Gazeteci Kılıçarslan'ın "Alevilerin sırtındaki yük" başlıklı yazısından önemli bir bölüm;
"100 YILLIK PARANTEZ"
Esasen yeni kurulmuş Türkiye Cumhuriyeti derhal üç sosyolojik sınıfı “öteki” ilan etmiş. Bu sınıflardan ilki gelenekli dindarlar, ikincisi Alevi-Bektaşi ocakları ve üçüncüsü de Kürtler.
Dolayısıyla bu parantez tam tamına 100 yıllık bir parantezdir.
Yine geçenlerde önemli bir siyasetçi ile bir telefon görüşmem oldu. Onun Alevi açılımı ile ilgili okumasına büyük oranda katılıyorum. Şöyle dedi: “20 yıldır devletle halk arasındaki makası kapatmanın mücadelesini verdik. Vesayetle çarpıştık. Şimdi sıra toplumsal akslara baskı yapan sorunları sağlıklı bir süreçle ortadan kaldırmaya geldi.”
"ALEVİLER DE EŞİT HAKLARA KAVUŞMALIDIR"
Hep söyledim, yine söyleyeceğim. Alevilerin kendilerini nasıl tanımladıkları da, neye inandıkları da, ibadetlerini nasıl ve ne şekilde yaptıkları da benim için sadece bir “entelektüel merak” konusudur, bir gram fazlası değil. Alevilik ile ilgili olarak beni alakadar eden tek husus Alevilerin de Sünni Müslümanların devletin imkânlarından yararlanmalarına benzer şekilde eşit haklara kavuşmalarıdır.
Vatandaşlık hak ve sorumlulukları bakımından da eşitlik, devletteki temsil bakımından da eşitlik, devletin avantajlarından yararlanma bakımından da eşitlik.
Bu bakımdan bazı Alevi derneklerinin verdikleri “Muaviye'nin pilavı yağlıdır, buyurun pilava” falan gibi olağanüstü saçma tepkileri de, Alevileri ötekileştirmek için fırsat kollayan bazı isimlerin tepkilerini de, Alevi gençleri lanet amaçlarına payanda etmekten usanmayan terör örgütlerine de boş verin derim. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamaları yerli yerindedir ve parantezin kapanması için atılan sağlam adımlardır.
"ALEVİLERİN ALMASI GEREKEN YÜK"
Bu adımların yeterli olup olmadığı ayrıca ve sakince konuşulabilir. Devlet yeni adımlar atacaktır zaten ve atmalıdır da. Ama Alevileri sıkıştıkları dar paranteze mahkûm ederek kendi iktidarlarını sürdürmek isteyen politik odakların ve terör örgütlerinin Alevilere iyilik değil kötülük ettiğini bir ön kabul, bir gerçeklik olarak ele almak şarttır bu sürecin selameti açısından.
Kültür Bakanlığı nezdinde bir genel müdürlük kurulması da, cemevlerinin imar, bakım, onarım, aydınlatma ve su giderlerinin böylece halledilmesi de, isteyen Alevi dedelerine kadro verilecek olması da olumlu adımlardır. Bu olumlu adımların başka olumlu adımlarla desteklenmesini sağlamak yahut bu adımları bile akamete uğratmaksa Alevilerin sırtındadır. Sırtlarındaki ağır politik baskıyı atıp sırtlarına bu yükü almak her bakımdan doğru bir hareket olacaktır bana sorarsanız.
Denebilir ki “dini bir yapının Kültür Bakanlığı nezdinde temsili sorunludur.” Büyük oranda katılırım bu tespite. Fakat bence bu iş Kültür Bakanlığı bünyesinden hızlı sıyrılabilir ve Aleviler, kendilerini devlet nezdinde temsil edecekleri müstakil bir yapıya kavuşabilirler. Burada “eldeki kuş, daldaki kuş” hesabı yapılmalıdır. Çünkü parantez 100 yıllıktır.
YeniŞafak