Türkiye'nin bireysel gelir başta olmak üzere ekonomik yönden kalkınması için gerekli tüm etkin tedbirler kamu kurum ve kuruluşları tarafından seferberlik halinde sağlanmaya devam ediyor.Peki bireysel ve ulusal bazda gelişmişlik seviyemiz ve kalkınma sürecimiz yeterli mi? Bunun için çok değişik uygulamalar kadar fikir ve öneriler de gelmeye devam ediyor.
İl ve ilçe bazlı profil çıkarılmalı
Sürdürülebilir ekonomik kalkınma için Türkiye'nin her bölgesinin, her ilinin, ilçesinin potansiyellerinin tespit edilmesinin, planlamalı ve bir program oluşturarak bunların hayata geçirmesinin önemli olduğu görüşünü gündeme getiren Ulusal İktisadi Düşünce Kuruluşu (ULİKAD) da fikri bazda önerilerde bulundu. Başkan Ömer Niziplioğlu'nun, Türkiye'nin gelirini artıracak önerileri kamuoyuyla paylaştı.
İnsanlar memleketini terk etmemeli,sanayi gelişmeli
Kalkınma hamlesinin istenilen düzeyde gerçekleştirilememesinin en büyük nedeni planlamanın eksikliği. Hangi bölgede, hangi şehir ve ilçede, hangi sanayi kurulmalı araştırılıp ona göre sanayi imar izni verilmeli. Kişi başına okul, hastane,düşünülürken kişi başına iş de düşünülmeli. İnsanlar geçinebilmek için memleketini terk etmek zorunda kalmamalı. Her bölgenin kendi has özelliği göz önünde bulundurularak sanayi alanları yaratılmalı.
Şu an sanayi var denilen illerin o sanayisinde araba tamircisi veya buna benzer atölyeler bulunmaktadır,uluslararası ihracat yapılacak türde çok az sanayi bölgemiz var. Her ilde organize sanayi olduğu iddia ediliyor, bunların yetersiz olduğunu bilinmeli hatta illere endüstriler kurulmalı her ilçenin organize sanayisi olmalı.Almanya'da nerdeyse her köyde bir fabrika varken bizim ilçelerimizde hatta çoğu ilimizde dahi organize sanayi yok.Üretimi kırsal bölgelere götürmeliyiz.
Ormanları sadece odun olarak görmemek gerek
Petrolden sonra en büyük ithal kalemimiz orman ürünleri.Ülkemizin 3'te 1'i resmiyette orman gözükürken nerdeyse ihtiyacımız olan tüme yakın orman ürünlerini neden ithal ediyoruz? Kendi ihtiyacımız olan ağaçlar dikip kendi ihtiyacımızı karşılamalıyız.Toros dağlarındaki maki bitki örtüsüyle kaplı olan alanatıl bir durumda duruyor. Tropikal meyve olan muz, kivi ve ananas yetişicilerine sunulsa, teraslama sistemiyle saksı gibi düşünülerek yetiştirme yapılsa alan toprak olarak zenginleşiperozyonun da önüne geçilerek daha yeşil bir ülke konumunagelebiliriz. Ormancılığı da hayvan besiciliği gibi görmeli ihtiyacımız olanorman ürünleri üretmeliyiz.Ormancılık ülkemizde yok sınıfındadır. Meslek olarak dahi görülmemektedir. Bunu değiştirmeli her toprak parçasını ayrı ayrı değerlendirmeliyiz.
Tersane sayıları artırılabilir
Dünyanın en ucuz taşımacılığı deniz taşımacılığı olduğu düşünüldüğünde ülkemiz bu alanda liderliğe oynamalır. Karadeniz kıyıları denizi soğuk ve dalgalı olduğu için turizme çok uygun değildir. Buradaki denizi tersaneler bölgesi ilan edip her ile irili ufaklı tersane izinleri çıkarıp yatırımcılara sunmalıyız. Böylelikle şu an atılı durumdaki Karadeniz sahili uluslararası gemi üretimi yapan bölge durumuna ulaşacaktır. Ülke ekonomisine katkı sağlayacak binlerce insana iş sağlayacaktır. Dünyanın en büyük gemilerinin yapıldığı 3 tersane yapılsa yaklaşık 3 milyar dolarlık ekonomi yaratılmış olur.
Norveç'ten neyimiz eksik?
3 tarafı denizlerle çevrili ülkemizin denizlerinden yeterince yararlanabiliyor muyuz? Norveç'in sadece somon balığından senelik 6 milyar dolar geliri var. Marmara Karadeniz balık ve deniz ürünleri yetiştirmek için ruhsatlar düzenlenmeli. Midye,kalamar, karides ve balık türlerinin birçoğunu üretmeli ihtiyacımızı karşılamalı ve ihracat yapmayız. Denizleri ekonomik getirisi olduğunu hatırlamayız çok yetersiz ruhsat verilmesine rağmen levrek ve çupra da dünya rekorunu kırıyorken daha çok çeşit ve yasal izinle denizlerimizden daha çok fayda sağlamalıyız.
