Anadolu'nun çok farklı coğrafyalarında farklı medeniyetler farklı sayıda eserler bırakmışlardır.Türk-İslam geleneğini taşıyan ve daha çok Selçuklu ve Osmanlı dönemine ait eserler ise bunların başında geliyor.
Bu yapılardan birisi de Haydar Sultan Türbesi. Türbenin ve yakınındaki kuyunun ise çok farklı bir hikayesi bulunuyor:
Kırıkkale Haydar Sultan Cami ve Türbesi, Keskin İlçesi'ne 22 kilometre uzaklıkta bulunan Haydar Sultan Köyü'nde Böyrek Dağları'nın eteklerinde köye 500 metre kadar uzaklıkta.
Geç Roma ya da Erken Bizans dönemlerinde var olan bir manastır üzerine inşa edilen Haydar Sultan Külliyesi, cami, türbe, hazire, çeşme ve kuyudan oluşuyor.
Ahmet Yesevi'nin oğlu
Böğrek Dağı adıyla bilinen dağın eteklerinde kurulan köy adını Horasan Erlerinden Ahmet Yesevi'nin oğlu Haydar Sultan'dan almıştır.Haydar Sultan komutasında beş bin kişilik ordu Anadolu'ya gelmiş. Amasya, Tokat, Yozgat, Kayseri üzerinden ilerlerken Kayseri Tekfuru tarafından esir alınmış. Daha sonra kuyuya atılmıştır. Bunun üzerine ordunun sancaktarı Hacı Ali Turabi 1205 yılında geri dönüş yaparken soğuk bir kış günün Cankırı'nın Şabanözü ilçesine bağlı Mart köyüne gelmiş. Burası Mart gibi soğukmuş diyerek bu köye yerleşmiş ve köye böylece adını da vermiştir. Turabi Dede, 1265 tarihinde Şabanözü ilçesi Mart köyünde vefat etmiştirTürbesi bu köyde bulunmaktadır.
Deliler kuyusu ve psikolojik tedavi
Yapılan onarımlarla asıl hüviyetini kaybeden külliyeden günümüze Deliler Kuyusu adı verilen kuyu ile iki adet kitabe kalmıştır. Deliler Kuyusu, caminin yanında etrafı duvarla çevrili avludadır. 50 santim çapında bir kuyu bileziği, onun altı ise 60x60 santimlik kare kuyu bulunuyor. Kuyu ağzı beton kaplamalarla yükseltilmiş olup zeminden derinliği 1,5 metre kadardır. Kuyu suyunun kükürtlü olması nedeniyle, su soğuk olmasına karşılık buhar çıkarmaktadır.
Çocuğu olmayanlar ziyaret ediyor
Genel olarak ruhsal hastalıklar açısından faydalı bir su olduğuna inanılıyor. Aklî dengesi yerinde olmayan, sarası bulunan, yakın çevresine zarar veren, halk söylemiyle deli olarak tanımlanan hastalar buraya getirilir. Suya baktırılır. Türbe ziyaret ettirilir. Söylentiye göre yine hastalar evlerine döndüklerinde bir süre sakinleşir. Çevresine zarar vermez ve iyileştiği belirtilir.Bu kuyunun suyundan pek çok ailenin çocuk sahibi olduğu söylenir. Kız çocuklarına Sultan, erkek çocuklarına Haydar isimleri konmaya da bu vesileyle başlanmıştır.Her yıl adak kurbanlarını türbede kesenler de bulunuyor.
Kafalarını sokup soluyorlar
Menkıbeye göre, Şifalı ve Kutsal olan bu kuyuya Haydar Sultan'ın atılıp, rehin tutulduğu ve Hacı Bektaş Veli'nin, Ahmet Yesevi'nin isteğiyle, Haydar Sultan'ı atıldığı o kuyudan çıkarıldığına inanılır. Günümüzde ise uzun bir süre kapalı olan bu kuyu, hala aktif olarak kullanılıyor.Kuyunun içindeki sodalı su içildiği gibi buraya ziyarete gelenler kafalarını kuyuya bir müddet sokup kuyunun içindeki havayı solumaktalar.Daha fazla kimse bu buharın etkisine dayanamıyor. Eğer daha fazla tutulacak olursa hastalar bayılıyorlar. Uzun süre ayıkamıyorlar.
Hal böyle olunca zamanında insanların bu duygu durumunu kullanan istismarcılar da Anadolu'da çoğu vatandaşı burda tedavi olacakları yönünde kandırarak ticari kazanç yolnu tutuyorlar.Yetkili makamlar ise bunu engelleyerek ziyaretlerde bu tarz istismarın önüne geçiyorlar.