'46 hayalet tabur!.. Amerika’dan daha fazla para sızdırmak için’ yıllardır bunu yapıyormuş'
Milliyet Gazetesi yazarı Güneri Cıvaoğlu, ABD destekli Afganistan rejiminin Taliban karşısında kısa zamanda çöküşünü değerlendirdi. Civaoğlu, “Afganistan'da her biri 800 asker ve rütbeliden oluşan '46 hayalet taburu', Amerika’dan daha fazla para sızdırmak için yıllardır bunu yapıyormuş” dedi.

Oluşturma Tarihi: 2021-08-17 08:31:29

Güncelleme Tarihi: 2021-08-17 08:31:29

Güneri Cıvaoğlu'nun “46 hayalet taburu” başlıklı makalesi şöyle:

Her biri 800 asker ve rütbeliden oluşan 46 “hayalet tabur!..”

Hesapladım...

36 bin 800 “hayalet asker...”

Afganistan, “Amerika'dan daha fazla para sızdırmak için” yıllardır bunu yapıyormuş.

Para, büyük ihtimalle birilerinin cebine akmış.

..........

ABD Başkanı Biden dün “Afganistan'ın tarafımızdan eğitilmiş ve iyi donatılmış 300 bin askeri ve subayı vardı. Taliban ise sadece 75 bin kişiydi” dedi. Aradaki büyük farka rağmen Afganistan Rejim Güçleri'nin 45 günde çökmesine Biden'ın hayreti normal.

Ülkeyi yöneten büyükler “hayalet taburlarla” ve kim bilir hangi savunma yardımlarını cebe indirerek rejim silahlı kuvvetlerini içi boşalmış ağaca döndürmüşler.

Böyle olunca da...

1994-1996 yılları arasında ülkeyi ve iktidarı ancak iki yılda ele geçirebilen Taliban'a bu kez sadece 45 günde geçmesi anlaşılmaz şey değil.

........

ABD tarafından ödenen faturayı şişirerek yaygın yolsuzluğu beslemek için “hayalet taburlar”çürümüşlüğün sadece bir görüntüsü.

Adam başı 150 $

Diğer nedenlere de işaret edeyim.

Trump'ın başlattığı, Biden'ın noktaladığı “Taliban'la Doha Anlaşması” Afgan rejim kuvvetlerinin moralini derinden sarstı.

“ABD'nin geri çekilmesiyle, Taliban'ın Afganistan'da yeniden iktidara geleceği” söylentileri yayıldı.

Sonrasında bu söylentiler genel kanıya dönüştü.

Washington Post gazetesine konuşan bir Afgan Özel Kuvvetler yetkilisi “Elbette kazanan tarafa geçerek, güvence kazanmak istedik” demiş.

Gene Washington Post'a göre, “Taliban rejim güçlerinden asker - sivil herkese kendi saflarına katılması için 150 dolar teklif edilmiş.”

Bu miktar son haftalarda daha da artmış. Kırsaldan başladı

Afgan rejim güçlerinde müthiş çöküş önce kırsalda başlamış.

Köylerin yaşlıları Taliban'la aracılık yapıp köylerindeki az sayıda askerin donanımlarıyla birlikte teslim olmalarını sağlamışlar. Ardından, bu yöntem ilçelere, kentlere ve eyalet başkentlerine yayılmış.

Bu kez aracılar, mülki amirler ve subaylarmış.

Rejim güçleri tarafından nefes kesen bir süratle art arda “müzakereli teslimiyetle” Taliban ilerlemiş.

Taliban'ın 10 gün içinde -hiçbir direnişle karşılaşmadan- bir düzineden fazla eyalet başkentini ele geçirmesinin ardındaki gerçek işte bu.

Başkent Kabil de tek bir kurşun atılmadan -aynı yöntemle- Taliban'ın oldu.

Washington Post, dünkü nüshasında “Kabil'i çevreleyen bölgelerde ve şehrin içindeki Afgan güçleri -adeta- eridi. Polislerde buharlaştı” gözlemini yansıttı.

Amerikalı yetkililer ve yabancı gözlemciler şoktalar. ‘Yaptığımdan utanıyorum'

Gazete, bazı subay, asker ve sivil yöneticilerden ilginç söylemler yansıtıyor.

Bir subay: “Herkes silahını bıraktı, sivil giysilere büründü ve kaçtı. Yaptığım şeyden utanıyorum ama kaçmasaydım kendi hükümetim tarafından Taliban'a satılacaktım.”

.......

Kabil'de bir İçişleri Bakanlığı yetkilisi: “Ben sadece küçük bir memurum. Büyükler yapıyorsa ben ne yapayım? Vali bile Taliban koruması altında kaçıyor...”

Bir polis amiri: “Aylardır ücret alamıyoruz. Taliban ise teslim olana 150 dolar teklif ediyor...”

Afganistan'ın sırrı

Le Monde gazetesi ise “NATO analistlerinin eleştirisini” yansıtıyor:

Rejim silahlı güçleri, ABD'nin hava desteğini kaybedince, zorda kaldılar.

