Abdulkadir Selvi: Erdoğan’a tuzak kurulmak isteniyor
Hürriyet gazetesi yazarı Abdulkadir Selvi, bugün köşesinde yazdığı, “Erdoğan’a tuzak kurulmak isteniyor” başlıklı makalesinde, Erdoğan ile AK Parti’yi birbirinden koparma tuzağını dikkat çekiyor. Selvi, “Erdoğan’sız AK Parti ya da AK Parti’siz Erdoğan... Erdoğan’sız bir AK Parti’nin ömrü ne olur, ondan emin değilim. Özal’sız ANAP, Demirel’siz DYP yaşamamıştı” diyor.

Oluşturma Tarihi: 2019-07-02 15:54:19

Güncelleme Tarihi: 2019-07-02 15:54:19

Hürriyet gazetesi yazarı Abdulkadir Selvi, bugün köşesinde yazdığı, “Erdoğan'a tuzak kurulmak isteniyor” başlıklı makalesinde, Erdoğan ile AK Parti'yi birbirinden koparma tuzağını dikkat çekiyor. Selvi, “Erdoğan'sız AK Parti ya da AK Parti'siz Erdoğan... Erdoğan'sız bir AK Parti'nin ömrü ne olur, ondan emin değilim. Özal'sız ANAP, Demirel'siz DYP yaşamamıştı” diyor.

Selvi'nin makalesinin tam metni şöyle:

İstanbul seçimleri Ankara kulislerini hareketlendirdi.

Gözler kabine değişikliğine çevrildi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Dışarıdan dayatmayla kabine değişikliği olmaz” demişti. Erdoğan'ın dışarıdan dayatma olduğu sürece, kabine değişikliği yapacaksa da yapmadığı biliniyor. Erdoğan'ın bu soruya verdiği yanıtın bir önceki cümlesi de var. “Öyle bir şey yapılması gerekiyorsa onu biz yaparız” diyor.

Ankara'da bir takvimden söz ediliyor. 11 Temmuz'da AK Parti'nin MKYK toplantısı yapılacak. İstanbul seçimleri ele alınacak. Erdoğan'ın 15 Temmuz törenlerine katıldıktan sonra kısa bir süre tatil yapacağı söyleniyor. Erdoğan'ın temmuz sonu itibarıyla kabine ve parti yönetiminde değişikliğe gidebileceği konuşuluyor. 

Bu arada Cumhurbaşkanlığı'nda yeni sisteme ilişkin bir çalışma yürütülüyor. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi açıklanırken bir şema yayınlanmıştı. Merkezde Cumhurbaşkanlığı'nın yer aldığı, etrafında finans, insan kaynakları gibi ofislerin, kurul başkanlıklarının, en dışarıda ise kabinenin yer aldığı bir sistem kurulmuştu. Cumhurbaşkanlığı'nda sistemin işleyişine dönük bir çalışma yürütülürken, alttan alta başka bir proje sahneye sürülüyor. Cumhurbaşkanı ile parti genel başkanlığının ayrılması önerisinden söz ediyorum.

Başkanlık sistemi tartışmalarının geri plana düştüğü bir dönemde Cumhurbaşkanı'nın partiye üyeliğiyle yetinilmesi formülü gündeme gelmişti. Ancak sistem MHP'nin de katkısıyla Cumhurbaşkanı'nın parti genel başkanı olması esası üzerine kurulmuştu. 16 Nisan referandumundan sonra Erdoğan, 21 Mayıs'ta yapılan olağanüstü kongrede AK Parti Genel Başkanlığı görevini üstlenmişti. O zaman, “Efsane geri dönüyor” sloganı eşliğinde Erdoğan'ın partisine kavuşması anons edilmişti.

