AK Parti milletvekili Türkeş: Azgın milliyetçiliğin hiçbir fikri derinliği bulunmaz
AK Parti Ankara Milletvekili Tuğrul Türkeş, Türk Devlet ve Toplulukları Vakfı'nın internet sitesinde makalesi yayımlanan yazısında, 'Azgın milliyetçilik' olarak tanımladığı milliyetçiliğe karşı olduğunu belirterek, 'Sözleri ve hareketleri palavradır. Azgın milliyetçiliğin hiçbir fikri derinliği bulunmaz' ifadelerini kullandı

Oluşturma Tarihi: 2021-01-17 17:55:36

Güncelleme Tarihi: 2021-01-17 17:55:36

MHP'nin Kurucu Genel Başkanı Alparslan Türkeş'in oğlu, AK Parti Ankara Milletvekili Tuğrul Türkeş, Yönetim Kurulu Başkanı olduğu 'Türk Devlet ve Toplulukları Dostluk, Kardeşlik ve İşbirliği Vakfı'nın (TÜDEV) internet sitesinde 'Azgın Milliyetçilik: 21'inci yüzyılın ilk çeyreğinde Dünya ve Türkiye'deki gelişmeler üzerine' başlıklı bir yazı kaleme aldı.

"Açıkça ifade ediyorum ki; ben filizlenen bu azgın milliyetçiliğe karşıyım" diyen Türkeş, "Gerçek milliyetçiler olarak biliyoruz ki, azgın milliyetçiliğin gücü blöften ibarettir. Sözleri ve hareketleri palavradır. Azgın milliyetçiliğin hiçbir fikri derinliği bulunmaz. Yarının Türkiye'siyle ilgili hiçbir fikri yoktur. Sözü de hareketi de salt kaba kuvvettir. Bu nedenle de milleti temsil edemez” ifadelerini kullandı.

Yazısında hamaset eksenli milliyetçiliği 'azgın milliyetçilik' olarak tanımlayan Türkeş, şöyle devam etti:

Etnik yahut kültürel bir 'anti' tasavvur üzerinden kurgulanan hiçbir milliyetçiliğin varacağı nokta müspet olmaz, olamaz. Etnik köken-din-mezhep üçlüsü üzerinden bir 'karşıtlık' zemininde yükselmek isteyen milliyetçilikler hüsrana uğramaya ve dahi hızlıca yere çakılmaya mahkûmdur. Tarih de akıl da sağduyu da böyle diyor.

Bu istikamette kısır popülizme, pratikte hiçbir karşılık üretemeyen kaba sloganlara ve salt hamasetten beslenmeye muhtaç bir milliyetçilik şablonunun dünya genelinde alan kazandığı aşikârdır.

Maalesef ki Türkiye'de de bu tip hamaset eksenli bir milliyetçiliğin – ki ben buna 'azgın milliyetçilik' demeyi uygun görüyorum- sosyolojik tabanda kök salmaya yakın olabileceği tehlikesini görüyorum.

İçi tamamıyla boş, programsız ve dolayısıyla da 'Tarihin Davetine' icabet edebilecek olgunluktan çok uzak bu formatın çağa yön vermek şöyle dursun çağı yakalaması bile mümkün değildir.