Rusya'nın Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov'a yönelik suikast, pek çok yönüyle aydınlatılsa da üzerinden geçen 2 yıllık süreçte Türkiye'ye yönelik pek çok kara propagandanın da malzemesi oldu.
Cinayet Türkiye ile Rusya'nın arasını açmaya hatta ilişkilerini kopartmaya yönelik bir tezgâh olarak planlanmıştı. Ancak Rusya lideri Vladimir Putin ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ferasetli tutumuyla ciddi bir kriz yaşanmadan bu süreç aşıldı.
Şunu hemen belirteyim; o günlerde Rusya'nın Suriye'deki eylemlerinden rahatsızlık duyan pek çok Arap devrimcisi de Karlov'un katledilmesi olayını sahiplendi. Çünkü Rusya'nın, uçaklarıyla taş üstünde taş bırakmadığı Suriye'de çoluk çocuk on binlerce insanı katletmesinden rahatsız olan milyonlarca Arap için Rusya'nın bir diplomatının öldürülmesi önemli bir zaferdi. Hatta son olarak Altıntaş'ın fotoğrafları birer poster olarak İdlib'deki eylemlerde havaya kaldırıldı. Oysa gerçek tam tersiydi. Karlov'un öldürülmesi bir terör eylemiydi, ne dinen ne de modern hukuk açısından açıklanabilecek bir durum olmadığı gibi, Suriye'deki süreci de daha karmaşık hale getiriyordu.
Aynı süreçte bir kısım Türk medyasınca başlatılan haber furyası ise halen devam ediyor. FETÖ'cü polis Mert Altıntaş'ın geçmişindeki FETÖ izini kendisinden daha ustaca silmeye çalışan bir medyamız var ne yazık ki! Son olarak bu kara propagandayı Oda tv yapıyor. Mevlüt Mert Altıntaş'ın, suikasttan bir gün önce evinde bulunan “cihadi” kitapları bavula koyarak bir markete bıraktığı bilgisini işleyen haberde bir tek “FETÖ” ifadesi geçmiyor. “Cihadi kitaplar” damgasıyla listelenen kitapların yazarları arasında Seyyid Kutup da bulunuyor, edebiyatçı Nuri Pakdil de var.
Altıntaş, FETÖ'cü geçmişini silmeye yönelik bir takım girişimlerde bulunmuş. Ancak medyanın bunu anlayamaması, ya da daha ötesinde FETÖ ve Karlov'un katilinin bu propagandasına alet olması tam bir skandal. Bugün odatv'nin yaptığını Hürriyet gazetesi 24 Aralık 2016'da yani cinayetten 5 gün sonra yaptı. O dönem Aydın Doğan'a ait olan Hürriyet'te “Mevlüt Mert Altıntaş, Nurettin Yıldız'ın sohbetine gidiyormuş” başlıklı bir haber yayınlandı. Nurettin Kurt, Banu Şen ve İsmail Saymaz imzasıyla yayımlanan haberde “Rus Büyükelçiyi öldüren polis Mevlüt Mert Altıntaş'ın gözaltına alınan ev arkadaşı avukat S.Ö. ve polis S.B.'nin, dini konularda görüş bildiren Nurettin Yıldız'ın sohbetlerine katıldıkları belirlendi” ifadelerine yer verildi.
Hürriyet ve kurt muhabirleri bir taraftan Altıntaş'ın geçmişindeki FETÖ izini siliyor, diğer taraftan da cinayetle alakası olmayan Nurettin Yıldız ve başka cemaat liderlerini töhmet altında bırakıyordu. Nitekim Milliyet'in Tolga Şardan imzasını taşıyan 14 Ocak 2017 tarihli “FETÖ izini böyle sildi” manşeti bu durumu gayet güzel açıklıyor: “Katil Altıntaş'ın zaman içinde Sosyal Doku Vakfı'nın kurucusu Nurettin Yıldız, Nur cemaati içinde yer alan Meşveret grubunun yanı sıra İskenderpaşa ve İsmailağa cemaatleriyle temas kurduğu tespit edildi.”
Nedim Şener, geçenlerde “Şeytani örgüt FETÖ artık ‘renklendirme' stratejisiyle İlim Yayma Cemiyeti, Milli Görüş, MHP, BBP, CHP, AKP ve SP yanında Nakşi, Kadiri, Halveti, Nur; Erenköy, Çarşamba, İslamoğlu gibi cemaat ve tarikatlara sızıyor. Gazetecileri, siyasetçileri kullanıyor” diyordu.
Altıntaş'ın kendi geçmişindeki FETÖ izini silmeye çalışması kadar normal bir şey yok. Ama belli ki becerememiş, eline yüzüne bulaştırmış. Onun beceremediğini ise Hürriyet ve oda tv'nin muhabir ve editörleri yapmaya çalışıyor.