AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Binali Yıldırım, 21 Aralık Çarşamba günü, TBMM Anayasa Komisyonu'nda görüşülmesine başlanan AK Parti ile MHP'nin üzerinde uzlaştığı, "Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi" konusunda istişarelerde bulunmak üzere milletvekilleriyle bir araya gelmişti.
Edinilen bilgiye göre, yapılan istişarelerde gündeme gelen konular ışığında, teklifin gerekçeleriyle AK Parti teşkilatına anlatılması amacıyla AK Parti Siyasi ve Hukuki İşler Başkanlığınca, Cumhurbaşkanlığı sisteminin her yönüyle anlatıldığı kılavuz hazırlandı.
Referandum öncesi sahaya inecek milletvekillerine ve teşkilatlara yönelik kılavuzla, Cumhurbaşkanlığı sisteminin en doğru şekilde halka anlatılması için ilk adım atılmış oldu.
Başkanlık sistemine neden ihtiyaç duyulduğunun 18 maddede özetlendiği kılavuzda, mevcut sistemin sıkıntıları, yeni sistemin avantajları madde madde anlatılırken, diktatörlük eleştirilerine de cevap verildi.
Kılavuzun ilk bölümünde "Anayasa değişikliğine neden ihtiyaç var?" sorusuna yanıt aranırken, ikinci bölümde değişikliğin neler getirdiği maddeler halinde özetlendi.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı imzasıyla milletvekillerine gönderilen kılavuzla, referandum sürecinde "söylem birliği" sağlanmasının da amaçlandığı öğrenildi.
KILAVUZUN 18 BAŞLIĞI
AK Parti'nin hazırladığı kılavuzda, mevcut sistemin sıkıntıları, yeni sistemin avantajları şu 18 başlık altında anlatılıyor:
"Türkiye'nin Anayasa sorunu", "Anayasa yapmak, millete ait tekel bir haktır", "1982 Anayasası sistem karmaşası içeren bir Anayasadır", "2007 referandumunda millet iradesini ortaya koymuş, oyunu bozmuştur", "Yürütmeyi iki başlı olmaktan kurtarmak gerekir, gelecekte muhtemel devlet krizini ortadan kaldıran bir değişiklik", "Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı güçlendiriliyor", "Ülkemizde cumhurbaşkanlığı seçimleri krizlerle anılmaktadır", "367 dayatması ve cumhurbaşkanının halkoyu ile seçilmesi", "2007 Anayasa değişikliği hükümet sistemini başkanlık sistemine yaklaştırmıştır", "Türkiye'de rejim sorunu yoktur", "Fiili durum eleştirileri haksız ve dayanaksızdır. Cumhurbaşkanı Anayasa'da var olan yetkilerini kullanıyor", "Bugün uyum var, sistem krizi yok", "Anayasa'da mümkün olana uygun yürütme modeli belirlemek zorunludur", "Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi, kuvvetler ayrılığı ilkesine en uygun hükümet sistemidir", "Diktatörlük eğilimi olmayan bir hükümet sistemi", "Önerilen model, hükümet kurma sorunlarını ortadan kaldırmaktadır", "Üniter yapımızı koruyarak Türkiye'ye özgü bir hükümet sistemi', "Önerilen sistemde seçimlerin denetleyici üstünlüğü esas alınmıştır."
Anayasa değişikliğine yönelik eleştirilere de cevap verilen kılavuzda, "2007 referandumu hükümet modelinin, başkanlık modeli yönünde tahkim ettiği, evrilen bu noktadan geriye dönüş olamayacağı, ilerlemenin başkanlık sistemi noktasında olması gerektiği" vurgulandı.
"EN ÖNEMLİ ÖZELLİĞİ, YÜRÜTMEYİ İKİ BAŞLI OLMAKTAN ÇIKARMASI"
Anayasa değişikliği teklifinin en önemli özelliğinin, yürütmeyi iki başlı olmaktan çıkarması olduğuna dikkat çekilen kılavuzda, "Cumhurbaşkanının halkoyu ile seçilmesi nedeniyle halka karşı siyasi sorumluluğunun bulunması ve geniş icrai yetkileri nedeniyle gelecekte, yürütmenin diğer tarafı olan başbakan ve bakanlar kurulu ileyaşanabilecek muhtemel devlet krizini ortadan kaldıran bir değişikliktir" denildi.