Kırsaldaki insanları ekonomiye katmak
Kırsal bölgede yaşayan vatandaşlarımızı üretime katılmasını sağlamalıyız hediyelik eşya, oyuncak, süs ürünleri, bijuteri,cam, tekstil montaj gibi evde, köyde basit atölye içinde yapılabilecek ürünleri kırsal bölgede ürettirmeye çalışılmalıyız. Örnek olarak yılbaşı süslerini çam ağacı, kapı süsü tahta oyuncak gibi ürünleri kadınlar evde rahatlıkla yapabilir ve bunların özellikle Avrupa'ya ihracatı ile önemli kazanç sağlayabiliriz. Bunun için yasal engeller kaldırılmalı,ürün imalatı yaptırmak isteyen firmalar istediği ürünü ilan etmeli üretim yapmak isteyen kişilerle temasa geçilmeli işin nasıl yapılacağını öğretilmelidir.
Hindistan örneği yazılımda ortada
Yazılımın bir makinesi yoktur, insan eliyle yapılır. Ücretlerin yüksek olduğu ülkeler bu maliyeti düşürmek için başta Hindistan gibi ülkelere yaptırmaktadır. Yazılımdaki kodları yazmak için bilgisayar mühendisi olmaya gerek yoktur. Kodların nasıl ve hangi düzende yapılacağı öğretildiği takdirde çoğu kimse rahatlıkla yazılım yapabilir. Genç nüfusumuzu bu şekilde iş sahibi yapabilir, evinde yazılım yaparak geçimini sağlattırabiliriz. Hindistan'ın bu yolla 100 milyar dolar kazandığını unutulmamalıdır.
Türk dizi ve sineması kümelenmeli
Türk dizilerinin dünyada satış rekorları kırdığını biliyoruz. Bunun en büyük nedeni oyuncu maliyetinin düşük olması. Bunu göz önünde bulundurarak İstanbul'a Hollywood tarzında film, dizi ve program çekim platformu yapılmalı bu sayede hem çekimlerin maliyeti düşürülmeli hem de istihdam sağlanmalıdır. Ayrıca özellikle Avrupa'da maliyetli çekimlerin burada çekilmesi sağlanmalı. Birçok Ortadoğu ve Afrika ülkelerinin yetersizliklerinden dolayı çekemediği çekimleri de buraya çekme imkânı sağlanmalıdır. Hollywood'un senelik 100 milyar dolar geliri olduğunu göz önünde bulundurulduğunda şu an 500 milyon olan dizi satışımız 3 milyar dolara rahatlıkla çıkarabiliriz.
Turizmi belli illere hapsetmeyelim
Ülkemiz dini geçişlerin aynı zamanda da tarih, kültürler beşiğidir. Bunun yanında deniz, dağ, doğa için mükemmel durumdadır. Turizmde dünya birincisi olabilme imkânı vardır. Akdeniz turizm havzasıyken biz sadece Antalya ilimizden yararlanıyoruz. Oysa Hatay Mersin ve Adana da aynı potansiyel vardır. Buralar da turizm bölgesi ilan edilirse Antalya gibi işsizlik biter ekonomik olarak kalkınma sağlanır. Yine aynı şekilde doğa harikası yaylalarımızı da turizm planlaması yapılmadığından bu şekilde atılı olarak kalıyor. İsviçre'nin Alpleri örnek alınmalıdır.Kültür şehirleri olan Mardin, Şanlıurfa'yı da turizme kazandırmalıyız.
Çiftçinin elinden para eksik olmamalı
Ülkemiz tarım ülkesi olarak bilinse de çiftçi başına düşen toprak alanı 4 dekarr. Bu kadar parçalanmış tarım arazisiyle kârlı tarım yapmak mümkün değildir. En büyük sorunumuz parçalanmış toprak meselesidir. Bunları birleştirerek daha verimli ve daha az maliyetli üretimin yollarını bulmalıyız bireysel üretimle uluslararası ihracat düşünülemez. Ayrıca tarım borsaları kurularak üreticinin eline hak ettiği para geçmesi sağlanmalıdır çiftçilerin gelir düzeyi yükseldikçe tarıma olan ilgi ve yatırımda artacaktır. Hollanda'da çiftçiler bağlı bulunduğu kurumdan toprağın türüne ülke ve ihracat ihtiyacına göre ekim izin verilir.Tarımı ülkemizin ihtiyaçlarının karşılanması yeterli olarak görülüyor oysa ülkemizi ayağa kaldıracak olan ihracattır. Bunun için stratejiler geliştirilmeliyiz.
Madenin üzerinde oturuyoruz
ülkemiz maden çeşitliliği bakımından dünyada ilk 10'dadır. Yine dünya metalik madeninin yüzde 40'ını içinde barındıran tetis kuşağının üstünde en büyük alana sahip ülkelerden biridir. Dünya mermer rezervinin yüzde 40'ına bor madeninin yüzde 78'ine sahipken gelirimiz buna paralel bu kadar yüksek değil. Dünya mermer pazarının büyüklüğü 40 milyar dolarken yüzde 40 rezervimiz varken 16 milyar dolar gelirimiz olması gerekirken 2 milyar dolardır. Bunun nedeni başta mermer olarak birçok madeni ham halinde veya blok olarak satıyoruz. Katma değerli ürün haline getiremiyoruz.Bahsedilen sektörleri gerektiği gibi kullanabilirsek 150-200 milyar dolar artı gelirimiz olurdu. Yarattığımız her bir dolar ekonomiye 4 kat etki ettiği düşünüldüğünde 800 milyar dolarlık ilave bir ekonomimiz olurdu. Bu da ülkemizin kişi başına gelirinin 2 katına çıkması anlamına gelir.