Darbecilerle girdiği çatışmada yaralanan ve gazi olan Davut Ala, 15 Temmuz günü görev yaptığı kışlada tuhaf olaylar yaşandığını söyledi. Ala, "Verilen emir üzerine Ramazan Bayramı'ndan sonra Kartaltepe Kışlasına başladım. 15 Temmuz'dan bir hafta önce görevime başladım. Malum günde silahlı kuvvetlerde olmayan olaylar yaşandı. Tugay Komutanı izinli gözüküyor o gün. Daha sonra telsiz çevrimi yapılacak diye tugaydan bilgi geldi ki telsiz çevrimi tugay komutanı olmadan yapılmaz. Daha çok araziden irtibat telsizle sağlanır ve bir komutan astına emir vereceği zaman telsizle verilir. O akşam atış yapılacağı emrini tugay komutanı yardımcısı vermiş. Normalde atış yapılmaz Cuma günleri. Bende atış yapılmaması emrini verdim. Kışlada astsubay öğrencileri var, stajyer. Ellerine silah almış değiller. Çocukları kandırıyorlar ateş yapılacak diye. Akşam tatbikat yapacağız diye kandırıyorlar" diye konuştu.
"SAAT 17.04'TE İSTANBUL'UN HER YERİNDE EYLEM İKAZI MESAJI GELDİ"
Gazi Albay Davut Ala, 15 Temmuz günü saat 17.04'te cep telefonlarına '15-16-17 Temmuz günleri Ayasofya, Taksim, Sultanahmet, metro, Marmaray, vapur seferleri. Sancaktepe, Fatih, Kartal … eylem ikazı' diye bir mesaj geldiğini belirterek, şöyle devam etti:
"Neydeyse İstanbul'un her yeri eylem ikazı haline dönmüş. Normalde eylem ikazı gelir ama belirli bir bölge için olur. Üç gün boyunca İstanbul'un her yerinde eylem ikazı. Bir hazırlık süreci olduğu buradan belli. Olay günü kışlada silah kaybolduğu şekline şaibe yayıldı. Gündüz vakti silah kaybolmaz ya çalınır yada başka bir şey olur. Bunu bir sebep olarak ortaya sunmuşlar. Komutanlık karargahından kimseye ulaşamadık. Belli bir süre geçtikten sonra bize normalde silahın kaybolduğuyla ilgili emir gelmesi lazım. Silah kaybolduktan sonra bulunana kadar o kışlanın personeli kışlayı terk etmez ve gidişat hakkında bilgi verir. Ama hiçbir şey yapılmadı. Daha sonra silahın bulunduğunu öğrencim ve personele çıkış verdim. Darbe girişimine, emir komuta ettiğim kışladan hiç bir şey çıkmamıştır"
"DARBEYİ HABER VEREN ASTSUBAYIN KAFAYI YEDİĞİNİ DÜŞÜNDÜK"
Zeytinburnu'ndaki lojmana giderken, GATA'dan refakatçi Yusuf Astsubay'ın kendisini arayarak, darbe olduğu yönünde bilgi verdiğini anlatan Davut Ala, "Yusuf Astsubay Kuleli Lisesinden bir yüzbaşının kendisini durdurduğunu ve darbe olduğunu söylediğini bildirdi. Saat 21.30 civarı. Biz inanamıyoruz. O arkadaşı GATA'da psikiyatriye göndermiştik orada refakatçiydi. Hatta şöyle düşündük: Psikiyatriye gitti, kafayı yedi. Çünkü mümkün değil bu yüzyılda böyle bir şey düşünemiyoruz" ifadelerini kullandı.
"YARALI SUBAYLAR '2 SENE SONRA SİZİ ASACAĞIZ' DEDİ"
Evden çıktıktan sonra kışlaya gidip, silah kuşandıklarını belirten Ala, şöyle konuştu: "Top Kule Kışlasına gittik. Hayatımda bir kışlaya dört helikopterin indiğini hiç görmedim. Ama o gün orada dört helikopter gördüm. Birisi de Yunanistan'a kaçan helikopterlerden birisiydi. Daha sonra bir helikopter futbol sahasına indi. Kanal D ve CNN Türk'e baskına gidip orada yaralanan FETÖ'cü subayları taşıyan helikoptermiş. Arka kapıyı açınca 2 yaralı yüzbaşı subay sedyede yatıyor. Birisi o tugayın istihbarat ve kurmay subayı. İstihbarat subayı demek her türlü nöbet yerini, yolunu benden daha iyi bilen bir adam. Diğeri akademiden kurmay subay. 'Yazıklar olsun size. Yaptığınız vatanı bölmekten başka bir şey değil.' dedim. Onlar da 'Siz göreceksiniz 2 sene sonra sizi yargılayacağız, asacağız' dediler. Bunları enterne edip yüzbaşına teslim ettim"
"HASTANEYE GÖRÜTÜLDÜĞÜMDE 'ÖLDÜ' DİYE BENİ KENARA ATMIŞLAR''
Davut Ala, askeri üniformalı 2 kişiyle sabaha karşı 04.00 civarında çatışmaya girdiğini anlatırken, gözyaşlarına hakim olamadı. Bacağı ve karaciğerinden vurulan, parmağı kopan, dalağı delinen, kaburgaları kırılan Davut Ala, hastanede 'ölü' sanılarak, bir kenara bırakıldığını söyledi. Davut Ala, şöyle devam etti:
"Askeri üniformalı iki ikiye 'teslim olun' diye bağırdım. İlk mermiyi orada yedim. Önce Allah sonra cüzdanım sayesinde kurşun bacağımı sıyırıp geçti. Cüzdanımdaki kartlarım bile delindi. Daha sonra sağ parmağımı kaybettim. Helikoptere bineceklerini düşünerek oraya yöneldim. Sıçrarken karaciğerimden vuruldum. Hani kurban kesildiğinde kan kokusu gelir ya ben o kokuyu hissettim. Kopan parmağımı avuç içine alıp öyle gittim. Şehit olacağımı düşünerek vali yardımcımız arkadaşımı aradım. Şehadet kelimesini getirdim. Hakkınızı helal edin dedim. Çocuklarım önce Allah'a sonra size emanet dedim. Sonra bayılmışım. 2 gün sonra hastanede gözlerimi açtım. Kusura bakmayın kendime engel olamıyorum. İlk hastaneye götürüldüğümde öldü diye beni kenara atmışlar. Mümkün değil yaşamam çünkü. Yaşamam bir mucize. Şu anda bir parmağım yok. Diyaframım delindi. Kaburgalarım kırıldı. Sol dizimde, ayağımda 3 mermi var. Bunların hiçbiri önemli değil. Bir Rum ordusunu getirip koysaydık oraya Rum askeri bile o halka o eziyeti etmezdi. Bu nasıl zihniyettir"