Kılavuzda, değişiklik teklifine göre, yürütme yetkisinin halkoyu ile seçilen cumhurbaşkanına ait olacağı belirtilerek, şu ifadelere yer verildi:
"Cumhurbaşkanı bu yetkisini yardımcıları ve parlamento dışından atayacağı bakanlar ile kullanacaktır. Yasama yetkisi ise münhasıran Mecliste olacaktır. Cumhurbaşkanının, yasa teklif etme yetkisi olmayacaktır. Yasama yürütmeden tamamen ayrı, kuvvetler ayrılığı ilkesine daha uygun bir hükümet sistemi öngörülmektedir. Anayasa değişikliği teklifi ile yargı alanında da önemli değişiklikler yapılmaktadır. Öncelikle yargı bağımsızlığı ilkesine 'tarafsızlığı' şeklinde ekleme yapılarak yargının tarafsızlığına ayrıca vurgu yapılmaktadır."
Kılavuzda, "2007 yılında gerçekleştirilen anayasa değişikliği ile cumhurbaşkanının görev ve yetkileriyle, yasama ile yürütme arasındaki ilişkileri düzenleyen hükümlerde bir değişiklik yapılmamış olması, cumhurbaşkanına tanınan yetkiler nedeniyle zaten 'zayıf parlamenter sistem' olarak anılan hükümet sistemimizi 'yarı başkanlık sistemine' çevirmiş, 'başkanlık sistemine' yaklaştırmıştır" değerlendirmesinde bulunuldu.
''TÜRKİYE'NİN REJİM SORUNU YOKTUR"
Türkiye'nin rejim sorununun, AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Yıldırım'ın vurguladığı gibi "1923'te bittiği" hatırlatılan kılavuzda, şunlar kaydedildi:
"Cumhuriyet, milletimizin en kıymetli kazanımıdır ve Türkiye'nin rejimi demokratik bir cumhuriyettir. Demokratik cumhuriyetlerin genel olarak üç tür hükümet modeli vardır, parlamenter hükümet modeli, başkanlık ve yarı başkanlık hükümet modelleri. Hükümet sistemleri-modelleri prototip değildir. Ülkeler, dünya ve ulusal uygulamaları dikkate alarak, geçmişin birikim ve pratiklerini gözeterek, millete ait egemenliğin nasıl somutlaşacağını, pozitif kurallarla şekillendirirler. Bu bakımdan teklifle, başkanlık yürütme modelinin, 'Cumhurbaşkanlığı sistemi' olarak isimlendirilmesi, son derece isabetli bulunmaktadır. Gerçekten bu tanım, 'başkanlığı' aşkın, daha kuşatıcı bir içeriğe sahiptir. Devlet başkanı, devletin başıdır. Devlet dediğimiz yönetim aygıtını, millet inşa eder. Cumhurbaşkanı ise cumhurun, milletin başı demektir."
"FİİLİ DURUM ELEŞTİRİLERİ HAKSIZ VE DAYANAKSIZDIR"
Kılavuzda, halk tarafından seçilen cumhurbaşkanının halka karşı siyasi sorumluluğu olduğuna işaret edilerek, "Anayasa'da yürütme ile ilgili olan yetkilerin önceki cumhurbaşkanları tarafından kullanılmaması nedeniyle alışık olmadığımız şekilde Sayın Cumhurbaşkanımızın anayasal yetkilerini kullanması bazı çevrelerde 'fiili durum' eleştirisine yol açmıştır. Oysa söz konusu olan fiili durum değil kaynağını mevcut Anayasa'dan alan yetkilerin kullanılmasından ibarettir. Ayrıca 2007 anayasa değişikliği ile Cumhurbaşkanı'nın ikinci defa aday olabilme hakkı ona icraat yapma yükümlülüğü getirmektedir" denildi.
"BUGÜN UYUM VAR, SİSTEM KRİZİ YOK"
Kılavuzda, günümüzde sistem krizi yaşanmamasının nedeninin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kurucu lideri olduğu AK Parti'nin, parlamentoda çoğunlukta bulunması ve Başbakan Binali Yıldırım ile uyumlu bir çalışma sergilenmesi olduğu belirtildi.
