TIMETURK | HABER MERKEZİ
IŞİD'e karşı mücadele için ABD öncülüğünde oluşturulan koalisyon güçlerinin desteğiyle 17 Ekim 2016'da başlatılan Musul'u kurtarma operasyonunda önemli aşama kaydedildi. Irak Başbakanı Haydar İbadi, 24 Ocak 2017'de Musul'un doğusunun tamamen IŞİD'den temizlendiğini açıklamıştı. 19 Şubat'ta ise Musul'un batı yakasına yönelik operasyon başlatıldı. Irak güvenlik güçleri burada kısmi bir ilerleme sağlamış olsa da bu operasyon doğudakine nazaran daha uzun sürecek gibi görünüyor.
BATI MUSUL ZORLU OLACAK
Bunu düşündüren birkaç nokta var:
- Öncelikle Musul'un batı yakası, alan olarak doğusundan daha küçük olsa da burada çok daha fazla yerleşim yeri var ve şehirleşme daha sıkı. Bu durum, Irak güvenlik güçlerinin mahallelerin içlerine girmesini zorlaştırıyor.
- Şehrin batısında nüfus da daha fazla. Yaklaşık 750 bin ile 1 milyon arasında kişiden söz ediliyor. Sivil ölümlerinin önüne geçilmesi için Irak güvenlik güçlerinin daha dikkatli davranması gerekiyor. Bu durum da operasyonun hızını yavaşlatıyor.
- Ayrıca Musul'un batı yakasındaki IŞİD üyelerinin sayısının doğu yakasına nazaran çok daha fazla olduğu söyleniyor. Irak güvenlik güçlerini doğuda oyalayan IŞİD'in Musul'un batı yakasındaki operasyona karşı büyük bir hazırlık yaptığı da iddia ediliyor.
- Musul'un batı yakası da tamamen Irak güvenlik güçlerinin eline geçse bile kentte ve genel olarak Irak'ta güvenlik istikrarının sağlanması en önemli konu. Zira Irak'taki güvenlik ve siyaset dengesi çok iç içe geçmiş durumda ve siyasetteki istikrarsızlık da derin bir biçimde devam ediyor.
"BÖLGEDEKİ MÜTTEFİKLERE IRAK'TA ALAN AÇIYOR"
Bölgesel denklemde Suriye'deki durumun etkisi, İran'ın Irak'taki hamleleri, Rusya, ABD, Türkiye ve Suudi Arabistan gibi aktörlerin rolleri de Irak'taki siyasetin dengesini değiştiriyor. Suriye'deki öncü rolü Rusya'ya kaptıran ABD, Irak'ta kontrolü elinde tutmak istiyor. Bu nedenle ABD'nin Irak'ta IŞİD'le mücadelede kararlı bir biçimde İbadi hükümetine destek verdiği görülüyor. ABD, Irak'taki asker sayısını arttırdığı gibi, bölgedeki müttefikleri açısından da Irak'ta alan açıyor. Ülkede halen 6 bin civarında ABD askeri var.
Yeni seçilen ABD Başkanı Donald Trump da yaptığı açıklamalarda IŞİD'e karşı mücadeleyi öncelediğini açıkça dile getiriyor. Trump bu mücadelede, “ABD'nin bölgedeki dostlarıyla” birlikte yer alacağını sıklıkla belirtiyor. Nitekim son dönemde Türkiye ve Suudi Arabistan'ın Irak merkezi hükümeti ile gelişen ilişkileri bunun bir göstergesi. Bu noktada, ABD'nin Irak'ı bölgesel denklem içerisinde Türkiye ve Suudi Arabistan gibi ABD ile iyi ilişkilere sahip ülkelerle ilişkilerini yumuşatması yönünde zorladığı görülüyor.
