Son dönemde pek çok AK Parti seçmeninden "Her yanlışta özeleştiri yapıyoruz. Muhalefet tabanı, partilerinin hiçbir hatasını eleştirmiyor. Adamlar tacizcileri, tecavüzcüleri, hırsızları bile partili diye sahipleniyor" şeklinde özetleyebileceğim yakınmalar işitiyorum.
Hatta bu tartışmaları fark eden kimi yazarlar, ortaya çıkan resmi, "AK Parti kazan gibi kaynıyor" diye okuyorlar... Hükümete yakın yazarların uyarılarına, bir gazeteciye yakışmayacak şekilde "fitne" türünden yaftalar yapıştırıyorlar...
Evet, AK Parti seçmeni eleştiriyor. Eğriye eğri, doğruya doğru diyor.
Oy verdiği iktidarın yanlış adımlar attığını düşünürse söylüyor. Hata yapanı, desteklediği partiye yakın diye eleştiriden muaf görmüyor.
Ayasofya İmamı tartışmalarından tutun da pandemi tedbirlerine kadar pek çok tartışmada farklı seslerin çıkmasının sebebi de bu.
Ve bence ortada "ah vah edecek" bir durum yok.
Tam aksine bu sorgulama hali, eleştirellik, AK Parti'nin rakipleri gibi dar kadro partisi değil merkezde bir kitle hareketi olmasının yegâne sebebi...
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın son yirmi yılda memleketteki dört seçmenden üçünün en az bir kere oyunu almış bir lider konumuna yükselmesinin sırrı da bu perspektifte gizli.
Zira Erdoğan'ı bugüne kadar motive eden, çevredeki dediğim dedik tutucu uçları değil, merkezdeki dinamik çoğunluğu ikna etmekti.
Halkla iletişiminin kanallarını açan ve reflekslerini diri tutan da zaten buydu.
Eğer o da muhalefet liderleri gibi enerjisini, oy verdikleri belediye yüzlerce atı bakımsızlıktan öldürünce bile sineye çeken, ne uzayan ne kısalan tutucu kemik bir kitleyi konsolide etmeye harcasaydı, şüpheniz olmasın ki bugün ortada 19 yıldır tek başına iktidarda olan bir parti olmazdı.
Merak etmeyin, eleştiriden kimseye zarar gelmez.
Gelecekse bile, ideolojik ve partizanca sebeplerle ya da çıkar nedeniyle yapılan tezahüratların verdiği tahribatın yanında lafı bile edilmez.
Sabah