"Şu andaki uyumun sonsuza kadar devam edeceğini düşünebilir miyiz " sorusuna, şöyle yanıt verildi:
"Farklı bir siyasal tabloda çıkması muhtemel gerilimlerin anayasal mekanizmalar içinde çözümü çok zor olacaktır. Parlamenter sistemde bile 2001'de Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile Başbakan Bülent Ecevit arasında çıkan gerilimin ülke ekonomisine nelere mal olduğunu unutmamamız gerekir. Halkın seçtiği ve yürütme ile ilgili yetkileri olan Cumhurbaşkanı ile yürütmenin başında bulunan halkın seçtiği Başbakan adeta bir arabanındireksiyonundaki iki şoför gibidir. Farklı siyasi eğilimlerde oldukları ya da aralarında uyum olmadığı takdirde direksiyonun farklı taraflara çevrilmesi durumunda o arabanın devrilmesi mukadderdir."
"KUVVETLER AYRILIĞINA EN UYGUN SİSTEM"
Demokrasi ve cumhuriyetin en bariz özelliğinin, yasama, yürütme ve yargının birbirinden bağımsız olması yani "kuvvetler ayrılığı" ilkesi olduğuna işaret edilen kılavuzda, yürütmenin, yasamanın içinden çıktığı parlamenter sistemde kuvvetler ayrılığının zayıf olduğu vurgulandı. Yürütmenin ayrı, yasamanın ayrı seçildiği başkanlık sisteminin ise kuvvetler ayrılığı ilkesine en uygun sistem olduğu savunuldu.
Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde parlamentonun daha güçlü olduğuna dikkat çekilen kılavuzda, "Parlamentonun koyduğu kanunlar çerçevesinde icrai görev yapabilen, parlamentonun onayladığı bütçe ile sınırlı olarak halka hizmet eden, seçimle gelip seçimle gidecek olan cumhurbaşkanın 'diktatör' olacağını iddia etmenin mantıki hiçbir izahı yoktur" değerlendirmesi yapıldı.
"KOALİSYON İHTİMALİ YOKTUR VE İSTİKRAR ÜRETİR"
Çok partili demokratik siyasi hayatta parlamenter hükümet sistemi nedeniyle her 1,5 yıla bir hükümet düştüğüne işaret edilen kılavuzda, şu ifadelere yer verildi:
"Bu da siyasi istikrarsızlığa ve ekonomik krizlere yol açmakta, ekonomik krizler güvenlik sorunlarını tetiklemekte, güvenlik sorunları vesayet kurumlarını güçlendirmekte, vesayetçi anlayış belli aralıklarla darbelere yol açmakta, demokrasimizi zayıflatmakta, ülkemizin iç sorunları ile boğuşması nedeniyle, dış politikada etkisizleştirmektedir.Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde ise koalisyon ihtimali yoktur ve istikrar üretir. İstikrarın sonucu da kalkınmadır, halkın refahının artması, ülke ekonomisinin katlanarak büyümesi demektir.
Üniter yapımızı koruyarak, dünya uygulamalarındaki aksaklıkların da giderildiği ülkemize uygun bir hükümet modelini, bunun adı başkanlık ya da Cumhurbaşkanlığı sistemi olsun fark etmez, bunu Meclis takdir edecek ve milletimiz de uygun bulursa onaylayacaktır. 'Eyvah' dedirtecek fırsat kayıpları yerine, fırsatları geleceğe aktaracak rasyonel yapılanmayı tercih etmek zorundayız. Anayasa değişikliğini Cumhurbaşkanımızın şahsına hapsetmeden, çocuklarımızın geleceğini düşünerek, daha geniş bir yaklaşım sergileyerek, gelecekte muhtemel kriz tehlikesini ortadan kaldıralım, Cumhuriyetimizi güçlendirelim."
"BU SİSTEMDE BEKLENTİLERİ KARŞILAYAMAMANIN KILIFI YOKTUR"
Kılavuzda, cumhurbaşkanlığı sisteminde yürütmenin başı konumunda olan cumhurbaşkanının ve yasama organının genel seçimle belirlendiği aktarılarak, şunlar kaydedildi:
"Yasama ve yürütme erkleri arasında oluşabilecek çekişmelerin çözümünün aracı da seçimdir. Bu sistemde beklentileri karşılayamamanın kılıfı yoktur. Yürütmenin başı olan cumhurbaşkanı, yardımcılarını ve bakanları ile üst düzey yöneticileri atama, geniş alanları kapsayacak şekilde kararname çıkarma yetkisi ve bütçe yaparak Meclise sunması gibi temel yetkiler, yürütmenin egemenliğinin sahibi millete bahanesiz hesap vermek zorunluluğunun göstergeleridir."