Dolar

34,4250

Euro

36,3777

Altın

2.839,58

Bist

9.488,90

Altun: Dijital faşizm, en büyük tehdit

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Altun, bugün karşı karşıya olunan en büyük tehditlerden birinin de dijital faşizm olduğuna dikkati çekerek, 'Dijitalleşmeye destek vermeli, ancak dijitalleşmenin kültürümüzü yutmasına izin vermemeliyiz' dedi.

4 Yıl Önce Güncellendi

2021-03-06 11:35:15

Altun: Dijital faşizm, en büyük tehdit

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Prof. Dr. Fahrettin Altun, özellikle yurt dışı kaynaklı dezenformasyonu "milli güvenlik sorunu" olarak gördüklerini, buna karşı gerekli tedbirleri almaya çalıştıklarını belirterek, "Bu konuda da son derece kararlıyız. İletişim Başkanlığı olarak bu konuda savunmacı ve pasif değil, agresif ve proaktif bir yaklaşım benimsiyoruz." dedi.

Altun, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığının destekleriyle Anadolu Yayıncılar Derneğince, Dolmabahçe Çalışma Ofisi'nde düzenlenen Dijital Dünya Çalıştayı'nın açılışında konuştu.

Konuşmasına, önceki gün Bingöl'den Tatvan'a gitmek üzere kalkan helikopterin kaza kırıma uğraması sonucu şehit olan askerlere Cenab-ı Allah'tan rahmet dileyerek başlayan Altun, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın katılımcılara selamlarını ve çalıştayın başarılı geçmesi yönündeki temennilerini iletti.

Dijitalleşmenin inkar edilemez bir gerçek haline geldiğine işaret eden Altun, habercilikten yayıncılığa, iş dünyasından özel hayata kadar her alanda hızlı ve geri dönüşsüz bir değişim yaşandığını söyledi.

Türkiye'nin genç ve dinamik nüfusuyla bu dönüşümü çok güçlü şekilde hissettiğini belirten Altun, "Gençlerimiz her gün en az 3 saatini bilgisayarları veya mobil cihazları marifetiyle internette geçiriyor. Koronavirüs salgını nedeniyle gençlerimiz, çocuklarımız geçtiğimiz yıl derslerini internet ortamında takip etti. Hala da eğitim hatırı sayılır oranda internet ortamında sürdürülüyor." diye konuştu.

Türkiye'nin bu aşamaya gelmesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın liderliğinde iletişim altyapısına yapılan yatırımların önemli bir rol oynadığına dikkati çeken Altun, Türkiye'de faaliyet gösteren şirketlerin küresel devlerden gördüğü ilgiye hep birlikte şahit olduklarını dile getirdi.

Dijitalleşmenin etkisi en çok medyada hissedildi"

Dijitalleşmeyi ele alırken fırsatlar kadar meydan okumaları da göz önünde bulundurmak gerektiğini belirten Altun, bu sürecin olumsuz etkilerini en çok geleneksel medya mensuplarının hissettiğinin altını çizdi.

Fahrettin Altun, sosyal medya ve haber sitelerinin gazeteleri, dijital yayıncıların televizyonu, müzik servislerinin radyoyu olumsuz etkilediğini ifade etti.

Ayrıca, yaklaşık bir yıldır devam eden koronavirüs salgınının özellikle reklam gelirlerini düşürerek, geleneksel medyanın sorunlarını derinleştirdiğine işaret eden Altun, "Bu durum, yalnızca Türkiye'de değil, dünyanın her yerinde görülüyor. Nitekim irili ufaklı birçok kuruluş, uzun yıllardan sonra küresel salgın koşulları nedeniyle faaliyetlerine son vermek durumunda kaldı. New York Times, Guardian gibi dev medya şirketleri birçok çalışanının işine son verdi. Benzer süreçler Avrupa'da da yaşanıyor." değerlendirmesinde bulundu.

Dijitalleşme sürecinin medya alanındaki bir başka yan etkisinin de haberciliğin tıklanma sayılarına ve okunma sürelerine indirgenmesi, böylece sansasyonel içeriklerin kamu yararının önüne geçmesi olduğunu anlatan Altun, şöyle devam etti:

"Sansasyonun, kamu yararının önüne geçmesi ise medyanın demokratik rejimlerde oynadığı kritik rolü zayıflatan bir unsura dönüşmüş durumda. Medyada bugün 5N1K kuralını hatırlayan var mı? Hız, tıklanma, sansasyon, tiraj, reyting... Bunların merkeze alındığı, gerçek haberin, kamu yararının ikinci planda tutulduğu bir medya eko-sisteminden bahsediyoruz. Biz bugün Türkiye'de, İletişim Başkanlığı olarak bu sorunu çözmek için elimizden gelen çabayı gösteriyor, bu noktada medya sektörümüzle iş birliğimizi sürdürüyoruz."