ABD'nin Irak'ta bölgesel bir denge arayışı içerisinde de olduğunu söylemek mümkün. Zira İran'ın Irak'taki etkinliği ABD'yi zorluyor. Washington bu nedenle Türkiye ve Suudi Arabistan'ın Irak'taki etkisini arttırmak istiyor. Bu durum, Türkiye'nin de Irak'la iyi ilişkiler geliştirme yönünde istekli olduğu düşünüldüğünde, Türkiye açısından olumlu.
Türkiye, Irak'taki bütün gruplara eşit bir yaklaşım sergileme arayışında. Bu nedenle bir taraf olmak istemiyor. Dengeli bir Irak merkezi hükümeti ile Türkiye'nin ilişkilerini her geçen gün daha ileri bir seviyeye taşıyacağını söylemek mümkün.
Ancak Suudi Arabistan'ın Irak'la ilişkilerin geliştirilmesi konusunda Türkiye kadar istekli olduğu konusunda şüpheler var. Iraklı radikal Sünnilerin de Suudi Arabistan'ın Irak'taki hükümetle yakınlaşmasını istemediği konuşuluyor. Ancak ABD'nin pozisyonu, Suudi Arabistan'ı Irak'la ilişkileri geliştirmesi yönünde zorluyor. Nitekim 2003'ten sonra ilk kez bir Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı, Adil El-Cubeyr, Şubat 2017'de Irak'a gitti, İbadi ve Irak Dışişleri Bakanı İbrahim El-Caferi ile görüştü. Ziyaret büyük ilgi gördü. Görüşmelerde ana gündem maddesinin “terörle mücadele” olduğu bilgisi kamuoyuna açıklandı ki, bu da Trump'ın açıklamalarıyla örtüşüyor.
İRAN, IRAK'TA NE KADAR ETKİN?
Ancak ABD açısından Irak'taki en zorlayıcı durum, İran'ın Irak'taki etkinliği. Siyaseten Irak'taki etkisi yadsınamayacak düzeyde olan İran, IŞİD sonrası süreçte de Haşdi Şaabi ve milis gruplar üzerinden sağladığı etkiyle sahada da önemli bir güç haline gelmiş durumda.
İran, Irak merkezi hükümetini siyaseten zorladığı gibi, sahadaki gücüyle de gövde gösterisi yapıyor. Haydar İbadi, Haşdi Şaabi'yi Irak parlamentosunun çıkardığı bir yasayla Irak güvenlik güçlerinin bir parçası haline getirerek kontrol altına almaya çalışsa da, Haşdi Şaabi dışında farklı milis grupların halen varlığını ve sahadaki etkinliğini sürdürmesi, Irak merkezi hükümeti açısında büyük bir probleme yol açıyor. Nitekim bu gruplar silahlı güçlerinin yanı sıra, etkin oldukları bölgelerde idari ve siyasi adımlar da atıyor. Haşdi Şaabi yasasında, Haşdi Şaabi'nin hiçbir şekilde siyasete dahil olamayacağı ifade edilse de milis gruplar Irak'ın geleceğinde siyasette de yer alacaklarını açık bir biçimde dile getiriyorlar. Irak'taki en büyük ve etkili gruplardan biri olan Asaib Ehlül Hak'ın lideri Kays El-Hazali, siyaset içerisinde de olacaklarını net bir biçimde söylüyor.
Öte yandan, Haşdi Şaabi grupları arasında dini olarak da ayrışmaların gün yüzüne çıkmaya başladığı konuşuluyor. Haşdi Şaabi içerisindeki gruplardan bazıları İran'ın dini lideri Ali Hamaney'in, bazıları ise Irak'taki en büyük Şii dini merci Ayetullah Ali El-Sistani'nin taraftarı. Bu durum, Irak'taki Necef ve İran'daki Kum Şii din havzası arasındaki görüş farklılığının bir yansıması. Her iki dini lidere de sahip çıkan gruplar da var. Kapalı kapılar ardında Necef ve Kum arasındaki mücadele derin bir biçimde konuşuluyor. Zira Iraklı Şiilerin büyük bölümü, bütün Şiilere “İran” gözüyle bakılmasından rahatsız.
