Bretton Woods Uluslararası Para Sistemi'nin sona erdirilmesinin, yani altın standardından çıkıp dalgalı kur rejimine geçişin, 50. yılı 15 Ağustos 2021'de tamamlandı. Bu 50 yılın özellikle son 10 yılında Amerika, Avrupa ve Japonya başta olmak üzere gelişmiş ülke merkez bankaları 2008 küresel krizi ve hemen ardından 2020 pandemisinin yarattığı ekonomik şoklara karşı para arzını sürekli artırdı. Bu genişleme de terk edilişinin 50. yılında Bretton Woods Uluslararası Para Sistemi'nin tekrar yoğun bir şekilde gündeme gelmesine ve tartışılmasına neden oldu.
Altın ithalatı ve dış ticaret dengesi
Prof. Dr. Cenktan Özyıldırım'ın konuya ilişkin makalesinde şunlara dikkat çekiliyor: Birinci Dünya Savaşı'ndan önce büyük ülkeler, ulusal ticaret dengelerini ayarlamak için altının kullanıldığı klasik altın standardını kullanmaktaydı. Altın standardında, ülkeler ulusal kâğıt para birimleriyle altına karşı sabit bir oranda alım-satım işlemi yapmayı kabul etmişlerdi. Altın standardına katılmanın ikinci kuralı ise bireylerin serbestçe altın ithal ve ihraç etmesine izin vermekti. Bu ikinci madde, dış ticaret dengesini sağlamak için gerekliydi. Bir ülke dış ticaret açığı veriyorsa altın ihracı bu açığın kapanmasını sağlıyordu. Diğer taraftan dış ticaret fazlası veren ülkeler altın ithalatı ile dış ticaret fazlasını dengeliyordu.
"Altın çağı"nın başlangıcı
Dış ticaret açığı veren ülkenin altın çıkışını durdurabilmesi için faizleri artırarak para arzını kısması gerekiyordu. Tabi bu, dış ticaret açığı veren ülkeler için dış dengenin ekonomik istikrardan daha öncelikli olması anlamına geliyordu ki, bu da ülkeler için sorun olabiliyordu. Bu sistem altında ortaya çıkan döviz kuru istikrarı ve düşük enflasyon, diğer parametrelerin yanı sıra, uluslararası ticaret ve yatırımın altın çağını başlattı. Ancak Birinci Dünya Savaşı'nın başlamasıyla beraber ülkeler altın stoklarını korumak amacıyla döviz konvertibilitesini hızla askıya aldılar ve altın ihracatını yasakladılar. Dolayısıyla bu kararlarla beraber altın standardına da dünyada bir ara verilmiş oldu.
İngilterenin "standarttan" kopuşu
Birinci Dünya Savaşı'nın bitmesiyle yaşanan yüksek enflasyon ve işsizlik, ülkeleri tekrar altın standardını hayata geçirmeye zorladı. Fakat bu sefer 1925'te, eskisinden farklı dinamiklerle, yani ABD ve İngiltere'nin sadece altın rezervlerine sahip olduğu, diğer ülkelerin ise rezerv olarak altın, ABD doları veya sterlin tuttuğu yeni bir altın standardı oluşturuldu. Ancak pound-altın kurunun savaş öncesi değerden sabitlenmesi, başka bir ifadeyle poundun aşırı değerli olması nedeniyle pound üzerinde ortaya çıkan baskı, İngiltere'nin 1931'de altın standardından çıkma kararı almasıyla sonuçlandı. Diğer ülkeler de uluslararası piyasalardaki rekabet güçlerini koruyabilmek amacıyla İngiltere'yi takip ettiler ve altın standardından çıkarak paralarını devalüe ettiler.
Yeni para sistemine doğru
1930'lardaki ekonomik krizler, korumacı ticaret politikalarıyla azalan uluslararası ticaret ve döviz kurlarındaki yüksek oynaklık bu döneme damgasını vurdu. İkinci Dünya Savaşı sonrasında döviz kuru istikrarını tekrar sağlamak, ülkelerin rekabetçi kur politikalarını engellemek ve uluslararası ticareti geliştirerek ekonomik büyümeyi sağlamak amacıyla yeni bir uluslararası para sistemi kurulması amaçlandı. Bu doğrultuda 1944 yılında, 44 ülkeden temsilciler Bretton Woods'da düzenlenen bir konferansta, konferansın düzenlendiği bölgenin ismiyle anılan para sistemini geliştirdiler. Bu sistemde bu defa da altın fiyatı Amerikan dolarına (1 ons=$35) karşı sabitlendi. Diğer ülkeler de dolar veya altın karşısında sabit bir döviz kuru korumayı taahhüt ettiler.
Yeni kurumların ortaya çıkışı
Bretton Woods sisteminin önceki altın standartlarından en önemli farklarından bir tanesi ise bu anlaşmayla kurulan iki meşhur kurum. Bu kurumlar Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu'dur (IMF). Özellikle Uluslararası Para Fonu (IMF) bu sistem içinde ödemeler dengesi sorunu yaşayan ülkelere kredi vererek sistemin istikrarını sağlamak amacıyla kurulmuştur. İşin ilginç yanı Bretton Woods sistemi yaklaşık 50 yıldır terk edilmiş olsa bile söz konusu iki kurum da hâlen faaliyetlerini sürdürmektedir. Ancak özellikle IMF, kredi kullanan ülkelerden uygulanmasını talep ettiği ekonomik politikalar nedeniyle ve ahlaki tehlikeye sebep olduğu gerekçesiyle sürekli olarak eleştirilere maruz kalmaktadır.
Enflasyonist para politikaları
Bretton Woods sistemi başta iyi çalışırken, Amerika'nın Vietnam Savaşı'nı finanse edebilmek için katlanmak zorunda kaldığı artan borçlanma ve uygulanan enflasyonist para politikaları Amerikan dolarının değerinin resmi kurun altına düşmesine neden olmuştu. Ülkelerin Bretton Woods para sisteminden çıkmaya başlaması ve spekülatörlerin dolar üzerinde yarattığı baskı nedeniyle Amerika da 15 Ağustos 1971'de altın standardından çıktı.
Bretton Woods ve öncesinde uygulanmış olan uluslararası para sistemleri sağladıkları avantajlar ve yarattıkları sorunlarla önemli tecrübelerdir. Ancak Bretton Woods anlaşmasıyla ilgili en önemli nokta çok sayıda ülkenin gerektiğinde küresel ekonomiyi kuvvetlendirmek ve büyüyen bir ekonomik krizden çıkabilmek amacıyla beraber hareket edebildiği.