Çok partili hayata geçilmesinin ardından kurulan Demokrat Parti'nin 1950-1960 yıllarında Türkiye Cumhuriyeti'nin başbakanlığını yapmış, İstiklal Madalyası sahibi Türk siyasetçi, devlet adamı ve hukukçu olan Adnan Menderes, aradan 58 yıl geçse de yaptığı hizmetler ve düzenlemelerle hem memleketi Aydın'da hem de Türkiye'de unutulmuyor.
Darbenin ardından 1961 yılında idam edilen ve Türkiye tarihine "demokrasi şehidi" olarak geçen Menderes'in adı, memleketinin hemen hemen her yerinde çeşitli mekanlara verilerek yaşatılıyor.
Merhum Menderes'in adı doğduğu kent Aydın'da 2 mahalle, 12 bulvar, 6 cadde, 9 sokak, 5 lise, bazı ilkokullar başta olmak üzere kentteki en büyük üniversite ve stadyuma verildi. Yine beton gövde kategorisinde Avrupa'nın en yüksek barajı olan Çine'deki baraj da onun ismini taşıyor.
Memleketindeki müzeye de adı verilecek
Koçarlı ilçesinde Menderes'in doğduğu köyünün girişinde yapımına başlanan ve 1950-1961 dönemlerini anlatacak müzeye de Menderes'in adı verilecek.
AA muhabirine açıklama yapan Aydın Valisi Yavuz Selim Köşger, Menderes'in hatıralarını yaşatmak ve onu yeni nesle anlatmak için müzenin çok değerli ve önemli olduğunu söyledi.
Adnan Menderes gibi kendisini demokrasiye ve ülkesine adamış bir kişinin hatıralarını yaşatmak gerektiğini aktaran Köşger, şunları kaydetti:
"Adnan Menderes ismi bu milletin hafızasına altın harflerle kazınmış bir isimdir. Türk demokrasisinin unutamadığı nezaketli, insan sevgisiyle dolu ve milletinin hizmetinde olmak dışında bir amacı olmayan beyefendi bir başvekildir. Milletin hafızasında çok müstesna bir yeri vardır. Adnan Menderes, bu milletin hafızasından hiçbir zaman silinmeyecek, sokaklarda, caddelerde, okullarda, üniversitelerde, her yerde ismi yaşamaya devam edecek ama Adnan Menderes'e darbe yapanların ismi şu anda hiç hatırlanmıyor, kendi çocukları bile belki isimlerini anmaktan imtina ediyordur."
27 Mayıs askeri darbesinin Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en acımasız darbesi olduğunu vurgulayan Köşger, şöyle devam etti:
"Halkın iradesiyle seçilmiş bir yönetimi, bir cuntanın, bir askeri çetenin görevden uzaklaştırması evrensel hukuk açısından kabul edilebilir bir durum değil. Dünyanın hangi ülkesinde olursa olsun bu böyledir. 27 Mayıs darbesi de evrensel hukuk açısından bakıldığında, demokrasi açısından bakıldığında, halkın iradesiyle seçilmiş, halkın memnuniyetinin en üst seviyede devam ettiği bir yönetim biçimi, maalesef birtakım kendi gündemi farklı olan ve kendini her şeyin üzerinden konumlandıran bir kısım odaklar tarafından askeri darbeyle milletin kendilerine ülke savunması için verdiği silahlarla görevden uzaklaştırdıklarını görüyoruz.
Bir daha olmamasını temenni ediyoruz. Maalesef ülkemizde 21. Yüzyıl'da 27 Mayıs'ın kötü örneğinin devamı olan 15 Temmuz'u çok yakın bir tarihte yaşadık. 27 Mayıs, 15 Temmuz'un yolunu açan bir darbe olması sebebiyle de kınanması ve lanetlenmesi gereken bir hadise."