Yetişmiş yeteri kadar pilottan ve uçakları için bakımdan yoksun olan Afgan Hava Kuvvetleri, koruma sağlayamadı.

Ağustos sonuna kadar yeteceği sanılan “akıllı bomba” stoku da temmuz ortalarında tükendi.

Haziran ayında hükümet ile özel şirketler arasında “helikopterle asker taşıma anlaşması” uygulanamadı.

2020'de Taliban ile Washington arasında imzalanan “Doha Anlaşması”na göre “31 Ağustos'tan önce eyalet başkentlerine saldırmama” taahhüdü vardı, ama ABD savaş jetleri Taliban'a saldırınca, bu taahhüt geçerliliğini yitirdi.

Rejim güçleri sonuçsuz kalmıştı.

.......

Sonuç...

1809'da Hindistan'da ataşe olan Mountstuart Elphinstone şöyle yazmıştı.

“Afganistan'daki savaşlarda başarı nadiren askeri zaferle sağlanır.

Genellikle, müzakere ve kabile mantığıyla veya düşman tarafına geçmekle elde edilir.”

20 yıllık ABD varlığı da bu kuralı değiştirememiş. Firari Başkan

Afganistan Cumhurbaşkanı Eşref Gani'nin 14 Mayıs tarihli Alman Der Spiegel'de yayımlanan röportajı...

Gazeteci soruyor:

“Bir gün her şey ters giderse son uçakla Kabil'den kaçmak zorunda kalacağınızdan korkuyor musunuz?”

Başkan Gani'nin yanıtı çok net ve sert:

“Dünyadaki hiçbir güç beni uçağa binip bu ülkeyi terk etmeye zorlayamaz. Afganistan sevdiğim ülkemdir ve onu savunurken öleceğim.”

.........

Afganistan Cumhurbaşkanı Gani bunu söyledikten 3 ay sonra -önceki gün eşi Rula ve iki yakın yardımcısıyla birlikte- uçağa binip Taliban'ın eline geçen ülkesini terk etti.

Ölmeden ve ülkesini savunmadan!

..........

Cumhurbaşkanı bunu yapıyorsa tek kurşun atmadan Afganistan'ın bütün şehirlerini ve sonra başkent Kabil'i teslim eden komutanları, subayları, silahlı kuvvetler çöküşü “sürpriz” değil. Başkan'ın portresi

Le Monde ve Washington Post'tan seçtiğim satırlarla Cumhurbaşkanı Eşref Gani'nin portresi şöyle:

.......

Ülkeyi cumhurbaşkanlığı sarayına kapanmış bir halde yönetiyordu. “Tecrit” edilmiş gibiydi.

Kabil'den kaçmasından bir gün önce hâlâ “rejim birliklerini Taliban'a karşı savaşmaya”çağırıyordu.

Gerçeklik duygusunu kaybetmiş izlenimi vermekteydi.

Başkan Eşref Gani uzun zamandır sarayının tutsağıydı. (İngilizler tarafından 19. yüzyıl sonunda inşa edilmiş bu kalede inzivaya çekilmişti.)

Eski Savunma Bakan Yardımcısı Tamim Asey birkaç gün önce New York Times'a verdiği demeçte “Başkan tek başına, kafası karışık ve herkesten şüpheleniyordu” demişti.

“Kontrol” ve “mikro yönetim” konusundaki saplantısı yüzünden sayısız korumasıyla çevrili olan bu parlak entelektüel (Colombia'dan antropoloji doktoru, eski bir Dünya Bankası yetkilisi) bir devleti yeniden inşa etmeyi başaramadı.

Midesinin 3'te 2'sini kaybettiği kanserden kurtulduğundan beri az ve yalnız yemek yiyordu.

Hep okuyordu.

Teoride- her şeyi bilmeye hevesli olduğundan “kalın raporları” satır satır incelerdi.

Örneğin, “Kabil'deki çöp toplama hakkındaki 500 sayfalık bir not verilmişse” geceyi o notu okuyarak geçirirdi.

Çevresi bile Başkan'ın ruh hali değişimlerinden ve kibrinden şikâyetçiydi.

Ama...

Zekâsının canlılığını, kültürünü hayranlıkla teslim ederlerdi.

Afganistan'ı aşiret ve himaye temelli bir toplumdan “modern teknokratik devlete dönüştürmek” için kararlı çabasıyla Afgan ulusunu etkilemişti.

Yükselen kentsel toplumdaki genç yetişkinler dâhil olmak üzere onun “liyakate öncelik veren siyasetinden” ilham aldılar.

Genç kadınlar, “açık sözlü ve liberal bir Lübnanlı Hıristiyan olan eşi Rula'yı rol model olarak” gördüler.

Başkan, ABD'nin Taliban'la 2020 anlaşması üzerine “iğdiş edildiğini, zayıf düşürüldüğünü”hissetti.

“ABD'nin ona ihanet ettiğini” düşündü.