"İnternet gazeteciliğinin mesleki standartlarını ortaya koymalıyız"

Fahrettin Altun, internet üzerinden yapılan gazetecilik faaliyetlerine değinerek, şunları kaydetti:

"Dünyada ve Türkiye'de bilgi hızla fiziksel ortamdan dijital ortama taşınırken bu faaliyetleri düzenleyen kuralların kapsamlı şekilde yeniden değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. İnternet artık ana akım medyanın bir parçası haline gelirken bu gerçeğe gözümüzü kapatamayız. Dolayısıyla mevzuatımızın ve çalışma yöntemlerimizin zamanın koşullarına uygun hale getirilmesi önemli bir gerekliliktir. Elbette burada hassas bir denge gözetmek durumundayız. Kendi imkanlarıyla basit bir internet sitesi kuran, buradan bir tür yayıncılık yapan kişiler ile profesyonel gazetecileri birbirinden ayırmak elzemdir. Bu ayrım, öncelikle gazetecilik mesleğinin evrensel standartlarını muhafaza etmek ve gazetecileri korumak için gereklidir. Diğer yandan sadece belirli bir mecra üzerinden çalıştıkları için gazetecilik yapanların mağdur edilmesi de kabul edilemez. Hep birlikte internet gazeteciliğinin mesleki standartlarını ortaya koymalı, bu alanı rasyonel ve şeffaf bir şekilde düzenlemeliyiz. Bu adımların atılması, karşı karşıya olduğumuz bazı tehditlerin bertaraf edilmesine de katkı sağlayacaktır."

"Dijital faşizm, en büyük tehdit"

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Altun, bugün karşı karşıya olunan en büyük tehditlerden birinin de dijital faşizm olduğuna dikkati çekti.

Dünyanın belirli bir bölgesinde kümelenmiş bir avuç şirketin "hakikatin tekelini" ellerinde tuttuğunu iddia ettiğini dile getiren Altun, "Bu iddia milletin seçilmiş temsilcilerine sorgusuz sualsiz sansür uygulamaya kadar varan bir cüretkarlıkla birleşmiş durumda. Bu tür antidemokratik uygulamaların meşrulaştırılması için ellerinden gelen gayreti ortaya koyuyor, her tür manipülasyonu yapıyorlar. Böylece bir grup özel şirket, kamunun bilgiye erişimi noktasında hem avukat hem savcı hem hakim görevini üstleniyor. Bu gidişatın ne kadar sorunlu olduğu açıktır." ifadelerini kullandı.

Dijital faşizmin bir başka unsurunun da ifade özgürlüğü ve tolerans gibi kavramların dejenere ve politize edilmesi olduğunu belirten Altun, "Açık ve net bir biçimde vurgulamak istiyorum. Ortada apaçık bir çifte standart var. Bakınız, küresel şirketler ne yapıyor? Bir yandan siyasetçileri 'şiddeti teşvik ettiği' gerekçesiyle susturuyorlar. Öte yandan aynı küresel şirketler, terör propagandasına ortak olmaya, bunu da bile isteye yapmaya devam ediyorlar. Nitekim ABD ve AB'nin terör listesindeki PKK'nın veya 15 Temmuz'da 251 masum insanımız şehit eden FETÖ'nün elebaşıları, sosyal medya platformlarında serbestçe propaganda yapmaya devam ediyorlar. Buna ilaveten ülkemiz terör örgütleriyle bağlantılı hesapların kapatılmasını istediğinde otoriterlikle ve ifade özgürlüğüne saygı göstermemekle itham ediliyor." değerlendirmesinde bulundu.

"FETÖ de PKK da çağımızın en kalleş terör örgütlerinden"

"Dünyada kimi devletlerin ve birer küresel güç haline gelen bazı özel şirketlerin terör örgütlerine karşı ikiyüzlü yaklaşımı, günümüz demokratik nizamının karşılaştığı en büyük tehditlerden biridir." diyen Altun, "Masum insanları kalleşçe öldüren katil örgütlere gösterilen bu 'engin hoşgörü' ne yazık ki modern zamanların en can acıtan sorunlarından biridir. Zira terör örgütleri, sadece hedef aldıkları kesim için değil, tüm dünya için tehdittir." ifadelerini kullandı.

