İşte Cuma Obuz'un "11 Eylül Saldırılarından Bu Yana Ortadoğu'da Ne Değişti?" başlıklı yazısı:
11 Eylül 2001'de ABD'de yaşanan ve dünya siyasi tarihini değiştiren saldırılar ABD'nin de ana siyaset ekseninin belirleyicisi olmuştu.
Saldırıların hemen ardından sanki anlaşmalıymış gibi ABD'den yapılan açıklamalarda yeni siyasi stratejinin Ortadoğu ve radikal İslam olduğu açıklanmıştı. Radikal İslam kılıfı ile üretilen örgütlerin veya grupların ABD'nin işini kolaylaştırması ise sürecin nasıl bir yol haritası üzerinden yürüdüğünü göstermişti.
ABD, 11 Eylül saldırılarının hemen ardından El Kaide bahanesi ile Afganistan'ı işgal etmişti. O dönemlerde tek amacın sözde küresel İslami terörü yok etmek olan işgalin ana amacı ise yıllar sonra anlaşılacaktı.
ABD'nin Afganistan'ı işgal etmesinin arkasında ana amaç ticaret yollarının kontrolü ve küresel uyuşturucu sevkiyatlarının adeta tampon bölgesi olan Afganistan'da egemenliği sağlayarak yer altı ticaretine yön vermekti. ABD, daha önce Sovyetler Birliği'nin yapmak istediği ve başaramadığı bu işgali arkasına NATO'yu da alarak gerçekleştirmişti. Dünya kamuoyuna sunacağı bahanesi ise çoktan hazırdı: 11 Eylül saldırılarını faili olarak bilinen Usame Bin Ladin ve El Kaide örgütü...
Yaşanan işgalin hemen ardından 91 Körfez Savaşı'ndan o tarihe kadar tıkanma noktasına gelen ABD Irak ilişkileri de 2003 tarihi itibariyle işgale dönecekti. ABD, 11 Eylül saldırılarının hemen ardından başlattığı kanlı Ortadoğu siyasetini hızlı bir şekilde hayata geçirmişti. Bu süreç milyonlarca insanın ölümüne, bir o kadar insanın sakatlanmasına veya evsiz kalmasına neden olmuştu. Kanlı siyaset, tarihi Afganistan ve Irak şehirlerini adeta yerle bir etmişti.
Afganistan'da ve Irak'ta yaşanan kaos ortamının bugünkü en önemli sonucu ise yaptığı saldırılarla dünyada hızlı bir şekilde adını duyuran IŞİD olmuştu.
Gelinen süreçte ABD, Obama döneminde her ne kadar Afganistan ve Irak'tan çekilme gibi bir politikaya girişmiş olsa da dönemin sonlarına doğru Ortadoğu'ya Arap Baharı adında bir el bombasını bırakmıştı. Tunus, Mısır, Libya, Yemen ve nihayetinde tıkanma noktası olan Suriye...
Bugün gelinen noktada ABD'nin 2001'den bu yana sürdürdüğü Ortadoğu siyasetinin tıkanma noktasına geldiğini ve ABD'nin Ortadoğu'da örgütler olmadan hiçbir varlık gösteremediğini yaşananlar gösterdi. Bugün Suriye'de önce IŞİD ile beraber Rakka petrollerini kontrol eden ABD'nin şimdiki ana politikası ise YPG üzerinden sürüyor.
Tabi 2001'de yaşanan 11 Eylül saldırısı ABD'nin giderek dünya ülkeleri ile de arasının bozulmasına neden olmuştu. Şu an gelinen süreçte ABD'de egemen olan Cumhuriyetçi kesimin dünya ülkeleri ile ki özellikle de Rusya ve Çin ile olan savaşa ramak kalmış durumu da bunun örneği. ABD, yaşanan son süreçte işgaller sürecinde en büyük ortağı olan Avrupa ülkeleri ile de arasını bozdu.
ABD'nin radikal İslam mottosu ile yola çıktığı işgalleri meşrulaştırma sürecinin bir diğer tahrif unsuru da Türkiye'de FETÖ ile kendisini gösteren ılımlı İslam söylemi... Uzun bir konu olmasının yanında ılımlı İslam söylemi Amerikan tarzı bir dini anlayışın Ortadoğu'da ve İslam dünyasında ortaya çıkmasına neden oldu. Bu anlayışı da tıpkı radikal İslam söylemi gibi işgalleri meşrulaştırma aracı olarak görüyorum. Tek farkları şiddet kullanımı konusundaki zıt tavır...
Sözün özü, 11 Eylül ikiz kuleler saldırısının üzerinden 17 yıl geçmiş ve Ortadoğu bu saldırı bahanesi ie ABD'nin başlattığı kaos ortamının ve artçılarının sarsıntısını yaşıyor. İdlib'te yaşananlar veya yaşanacak muhtemel durumlar da bunun bir örneği.