Altın madenciliğinde siyanür neden kullanılır?
Erzincan'daki altın madeninde meydana gelen toprak kayması, siyanürle yapılan madencilik uygulamalarını bir kez daha gündeme getirdi.

Oluşturma Tarihi: 2024-02-14 10:00:05

Güncelleme Tarihi: 2024-02-14 10:03:25

Maden, Fırat Nehri'ne sadece 300 metre mesafede bulunuyor ve daha önce sızıntı nedeniyle ceza almıştı. Uzmanlar, bu mesafede bir madenin tehlikeli olabileceği konusunda uyarıda bulunmuştu. Ancak hükümet yetkilileri ilk açıklamalarda sızıntı tehlikesi olmadığını belirtti.

Siyanür, ilk kez 19. yüzyılın sonlarında altın madenciliğinde kullanıldı. Türkiye'de siyanürlü altın madenciliği, 2001 yılında Bergama Ovacık madeninin kurulmasından bu yana tartışma konusu olmuştur. Altın Madencileri Derneği'ne göre Bergama'da bu süre zarfında 33 ton altın çıkarılmış ve maddi karşılığı 2 milyar dolar olarak açıklanmıştır.

Bergama köylülerinin mücadelesiyle gündeme gelen siyanürlü madencilik, çevresel etkileri nedeniyle 20 yıldan uzun bir süredir zaman zaman tartışmalara neden olmuştur. Şu anda Türkiye'de 20'den fazla işletme bu yöntemle altın madenciliği yapmaktadır.

Altın, çıkarılan kayaçlar arasında gözle görülür büyüklükte ise siyanür kullanmadan ayrıştırılabilmektedir. Ancak düşük maden potansiyeline sahip yataklarda siyanür kullanımı gereklidir. Örneğin, Çanakkale'nin Kirazlı ilçesindeki madende, bir ton topraktan bir grama yakın altın çıkarılabilmektedir.

Siyanür liçi olarak bilinen yöntemde, maden bulunduğu düşünülen toprak küçük parçacıklar haline getirilir. Madencilik sürecinde elde edilen cevher siyanürlendikten ve içindeki altın ayrıştırıldıktan sonra geriye kalan siyanürlü atıklar su ile arındırılır ve atık havuzunda tekrar kullanılmak üzere saklanır. Bu işlem açık ya da kapalı ortamda yapılabilir ve yaklaşık iki ay sürebilir.

Dünya genelinde altın üretiminin yaklaşık yüzde 85'inde siyanür kullanıldığına dair Maden Mühendisleri Odası'nın verilerine göre, Altın Madencileri Derneği siyanür kullanımını savunarak en etkili ve ekonomik yöntem olduğunu iddia etmektedir.

Romanya'da 2000 yılında yaşanan maden kazası, Baia Mare siyanür sızıntısı olarak anılan olay, Doğu Avrupa'daki en yıkıcı endüstriyel kazalardan biri olarak kayıtlara geçmiştir. Bu olayda nehre karışan zehirli madde büyük bir çevre felaketine yol açmış, Macaristan ve Sırbistan'a da ulaşarak Tuna Nehri'nde toplu balık ölümlerine neden olmuştur.

Siyanürlü altın madenciliğinde su kullanıldığı için işletmelerin nehir yakınlarına kurulması tercih edilmektedir. Ancak TEMA Vakfı gibi çevreci dernekler, siyanürlü liçlemenin tatlı su ve insan sağlığını tehdit ettiğini savunarak yasaklanması gerektiğini belirtmektedir.

Avrupa'da Almanya, Çek Cumhuriyeti ve Macaristan gibi ülkeler, siyanürlü madenciliğe lisans vermemektedir. Maden şirketleri, atık maden barajlarının dikkatli bir şekilde yönetildiğini söylese de Birleşmiş Milletler Çevre Programı'na göre son 10 yılda 40'tan fazla ciddi ölçekte atık maden barajı kazası yaşanmış, yüzlerce insan yaralanmış ve temiz suya erişim sağlanamamıştır.