Türkiye ve ‘Hint Pasifik'
Neredeyse 10 yıldır Atlantik ve Asya-Pasifik arasında yeniden şekillenen küresel ekonomi-politik dengeleri, ABD, Rusya ve Çin'in birer küresel güç merkezi olarak artan ağırlıklarını ve söz konusu yeniden yapılanma sürecinde Türkiye ve Hint-Pasifik Bölgesi'nin vazgeçilmez önemi ve ağırlığını konuşmaktayız. Kıtaların, küresel tedarik zincirleri ağının ve küresel ticaret koridorlarının vazgeçilmez buluşma noktası ve kendileri bizzat kendi coğrafyalarında 'eksen' konumlanmasında olan Türkiye'nin ve Hint-Pasifik Bölgesi'nin tartışmasız 'alan hakimiyeti' doğal olarak küresel güç merkezlerinin de, dünyanın önde gelen ekonomilerinin de ilgisini çekiyor.
Bunun doğal sonucu olarak, küresel ekonomi-politik yeniden yapılanırken, gerek küresel güç merkezlerinin, gerekse de dünyanın önde gelen ekonomilerinin hem Türkiye, hem de Hint-Pasifik Bölgesi'nde olan ülkelerle ilişkilerine ayrı bir önem verdiklerini; küresel meselelere yönelik fikir alışverişinin hayli yoğun olduğunu gözlemliyoruz. Bu nedenle, Türkiye'nin 'Mavi Vatan', 'Gök Vatan' ve 'Siber Vatan' stratejisi ne kadar stratejik önemde ve ne kadar değerliyse, 'Hint-Pasifik' Bölgesi'ndeki ülkelerin hamleleri de o kadar dikkatle takip ediliyor. Hint-Pasifik Bölgesi (Indo- Pacific) Hint Okyanusu'nun tropik sularını, Batı ve Orta Pasifik Okyanusu ile Endonezya'yı bağlayan iki denizi kapsayan biyocoğrafik bir alan. Bu alan, küresel tedarik zinciri ağı, küresel ticaret koridorları açısından kritik önemde bir alan.
Türkiye'nin Kuzey-Güney Koridoru ve Doğu-Batı Koridoru'nda insan, mal ve hizmet ve veri mobilitesi açısından vazgeçilmezliği ne ölçüde 'tescilli' ise, Hint-Pasifik Bölgesi'nin kendi hinterlandındaki konumu da o kadar tescilli. Bu nedenle, nasıl ki, ABD, Rusya ve Çin Türkiye ile ilişkilerine ayrı bir önem vermekte, ayrı bir tanımlama ile yaklaşmakta ise; aynı tutumun Hint-Pasifik Bölgesi'ndeki ülkelere de dikkatle yönetildiğini görmekteyiz. Keza, nasıl ki Avrupa Birliği ve bilhassa Almanya, Japonya ve Güney Kore Türkiye ile ekonomik ilişkilerinde, üretim, yatırım ve dış ticaret alanında yoğun bir işbirliğine ayrı bir önem atfediyorlar ise; benzer bir hassasiyetin Hint-Pasifik Bölgesi'ne de gösterildiğini gözlemliyoruz.
2050'de 9,6 milyar, 2100'de ise 11,3 milyara doğru hızla ilerleyen dünya nüfusu ve yükselen Afrika, önümüzdeki 50 yılda dünya nüfusunun yüzde 80'ini temsil edecek olan Afro-Asya hinterlandında tahminlerin ötesinde bir insan, mal-hizmet ve veri mobilitesine sebep olacak. Küresel ticaret hacminin 20 trilyon dolardan önce 40 trilyon doları, ardından 60, 2100'lerde ise 80 trilyon doları aşması beklenen bir dönemde, Türkiye ve etrafındaki deniz kuşağı ile Hint-Pasifik Bölgesi trilyonlarca tonluk, metreküplük bir küresel ticaretin en vazgeçilmez toplanma ve farklı yönlere dağılma noktası olacak. Bu nedenle, 'lojistik', 'mobilite' ve 'dijitalleşme'ye yönelik olarak her tamamladığımız proje, her mega altyapı projemiz; aynı zamanda küresel tedarik zinciri ağı, küresel ticaret koridorları ve küresel veri ağı sisteminde Türkiye'yi önemli bir konuma taşıyacak. Bu nedenle, Türkiye'nin artan gücünü ve Hint-Pasifik Bölgesi'ni konuşmayı sürdüreceğiz.
Sabah