Haydar İbadi'nin daha önce iki dönem başbakanlık yapmış olan Nuri Maliki kadar İran'a yakın davranmaması İran'da rahatsızlık yaratmış durumda. Bu nedenle, Tahran, Haşdi Şaabi grupları ve Maliki gibi kendisine daha yakın siyasetçiler üzerinden İbadi'yi sürekli bir baskı altına almış görünüyor. Dolayısıyla ABD de 2003'ten sonra yaptığı gibi Irak'ın çoğunluğunu oluşturan Şii grupları konsolide etmekte zorlanıyor.
KÜRTLER, İSTİKRAR, DENGELER...
Benzer ayrışma ve mücadele Irak'taki Kürt gruplar üzerinde de devam ediyor. 2003 sonrası ABD'nin inşa ettiği Irak'taki belki de en büyük projesi olan Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) üzerindeki dengeler de bozulmuş görünüyor. IKBY'deki yönetimsel gücü elinde tutan Mesut Barzani, her ne kadar bağımsızlık söylemini zaman zaman dile getirse de, zemin kaybetmeye başlamış durumda. İran, Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) ve Gorran üzerinden Mesut Barzani'yi zorluyor. ABD de Türkiye ve Suudi Arabistan'ın yardımıyla IKBY'deki istikrarı ve kontrolü elinde tutma peşinde.
Türkiye de IKBY'deki istikrarın bozulmasından rahatsız. Zira Irak'ta yaşananlar Türkiye'yi doğrudan etkiliyor. Bu nedenle Türkiye, IKYB ya da Irak merkezi hükümetine bağlı olarak istikrarsızlıkların oluşmasını istemiyor. Ancak İran'ın da yaşanan istikrarsızlardan dolayı ortaya çıkan güç boşlukları üzerinden fayda sağlamaya çalıştığı görülüyor. Bu nedenle, ABD bu güç boşluklarını ya kendisi ya da ortakları üzerinden doldurmaya gayret gösteriyor.
"IRAK İÇİN ULUSAL SEFERBERLİK"
ABD'nin Irak için uluslararası bir seferberlik ilan ettiği bile söylenebilir. Son dönemde Birleşmiş Milletler Irak Yardım Misyonu'nun (UNAMI) Irak'taki faaliyetleri bunun bir göstergesi. UNAMI'nin özellikle Irak'taki sosyal uzlaşı ve barışın sağlanması konusunda aktif ve sonuç alıcı adımlar atmaya yönelik bir etkinlik içerisinde olduğu görülüyor. Bu noktada ABD'nin elindeki tüm araçları İbadi yönetimini ayakta tutmak için devreye soktuğunu söylemek mümkün.
ABD, en azından 2018 Şubat'ında yapılması gereken genel seçimler öncesi, Türkiye ve Suudi Arabistan gibi bölge ülkelerinin de desteğini alarak yönlendirebileceği bir siyasi sürecin oluşması yönünde adımlar atmaya çalışıyor. İran ise oyun bozucu bir dinamizm içerisinde. Ancak bu istikrar bozucu durum aynı zamanda İran'a da bir maliyet yüklüyor.
İRAN DAHA DA SALDIRGANLAŞABİLİR
Trump'ın Rusya'ya verdiği yumuşak mesajlar, Türkiye, Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri ile uyum sağlayacağına yönelik işaretler, İran'ı Ortadoğu'da zor bir duruma sokabilir. Bu durum İran'ı daha saldırgan bir dış politikaya sürükleyebilir. Bunun ağır faturasını yüklenecek ilk ülkelerden biri de Irak olacaktır. Bu nedenle Irak'ın bölgesel kutuplaşmaların ötesinde dengeli bir siyaset üreterek kamplaşmaların uzağında kalması, ülkedeki istikrarın en önemli faktörlerinden biri olacaktır.