ABD Merkez Bankası (Fed) Başkanı Jerome Powell ne zaman konuşsa piyasalar için yeni hikayeler yazılıp çizilir. Ama bu defa Powell yazılmış hikayelere uygun hareket etti ve beklenilen faiz artışının gerçekleşmesiyle birlikte gözler bu defa içeride T.C. Merkez Bankası'ndan gelecek faiz kararına çevrildi. İç piyasadaki baskılara rağmen Para Politikaları Kurulu (PPK) yılın üçüncü ayında da reel faizle ilgili artış ya da düşürme yönünde karar almadı. Bu noktada piyasa yapıcıları ile piyasa oyuncularının düşüncelerinin tam örtüşmediğini de görüyoruz. Peki bu tablo karşısında endişeye gerek var mı? Doğrusunu söylemek gerekirse, böyle dönemlerde endişeli olmanın yerine temkinli olmayı tercih edersek alacağımız sonuçlar daha sağlıklı olacaktır.
Sırası gelmişken, maalesef bizleri çoğu kez girdabıyla nefessiz bırakan ve gözümüzü ayırmadığımız dolardan söz edelim. Bin 115 gün sonra faiz artırımına 'evet' diyen Fed'in politika faizini çeyrek puan artırarak yüzde 0.25-0.50 bandına çıkarmadan önce verilen mesajlar ABD ekonomisinin geçmişe göre daha güçlü olduğu yönündeydi. Fed yönetimi, varlık alım programının mart ayında tamamlanacağı ve faiz oranlarının yakında artırılmasının uygun olacağını belirtmişti. Yılbaşından bugüne piyasalardaki fiyatlama mart ayında ilk faiz artışının yapılması, haziran ayında da bilanço küçültmeye başlanması yönündeydi. İlk adım atıldı. Fed yılın geri kalan 6 toplantısının her birinde faizi yükselteceği beklentisi Powell tarafında da teyit edildi. Görünen o ki, bu yıl sonunda yüzde 1.9'a çıkacağı tahmin edilen politika faizinin gelecek yıl yüzde 2.8'yükselmesi ve ardından düşüşe geçmesi bekleniyor. Güçlü doların ülke ekonomisi için büyük yarar getirmeyeceği de konuşuluyor. Fed Başkanı Jerome Powell'in son basın toplantısını dikkatli bir şekilde izledim. Powell, üstüne basa basa ön görülememezlikten söz ederek, Fed'in birinci önceliğinin enflasyon olduğunu vurguladı. Demek ki, enflasyonla mücadele sadece ülkemizin başına dert olan bir konu değilmiş.
Amerika'da enflasyon oranı yüzde 10'u görmesin diye dişe diş bir mücadele varken bizde maalesef enflasyonla beslenen bir yapı peydahlanmış durumda. Son iki yılda bu yapıyla defalarca mücadele edilmek istense de arzu edilen sonuçlar alınamıyor. Amerika'da başlatılan mücadeleye seyretmekle, doların nereden nereye gideceğini tartışmakla ekonominin yolunu bulacağını düşünmek büyük bir hayaldir. Bunlar yetmiyormuş gibi hâlâ reel faizin yükseltilmesine dair beklentileri dillendirmek ise ülkeyi faiz tutsağı olmaktan kurtarmaya çalışanları görmezlikten gelmekle eş değerdir. Nitekim PPK'nın faizi yüzde 14'te sabit bırakma kararı memleketin hayrına olacaktır. TL'nin değerlenmesi konusundaki niyetin eyleme dönüşmeye başladığı aralık ayından bugüne kadar umudunu hâlâ yüksek kur, yüksek faiz ve yüksek enflasyon üçgeninin arasına sıkıştıranlar bir kez daha hayal kırıklığına uğradı. Merkez Bankası'ndan yapılan şu açıklama da kararlılığı net bir şekilde ortaya koydu: "Fiyat istikrarı temel amacı doğrultusunda enflasyonda kalıcı düşüşe işaret eden güçlü göstergeler oluşana ve orta vadeli yüzde 5 hedefine ulaşıncaya kadar elindeki tüm araçları liralaşma stratejisi çerçevesinde kararlılıkla kullanmaya devam edecektir." Satır aralarına bakılırsa önümüzdeki dönemde uygulanacak piyasa politikalarıyla ilgili önemli ipuçlarına yer veriliyor.
Özetle deniliyor ki:
*Çatışmaya dönüşen jeopolitik riskler ve salgında varyantlar, küresel ve bölgesel iktisadi faaliyet üzerindeki aşağı yönlü riskleri canlı tutuyor.
*Emtia fiyatlarındaki yüksek seyir, enerji başta olmak üzere bazı sektörlerdeki arz kısıtlarının daha da belirgin hale gelmesi ve taşımacılık maliyetlerindeki yüksek seviye uluslararası ölçekte üretici ve tüketici fiyatlarının artmasına yol açıyor.
*Yüksek küresel enflasyonun devam etmesi riski devam ediyor.
*Uzun vadeli Türk lirası yatırım kredilerinin yerinde kullanıma devam edilecektir.
*Küresel barış ortamının yeniden tesis edilmesi ve enflasyonda baz etkilerinin de ortadan kalkmasıyla dezenflasyonist sürecin başlayacağını öngörmektedir.
*Enflasyonda kalıcı düşüşe işaret eden güçlü göstergeler oluşana ve orta vadeli yüzde 5 hedefine ulaşıncaya kadar elindeki tüm araçları liralaşma stratejisi çerçevesinde kararlılıkla kullanmaya devam edecektir.
Görünen o ki, sıkı para politikası yıl boyunca devam edecek. Faizle piyasalara ayar verilmesi gerektiğini savunanlar bu ay da sevinemedi. Buna rağmen herşeyin normalleşmesi içinse zamana ihtiyaç olunduğu görülüyor. Gelecek ay ABD cephesinde yeni bir faiz artırımı beklemiyorum. Türkiye cephesinde ise savaş başta olmak üzere diğer bölgesel dinamiklerin dikkate alınacağını ve faiz artırımına gidilmeyeceğini düşünüyorum. Bu arada aklıyla, varıyla ve yokuyla dolara tutsak olanların yükseliş yönlü hüsrana uğrayacağını tahmin ediyorum. Dahası piyasaya enjekte edilecek para ile bir rahatlamanın sağlanacağı beklentim de devam ediyor. Bir kez daha enflasyonla topyekün mücadelenin gerekliliğini de hatırlatarak hepinize sağlıklı günler diliyorum.