Marmara Denizi uzaydan görüntülendi: Müsilaj seferberliği sonuç verdi
Marmara Denizi'nde müsilajın son durumu uzaydan görüntülendi. Uydu görüntülerinde, müsilajın neredeyse bittiği gözlemlendi. Uzmanlar, müsilajın su yüzeyinde görülmemesinin problemin ortadan kalktığını göstermediğini belirterek, 'Marmara Denizi'nde su kolonunda ne olduğu araştırılmalı' dedi.

Oluşturma Tarihi: 2021-07-17 12:08:32

Güncelleme Tarihi: 2021-07-17 12:08:32

İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Uydu Haberleşme ve Uzaktan Algılama Uygulama ve Araştırma Merkezi (UHUZAM), Marmara Denizi'nde ortaya çıkan müsilajın (deniz salyası) temizlendiğini uzaydan da görüntüledi.

Türkiye'nin ilk uydu yer istasyonu olan İTÜ UHUZAM tarafından, farklı dönemlerde müsilajın yoğunluğunu tespit için çalışma başlatıldı.

u kapsamda, Marmara Denizi'nde müsilaj dağılımı, "Pleiades", "Spot 6&7", "Worldview 2&3" ve "Sentinel-2" uyduları aracılığıyla görüntülendi. Uzaydan görüntülerle su yüzeyindeki müsilajın son durumu tespit edildi.


Marttan itibaren alınan uydu görüntüleri, 13 Temmuz günündekilerle de karşılaştırıldı.

Görüntülerde, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının "Marmara Denizi Eylem Planı" kapsamında başlattığı müsilaj temizleme seferberliğinin deniz yüzeyinde başarılı sonuç verdiği belirlendi.

ydu görüntülerinde, en çok görüldüğü İzmit Körfezi ile çevresi, İstanbul'da Anadolu Yakası'nın kıyıları ve Adalar civarı ile Marmara Denizi'nin Kapıdağ Yarımadası'ndan İzmit Körfezi'ne kadar olan doğu kesiminde müsilajın yok denecek kadar azaldığı ve denizin eski haline döndüğü tespit edildi.

Yüksek çözünürlüklü uydu görüntülerinde, müsilaja bazı noktalarda nadiren rastlandığı gözlendi.

 "Müsilajı bugün itibariyle su yüzeyinde görmüyoruz"

İTÜ UHUZAM Müdür Yardımcısı ve İTÜ İnşaat Fakültesi Geomatik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nebiye Musaoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, uydu görüntüleriyle farklı alanlarda bilimsel araştırmalar yapan bir uydu yer istasyonu olduğunu söyledi.

Marmara Denizi'ndeki müsilaj problemi ortaya çıkınca bunu araştırmaya başladıklarını belirten Musaoğlu, "Marmara Denizi ve çevresi zaten çalıştığımız bir bölgeydi. Mart ayından itibaren farklı çözünürlükteki uydu görüntüleriyle denizi müsilaj özelinde incelemeye başladık." dedi.

usaoğlu, mayıs ve haziranda müsilajın arttığını uydu görüntülerinden tespit ettiklerini kaydetti.

Marmara Denizi'nin yüzeyi ile ilgili bazı tespitlerini de aktaran Musaoğlu, şöyle devam etti:
"Marmara Bölgesi'ndeki uydu görüntülerinde müsilajı bugün itibariyle su yüzeyinde görmüyoruz. Önceki dönemlerde müsilaj, daha çok İstanbul'da Anadolu Yakası'nın kıyı alanları ve Adalar civarı, Kapıdağ Yarımadası, İzmit ve Gemlik körfezlerinde yoğunlaşmış durumdaydı. Uydu görüntülerinden su yüzeyinde şimdi yok denilecek kadar az olduğunu söyleyebiliriz. Ancak müsilajın su yüzeyinde görülmemesi bu problemin ortadan kalktığını göstermez. Marmara Denizi'nde su kolonunda ne olduğu araştırılmalı."

Prof. Dr. Musaoğlu, form değiştiren ve yüksek organik madde içeren müsilajın zaman içinde renk ve doku özellikleri açısından değişim gösterdiğini dile getirdi.

Uydu görüntülerinin, spektral ve mekansal özellikleri ile müsilaj biriken alanlardaki değişimi, yeni müsilaj oluşum alanlarını belirlemeye olanak sağladığını ifade eden Musaoğlu, birikim alanlarının özellikle körfezde yoğunlaştığını dile getirdi.

Musaoğlu, çalışmalarda müsilajı 3 farklı sınıfa ayırdıklarını anlatarak, "Uydu görüntülerinden üretilen bu tür sonuçlar müsilajın yüzey temizliğinde nerelerde öncelikli olarak başlanması gerektiği konusunda önemli bir veri kaynağı oluşturur. Uydu görüntüleri müsilaj kaplı alanların belirlenmesi ve zaman içinde müsilajın değiştirdiği formun ortaya konulması açısından önemli bir kaynaktır." değerlendirmesini yaptı.

Müsilaja neden olan parametreleri, disiplinler arası araştırmalarla önlemek gerektiğini dile getiren Musaoğlu, Marmara Denizi çevresinde zaman içinde arazi örtüsünde ve kullanımında büyük değişiklikler olduğunu belirtti.
Prof. Dr. Musaoğlu, Marmara Denizi havzasının noktasal ve yayılı kirlilik yüklerinin belirlenerek, konunun bütüncül bir yaklaşımla ele alınması gerektiğini de sözlerine ekledi.