Dolar

34,5858

Euro

36,6749

Altın

2.912,22

Bist

9.344,63

Ortaylı, Suriçi’ni bekleyen tehlikeye dikkat çekti

Suriçi’ni bekleyen tehlikeye dikkat çeken tarihçi İlber Ortaylı, “Ne yazık ki (İstanbul’da) camilerimizin etrafındaki ahşap yapılar geçmişte olduğu gibi bugün de tehlike teşkil ediyor. Özellikle Tahtakale, Rıza Paşa yokuşu ve Küçükpazar, merdivenaltı sanayi yüzünden risk altında” dedi.

4 Yıl Önce Güncellendi

2021-07-04 09:43:50

Ortaylı, Suriçi’ni bekleyen tehlikeye dikkat çekti

Suriçi'ni bekleyen tehlikeye dikkat çeken tarihçi İlber Ortaylı, “Ne yazık ki (İstanbul'da) camilerimizin etrafındaki ahşap yapılar geçmişte olduğu gibi bugün de tehlike teşkil ediyor. Son yangın Tahtakale'de çıktı. Yanı başında 16'ncı asrın ünlü eserleri var. Özellikle Tahtakale, Rıza Paşa yokuşu ve Küçükpazar, merdivenaltı sanayi yüzünden risk altında” dedi.

İlber Ortaylı'nın bugün Hürriyet gazetesinde yayımlanan, “Suriçi'ni bekleyen tehlike” başlıklı yazısı şöyle:

İSTANBUL yangınları tarihte meşhurdur. Maalesef 16., 17. ve 18. yüzyıllarda büyük tahribat yapan, şehrin büyük kısmını götüren yangınların arkası 19. yüzyılda da kesilmemiştir. Tanzimat'ı ilan eden padişahın ve Mustafa Reşid Paşa gibi devlet adamlarının önemli bir hedefi vardı: Şehirlerimizi ama hassaten payitahtı kâgirleştirmek. Resmi binalarda Babıâli'den başlayarak, ki bu Başbakanlık ve Dışişleri Bakanlığı'nı içerirdi, Defterdarlık, ardından Maarif-i Umumiye, Sıhhiye, 19. yüzyılda ilk Meclis-i Umumî, birtakım okullar, Sultanahmet Meydanı'ndaki Defter-i Hakanî (Tapu Kadastro), Ticaret ve Maadin Nezareti (bugün rektörlük yakın zamanlarda Ticaret Akademisi) gibi sayısız bina yeniden kâgir olarak yapılmıştır. 19. yüzyılın ünlü mimarlarından Fossati biraderlerin de imzasını taşıyan bazı binalara İran Sefareti de katıldı.

Beyoğlu ise kâgirdi fakat bu yangını önleyemedi, çünkü şehrin büyük kısmı halen ahşaptı ve kâgir binaların da iç yapıları maalesef ahşap aksamlıydı. Yangınlar geçen asırlarda olduğu gibi 19. hatta 20. yüzyılda büyük Aksaray yangınında olduğu gibi yüzlerce haneyi kül etti, içindeki Osmanlı medeniyetinin toplumsal hayatımızın göstergesi olan nice el işleri, sanat eserleri, mobilya ve tabii ki kütüphaneler tarumar oldu. Kâtip Çelebi'nin ünlü kütüphanesinden eser yoktur. Bütün asırlar boyu yangınlara dayanan sadece Topkapı Sarayı'nın kütüphanesidir. Bu nedenle 18. asırda kütüphaneler süratle kâgire çevrildi. Ragıp Paşa, Atıf Efendi, Çemberlitaş gibi. Süleymaniye Kütüphanesi Kanuni Sultan Süleyman'ın ve Mimar Sinan'ın bir hediyesidir.

RAHAT UYUNAMAZ

Ne yazık ki camilerimizin efradındaki ahşap yapılar o gün olduğu gibi bugün de bir tehlike teşkil ediyor. Bunlardan “Taş yapıya ne olur” demeyin, ünlü Fatih Camii 18. asır depreminde yıkıldı ama depremin dışında yangınlarda minare külahları tutuşan, etrafındaki bazı külliye kısımları yanan camiler vardır. Şu sıra son yangın Tahtakale'de çıktı. Yanı başında 16. asrın ünlü eserleri var. Bunlar bugün yangına karşı korunaklı ama çarşıların görünümü hiç de hoş değil. Oralarda da yangından büyük zarar görülebiliyor.
Özellikle Tahtakale, Rıza Paşa Yokuşu ve Küçükpazar gibi yerler maalesef merdiven altı sanayi dediğimiz, çeşitli kimyasal maddelerin depolandığı, plastik hammaddesinin bulunduğu, kullanıldığı yerler durumundadır. Buralarda tabii tüpgazın kullanılması da hiç tavsiyeye şayan bir durum değil. Bütün bunlara karşı hangi tedbirlerin alındığını belediyenin açıklaması gerekir. Göreceksiniz ki pek rahat uyunacak durum yok. Ayrıca Kapalıçarşı'nın etrafındaki sokaklar fevkalade dar, betonlaşan Tavukpazarı bölümünde de öyledir. Bu sokakları genişletme imkânı yok, bilhassa Haliç'le Süleymaniye arasındaki bölgede dar sokakları açmanın ananeyle pitoresk görünümle çelişeceği açık. Bu nedenle sokakların kâgirleşmesi lazım ve yapı izinleri buna göre verilmelidir.

KIPIRDAMA NİYETİ YOK

Her işkolunun her yerde çalışması caiz değil. Maalesef altın atölyelerinde olduğu gibi kendilerine sur dışında yer gösterilenlerin bile yerlerinden pek kıpırdamaya niyetleri yok. Oralarda şehrin su altı kanallarının kimyasal artıklarla kirlendiği bunun sadece zehir değil, aynı zamanda tahribat yarattığı seneler önce tartışılmıştı. Birçok zanaat dalları 16. asırdakilerle aynı ismi taşısalar da aynı şey değiller. Çünkü kullandıkları malzeme tahripkâr. Bütün bunların üzerinde ilk anda duruluyor. Yer değişimi için faaliyete geçiliyor, seçimi beğenmiyorlar. Arkadan da bir edebiyat başlıyor: Perşembe Pazarı'nda vantilatör yahut ziraat malzemesi satılmayacak mı? Kapalıçarşı'da altın işlenmeyecek mi diye sızlanma başlıyor.

YENİDEN İHYA EDİLMELİ

Bütün Küçükpazar semti, Süleymaniye'nin eteklerindeki ahşap yapılar, bilhassa Tahtakale semtinin elden geçirilmesi, klasik 18. asır taş yapı tarzında yeniden ihya edilmesi veya kâgir yapıların yangına karşı dayanaklı hale getirilmesi şart. Yangını söndürecek itfaiyemiz ve cesur itfaiyecilerimiz var. Ama bu onların hayatının kaybına aldırış etmeden bildiğimizi okumayı affettirmiyor.

SON VİDEO HABER

Bebek katili yenidoğan çetesi davasında ilk ifadeler ortaya çıktı

Haber Ara