23 HAZİRAN CESARET VERDİ

23 Haziran'dan sonra Cumhurbaşkanı ile parti genel başkanının ayrılması yönünde tezler ileri sürülmeye başlandı. Sistem tartışmasına girme düşüncesinde değilim. Aktarmak istediğim farklı bir plan. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın AK Parti Genel Başkanlığı'nı bırakması formülünden söz ediyorum.

Erdoğan'ın AK Parti ile irtibatının sadece üyelik düzeyinde devam etmesi öngörülüyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu konuda ne düşündüğünü bilmiyorum. AK Parti'de böyle bir çalışma söz konusu değil. Bu tür formüller daha çok Erdoğan ve AK Parti dışında pişiriliyor. Hadi bir adım daha ileri gideyim.

Bu modelin temelinde Erdoğan ile AK Parti'yi birbirinden ayırmak yatıyor. Erdoğan ile AK Parti'yi birbirinden koparma tuzağı gibi görünüyor. Modelin adı, Erdoğan'sız AK Parti ya da AK Parti'siz Erdoğan... Erdoğan'sız bir AK Parti'nin ömrü ne olur, ondan emin değilim. Özal'sız ANAP, Demirel'siz DYP yaşamamıştı. 

Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı'na seçilince AK Parti'yi uzaktan yönetmeye çalıştı. Ancak Davutoğlu ve Binali Yıldırım modelleri tutmadı. Erdoğan Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturduğunda karşısında Özal ile Demirel'in fotoğrafları duruyordu. Her ikisi de partisini istemediği isimlere kaptırmış iki liderdi. Cumhurbaşkanlığı'nı kazandılar ama partilerini kaybettiler.

Erdoğan, siyasetten gelme bir lider olduğu iзin buna izin vermedi. Cumhurbaşkanlığı'nda onursal bir başkan konumuna düşmedi. Sonunda sistemi değiştirip partisinin başına geçti. Şimdi “Erdoğan genel başkanlığı bıraksın” önerisiyle partisiyle bağı koparılmak isteniyor.

Şimdilik bu kadarla yetineceğim. Ama süreci takip edeceğimden emin olabilirsiniz.

DAVUTOĞLU VE GÜL-BABACAN PARTİSİ

Bu arada sonbaharda AK Parti cephesi sıcak gelişmelere sahne olacak. Abdullah Gül-Ali Babacan ekibiyle Ahmet Davutoğlu arasında partiyi kim daha erken kuracak yarışının başladığı gözleniyor.

Eleştirilerini akademik boyuttan sert siyasi söylemlere taşıyan Ahmet Davutoğlu'nun eylül-ekim aylarında yeni parti kuracağı söyleniyor.

Ali Babacan'ın ise bu hafta içinde AK Parti'nin kurucular kurulu üyeliğinden istifa etmesi bekleniyor. Babacan'ın 30 Mayıs'ta Cumhurbaşkanı Erdoğan'la yaptığı görüşmeye cebinde istifa mektubuyla gittiği ancak “Seçimlere gidilirken istifa etmem doğru olmaz” dediği ifade ediliyor.

Erdoğan-Babacan görüşmesinin mutlu sonla noktalandığını söyleyemem. Hatta tatsız tuzsuz bir görüşme demek daha doğru olur. Çünkü Babacan birtakım eleştiriler getirince Erdoğan'ın “O zaman partide kal, bunları birlikte yapalım” dediği söyleniyor.

Babacan'ın ise “Ben artık helalleşme sürecine girdim. Size bilgi vermeye geldim. Ben AK Parti'den koptum, yakında istifa edeceğim” dediği ifade ediliyor. Erdoğan'ın “Parti mi kuruyorsun?” sorusuna Babacan'ın “Evet, parti kuruyorum” karşılığını verdiği söyleniyor.

İşin özü Abdullah Gül, Ali Babacan görünümlü bir parti kuruyor.

*Bu makalede yer alan görüşler yazarına aittir. Time Türk'ün editöryal politikasını yansıtmayabilir.

aselvi@hurriyet.com.tr