Altun, 10 yıllardır Türkiye'ye karşı alçakça saldırılar içerisinde olan terör örgütü PKK'nın on binlerce canı gözünü kırpmadan öldürdüğünü anlatarak, "Bu katiller sürüsü sadece Türkiye'de değil, Suriye başta olmak üzere birçok ülkede terör saldırıları düzenledi, masum insanların kanına girdi, sevdiklerimizi bizden aldı. Bu gerçeğe rağmen, eli kanlı terör örgütüne sempati beslemek, destek sağlamak açık bir şekilde suç ortaklığıdır. Aynı şekilde FETÖ'yü ve başındaki terörist ele başını himaye edenler de büyük bir suça ortaklık yaptıklarının farkına varmalıdır." diye konuştu.

Fahrettin Altun, FETÖ'nün de PKK gibi çağın en kalleş terör örgütlerinden biri olduğunu vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Birçok alanda sinsice yol alıp kendi örgüt çıkarları için cinayetlerin, ihanetlerin her türlüsüne bulaştılar. Kurdukları tezgah Sayın Cumhurbaşkanımızın kararlı duruşuyla yıkılınca, son çare olarak darbeye kalkıştılar. Ama o sarıldıkları çürük ip de milletimizin destansı direnişiyle kendi boyunlarına, ayaklarına dolandı. Ülkemizde bu şeytani yapının beli iyice kırılmış olsa da kaçtıkları ülkelerde Türkiye karşıtı operasyonlardan ve toplumu zehirleme çabalarından vazgeçmiş değiller. Ne yaparlarsa yapsınlar, milletimize düşman olan FETÖ terör örgütünün kökü kazınıncaya ve son FETÖ'cü de işlediği cürümlerin hesabını adalete verene kadar mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz."

Fahrettin Altun, FETÖ gibi darbeci, katil ve sinsi bir terör örgütünü kullanışlı bir aparat olarak görenlerin toplumlarına en büyük kötülüğü yaptıklarını er ya da geç göreceklerini ifade etti.

Terör örgütlerinden medet uman ikiyüzlü ve çarpık anlayışın insanlığın hiçbir sorununu çözemeyeceğinin altını çizen Altun, "Tüm terör örgütlerine karşı amasız ve amansız bir mücadele içinde olan Türkiye'ye yapılan haksızlık elbette tarihe çok kritik bir not olarak düşecektir. Haklı olan, doğru olan, hakikat olan önünde sonunda galip gelecektir. Türkiye de bu hakikat mücadelesinin taşıyıcısı olan Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde tarihteki şerefli yerini alacaktır." dedi.

"Vatandaşlarımızı her türlü aşırılıktan korumak devletin başlıca görevi"

Dijital faşizmin bir diğer boyutunun da bir avuç şirketin "özgürlük" adı altında kendilerini kanunların üzerinde konumlandırma gayreti olduğunu belirten Altun, şöyle konuştu:

"Bildiğiniz gibi Türkiye Cumhuriyeti olarak bu konuda düzenleme yapmaya gayret ettiğimiz için içeride ve dışarıda olağanüstü bir baskıyla karşı karşıya bırakıldık. Son derece makul olan taleplerimiz, ifade özgürlüğüne saldırı olarak lanse edildi. Açıkçası bu süreçte bazı muhalefet temsilcileri de bu küresel şirketlerin maaşlı sözcüleri gibi mesai yaptı. Biz bu süreçte hem Türkiye hem de dünya için doğru bir iş yaptığımızın bilinciyle sağlam durduk. Her türlü baskıya göğüs gerdik. Dünyanın hiçbir yerinde sınırsız özgürlük diye bir şey olamayacağını söyleyip, egemenliğimize saygı gösterilmesini istedik. Neticede meşru taleplerimizin ilgili şirketler tarafından kabul edilmek zorunda kalındığını hep birlikte gördük.

Aynı şekilde, özgürlük ve hoşgörü gibi kavramların hiçbir şekilde eşcinsellik propagandası için yozlaştırılmasına, bu yolla ailelerimizin ve çocuklarımızın hedef alınmasına kesin olarak karşı çıkıyoruz. Vatandaşlarımızı her türlü aşırılıktan korumak devletin başlıca görevidir. Bu tür çirkinliklerin özellikle gençlere normal bir şey gibi sunulması, toplumsal düzenimize ve milletimizin asil karakterine yapılmış bir saldırıdır. Bugün bu konuda birilerine hoş görünmek için en ufak taviz verilmesi, gelecekte çok daha ciddi sorunlarla karşılaşmamıza neden olacaktır. Buna izin vermiyoruz, vermeyeceğiz."

