bulunmasının Alman işletmeleri için bir avantaj olduğunu dile getirerek, Türk pragmatizmi ve esnekliğinin de Alman yatırımcıları cezbeden faktörler arasında yer aldığını bildirdi.
Almanların Türkiye'deki yatırımlarının her iki taraf için de avantajlı olduğuna işaret eden Slevogt, "Türkiye'de orta ölçekli şirketler de dahil olmak üzere yaklaşık 7 bin 556 Alman şirketi 140 bin civarı kişiyi istihdam ediyor." bilgisini verdi.
"Alman şirketleri zor zamanlarda bile Türkiye pazarında kalıyor"
Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının Türkiye'deki yabancı yatırımcıları da etkilediğini ifade eden Slevogt, şu değerlendirmede bulundu:
"Trend, 2020 baharına göre olumlu. Türkiye'ye yatırım yapan Alman şirketleri buradaki pazarın stratejik avantajlarını gördüklerinden zor zamanlarda bile kalıyor. İşletmeler mevcut ekonomik koşullar altında yatırım yapma konusunda temkinli olmaya devam ediyor."
Slevogt, Alman yatırımcıların Türkiye'ye yatırımda tercih ettiği sektörlere ilişkin de bilgi verdi.
Türkiye ekonomisinin geniş ve derin yapısının Alman şirketlerine çeşitli yatırım fırsatları sunduğunu belirten Slevogt, Almanların en çok yatırım yaptığı sektörlerin başında otomotiv ve makinenin geldiğini söyledi.
Slevogt, "Odamız üyelerinin yüzde 30'u sanayi ve imalat sektöründe. Lojistik, ilaç ve medikal sanayi, kimya, yenilenebilir enerji, perakende, finans, tekstil ve benzeri alanlarda da önemli yatırımlar var." diye konuştu.
"Türkiye'nin gerçek değerinin altında kıymet gördüğünü düşünüyorum"
Kovid-19 salgınının ülkelerin ekonomik gelişimini etkilediğine dikkati çeken Slevogt, Uluslararası Para Fonuna göre Türkiye'nin 2020'de pozitif büyüme yakalamasının dikkate değer olduğunu ifade etti.
Slevogt, Türkiye ile Almanya arasındaki ticari ilişkilerin küresel kriz döneminde bile iyi koşullarda bulunduğunu vurgulayarak, bunun güçlü ekonomik ilişkilerin göstergesi olduğunu söyledi.
İkili ekonomik ilişkileri geliştirmek ve güçlendirmek istediklerini belirten Slevogt, şu ifadeleri kullandı:
"Almanya açısından bakıldığında, yakın zamanda reel faiz oranına izin veren para politikası, yatırımcıların güvenini tazeleyerek önemli miktarda fon girişi sağladı ve Türk lirasının değerlenmesine yol açtı. Bankacılık, yatırım ve şirket satın alma geçmişi bulunan biri olarak, Türkiye'nin gerçek değerinin altında kıymet gördüğünü düşünüyorum. Kapsamlı yatırım teşvikleri, ekonomik reformları ile sıkı para politikası Türkiye'nin ekonomisini ve yatırımcı ilişkilerini hem uluslararası hem Alman-Türk perspektifinde güçlendirecek."
"Alman-Türk iş dünyası, Gümrük Birliği'nin reformuna büyük ilgi gösteriyor"
İki ülke arasındaki ekonomik bağların 25 yılda önemli ölçüde büyüdüğüne işaret eden Slevogt, AB ile Türkiye arasındaki Gümrük Birliği Anlaşması'nın ilişkiler için bir katalizör olduğunu dile getirdi.
Slevogt, Alman-Türk iş dünyasının, Gümrük Birliği'nin reformu ve genişletilmesine büyük ilgi gösterdiğini belirterek, "AB üyesi İtalya, Fransa, Hollanda ve Belçika ticaret odaları gibi Gümrük Birliği 2.0'ın her iki taraf için de daha fazla rahatlık sağlayacağını düşünüyoruz." diye konuştu.
Söz konusu anlaşmanın imzalandığı 1995 yılında AB ile Türkiye arasındaki ikili ticaret hacminin 30,2 milyar dolar düzeyinde bulunduğunu ve 2019'da 171,5 milyar dolara yükseldiğini söyleyen Slevogt, şunları kaydetti:
"Son 25 yılda küresel ticari ortam değişti. Mevcut çerçeve, reform gerektiren yeni zorlukların yanı sıra fırsatlar da ortaya koydu. Pandemi nedeniyle güvenilir, bölgesel ve stratejik ortaklıklar önem kazandı. Gümrük Birliği 2.0 için hizmetler, tarım ve kamu ihaleleri gibi alanlar modernize edilmiş bir anlaşma kapsamında ele alınmalıdır. Ayrıca, Avrupa Yeşil Mutabakatı veya hızla büyüyen e-ticaret pazarı gibi yeni gündemler ve gelişmeler de dikkate alınmalıdır."
Slevogt, Avrupa ile Türkiye arasındaki iletişimin olumlu yönde devamını temenni ettiklerini belirterek, Gümrük Birliği'nin hem AB hem de Türkiye için bir kazan-kazan durumu yarattığını sözlerine ekledi.