Hıncal Uluç Sabah'taki köşesinde Altınok'a yönelik şu ifadeleri kullandı:
“Şimdi, bizim gazetenin aşı karşıtlarına, aşı olmayacaklarını açıklayan ve hemen her gün ‘Siz de olmayın' algısı yaratan yazılar kaleme alan meslektaşlarıma, özellikle de, ‘Aşı önlemleri memleketi askeri kışlaya döndürecek' diyen Melih Altınok kardeşime soruyorum..
THY, aşısızları almıyor. Yolcu otobüsleri, aşısızları yolda indiriyor. Bazı şirketler, aşısızları işyerine almamaya başladı. Aşısızlardan PCR testi istenmeye başlandı. PCR testleri 48 saat için geçerli. Yani aşısızsanız, iki günde bir PCR testi yaptıracaksınız.
Yani Sevgili Melih kardeşim.. Korktuğun oldu.
Memleket kışlaya döndü. Anayasamız gereği, ayni zamanda ‘Başkomutan' olan Cumhurbaşkanı Erdoğan, her gün ve çok haklı olarak yeni kısıtlamalar, yeni önlemler açıklıyor. Çünkü salgının hızını mümkün olduğu kadar kesmek, vaka ve ölüm sayısını mümkün olduğu kadar düşürmek istiyorlar.
Bunun da aşıdan başka yolu yok.”
Altınok'un Uluç'a cevap içeren bugünkü yazısı;
Hıncal Uluç "Tartışmaya nokta koyalım" demişti. Ama devam ediyor. Perşembe günü şunları yazdı:
"...Sevgili Melih kardeşim.. Korktuğun oldu.
Memleket kışlaya döndü. Anayasamız gereği, aynı zamanda 'Başkomutan' olan Cumhurbaşkanı Erdoğan, her gün ve çok haklı olarak yeni kısıtlamalar, yeni önlemler açıklıyor...
Senin deyişinle 'Kışlaya dönen' bu vatanda sen ne yapacaksın?.
Kararın ne olacak?.
Gitsen, seni alacak ülke, götürecek taşıt bulacak mısın, aşısız olarak?."
O da bir şey mi Hıncal Abi...
Teksas'a falan gitmek istesem uçak bileti de bulamayacağım...
Baksana, Pegasus, uçaklarına bindireceği yolcuların içinden sadece Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olanları koronadan sorumlu tutacağını açıklayarak fitili ateşledi.
Evet işim zor. Her şey aleyhime görünüyor...
Ama PCR testi istenmeyen aşılıların da hastalığı aşısızlar gibi yayabildiğini ve yoğun bakımdaki hastaların yarısının aşılılar olduğunu düşününce Sağlık Bakanı'yla uygun adım nizami yürüyüşe geçemiyorum.
Memleketimden hiçbir yere gitmeye de niyetim yok tabii.
Ben o bildiğin taifeden değilim.
Bu arada kahve davetini yinelemişsin. "Asistanım Yasemin'den randevu al" diyorsun. Tamam, en kısa zamanda asistanım Ayşe'ye yazılı talimatla ileteceğim. Bir görüşme planı hazırlamak için temaslara başlasınlar. Birkaç ay sürer herhalde.
Ancak istikşafi görüşmeler sürerken kardeşin olarak senden bir ricam olacak...
Zıt görüşlerin aynı gün Sabah'ta yer bulması da bir çelişki değil, olsa olsa gazetemizin farklılığının, fikir özgürlüğünü lafta bırakmadığının kanıtıdır. Burası Sözcü değil...
Eğer bu konuda yazmaya devam edeceksen lütfen başkalarına değil, kahvede konuşacağın meslektaşına anlat.
Çünkü her yazında vurguladığın, "Yetkililer böyle söylerken sen Sabah'ta nasıl aksini söylersin" mesajların, sorularıma cevap vermediği gibi bence kimseyi de etkilemiyor.
Kaldı ki, merak etme, o işi yapan sürüyle...
Habertürk'ün küfürbazı bile "Üstelik Sabah'ta yazıyor" diye gün aşırı beni, 28 Şubat'tan beri saldırdığı ilgili mercilere şikâyet ediyor.
Sabah