"Dijitalleşmenin kültürümüzü yutmasına izin vermemeliyiz"

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Altun, kamuoyunun sistematik şekilde manipüle edilmesinin ve algıların olguların önüne geçirilmeye çalışılmasının her şeyden önce demokratik siyasal kültürün ve siyasal katılımın düşmanı olduğunu söyledi.

Bu girişimlere karşı hakikatin, gerçeğin ve doğrunun savunulması gerektiğini vurgulayan Altun, "İnsanın bir toplumun üyesi olarak edindiği bilgi, inanç, sanat, ahlak, yasa, adet ve diğer kabiliyetler ile alışkanlıklarını içeren o karmaşık bütüne yani kültüre, kültürümüze sahip çıkmalıyız. Dijitalleşmeye destek vermeli ancak dijitalleşmenin kültürümüzü yutmasına izin vermemeliyiz. Kültürün medyatikleşmesi, medyanın dijitalleşmesi sadece günümüz siyasal atmosferini değil, kültürel zenginlik ve çeşitliliğini de olumsuz etkileyebiliyor." diye konuştu.

Yurt içi ve yurt dışı kaynaklı yalan haber akışının aynı zamanda vatandaşın devletle ilişkisini zehirlemeyi, kurumlara olan güveni erozyona uğratmayı hedeflediğini belirten Altun, şöyle devam etti:

"Bunu her gün tecrübe ediyoruz. Hakikat sonrası veya post-truth olarak adlandırılan bu dönemde özellikle dezenformasyon direnci düşük olan kesimler kolayca etki altına alınabiliyor. İşte bu nedenle özellikle yurt dışı kaynaklı dezenformasyonu bir 'milli güvenlik sorunu' olarak görüyor, buna karşı gerekli tedbirleri almaya çalışıyoruz. Bu konuda da son derece kararlıyız. İletişim Başkanlığı olarak bu konuda savunmacı ve pasif değil, agresif ve proaktif bir yaklaşım benimsiyoruz. Tüm kurum ve kuruluşlarımızın iş birliği ve eşgüdüm içerisinde dezenformasyonla mücadele etmesini hedefliyoruz. Bu hedefimizi ulusal ve uluslararası boyutta plan ve projelerle tahkim ediyoruz. Ülkemiz, Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde nasıl sessizlerin sesi, mazlumların hamisi haline geldiyse, iletişim alanında da hakikat mücadelesinin en ön saflarında yer alacaktır."

"Yeni iletişim teknolojileri, Türkiye'nin tanıtımına önemli katkılarda bulunacak"

Fahrettin Altun, bu noktada veri güvenliğinin de son derece hayati bir unsur olduğunu, Türkiye'nin verisinin Türkiye'de kalması için gereken tüm önlemleri almak ve tüm adımları atmak zorunda oldukları belirtti.

Bu açıdan son haftalarda bir haberleşme uygulamasının aldığı karar sonrasında yaşanan sürecin sevindirici olduğunu dile getiren Altun, "Bu süreçte hem Cumhurbaşkanlığımız hem de diğer kurumlarımız medya bilgilendirme gruplarını yerli ve milli uygulamamız BiP'e taşıyarak bu harekete destek oldu. Yalnızca Türkiye'nin değil, Türkiye'nin dostlarının yaşadığı birçok ülkeden milyonlarca insanın bizim uygulamamızı tercih etmesi hiç kuşkusuz bir gurur vesilesidir. Bu sürecin güçlü bir şekilde devam edeceğini ümit ediyorum." ifadelerini kullandı.

Tehditlerle mücadele ederken, dijitalleşmenin Türkiye'ye sunduğu fırsatların görmezlikten gelinemeyeceğine işaret eden Altun, "Ülkemizin haklı tezlerini her ortamda savunmak, özellikle milli güvenliğimizi ilgilendiren konularla ilgili ulusal ve uluslararası kamuoyunu doğru bilgilendirmek zorundayız. Bu amaca ulaşmak için elimizdeki tüm araçları en iyi bir şekilde kullanmak, bunlardan faydalanmak durumundayız. Bu itibarla yeni iletişim teknolojilerinin özellikle Türkiye'nin tanıtımına önemli katkılarda bulunabileceğine inanıyorum." değerlendirmesini yaptı.

SON VİDEO HABER

İsrail'in Netflix planı!

Haber Ara