Yenidoğan Çetesi sanıkları ifade vermeye devam ediyor.
Davada dün dördüncü duruşma görüldü.
YENİ CELSE İTİRAFLA BAŞLADI
Yenidoğan Çetesi davasındaki hastane yöneticilerinden sanık Serdar Yüksel, borca girdiğini, bu yüzden bebeklerin hastanelere sevk edilmesi için para aldığını itiraf etti.
Yüksel, “Beni 112'den arayanlar ya da ‘Sağlık Bakanlığı'ndan numaranızı aldık' diye arayanlardan biliyorum hastaları. Gıyasettin Mert Özdemir ve Fırat Sarı'dan para aldım.” dedi.
Sanık Yüksel ifadesinde, bebekleri para karşılığında il dışındaki hastanelere gönderdiğini de itiraf etti.
Beşinci duruşma örgüt yöneticileri arasında gösterilen 112 Acil çalışanı Gıyasettin Özdemir'in savunmasıyla başladı.
Hakkındaki suçlamaları reddeden Özdemir, “Suçlamaları kabul etmiyorum, ancak hasta yönlendirerek para kazandığımı kabul ediyorum.” dedi.
Özdemir şöyle devam etti:
“Burada bir gerçeği açıklamak istiyorum. İstanbul'da yalnızca 4 kuvözlü ambulans bulunuyor. Bu ambulansların bir hastaya ulaşması en az 2 saat sürüyor. Bu nedenle, tıp merkezinden yoğun bakıma ihtiyaç duyan bir hastanın sevk edilmesi ortalama 5-6 saat alıyor. 112 ekipleri bu süreyi bu kadar uzun tutmamak için yakındaki hastanelerle anlaşma yapılıyordu.
Hastaneler, 112 protokol numarasını arayarak, hastaları kendilerine naklettiriyordu. Hasta bir an önce hastaneye gitmeli, fakat mevcut kurallar bu süreci hızlandırmaya izin vermiyor. Bu yüzden sevk zinciri bizim gibi kişiler aracılığıyla kırılıyor ve hastane bulunuyor.
“HASTANELER BİZİMLE İLETİŞİME GEÇİYOR”
Biz doktorlarla konuşarak özel hastanelerin ambulanslarını kullanıyoruz ve 112 Acil Çağrı Merkezi'nden protokol alıyoruz. Böylece 5-6 saat süren sevk süreci, 45 dakikada çözülebiliyor. Bu, hasta bakımından daha uygun bir çözüm mü? Mahkemenin takdirine bırakıyorum.
Şunu da belirtmek isterim. Yoğun bakım ünitesi olmayan hastanelerde, 112'ye durumun bildirilmesi 30 dakika sürüyor. Kamu hastanelerinde ise uygun bir hastane bulunması çok daha uzun zaman alıyor. Bu nedenle, hastaneler bizimle iletişime geçiyor. Biz, 45 dakika içinde hastaya uygun bir hastane buluyoruz.
İstanbul Avrupa Yakası'nda, bebekleri taşımak için yalnızca 4 adet kuvözlü ambulans var. Buna karşılık, özel hastanelerde yenidoğan ünitelerine sahip her hastanede kuvözlü ambulans bulunuyor”
BAŞKA BİRİMLERE DE HASTA SEVKİ YAPMIŞ
Yalnızca Fırat Sarı'nın olduğu değil, diğer hastanelere de sevk yaptığını anlatan Özdemir, 112 Acil çalışanı olmasından dolayı hakkında algı operasyonu yapıldığını öne sürerek, iddianameyi hazırlayan savcı Yavuz Engin'i hedef aldı.
Yaptığı tüm sevklerin sisteme uygun olduğunu da savunan Özdemir, yalnızca yenidoğan değil, başka birimlere de sevk yaptığını anlattı.
EŞİ, SARI'NIN EŞİNİN ÇALIŞANI
Sanık Gıyasettin Özdemir, eşinin Fırat Sarı'nın sahip olduğu Medisense isimli şirkette SGK kaydı olduğunu da söyledi.
Eşinin patronunun, Fırat Sarı'nın eşi olduğunu anlatan Özdemir, söz konusu şirketin güzellik sektöründe faaliyet gösterdiğini anlattı.
10 bebeğin ölümüyle suçlandığını anımsatan Gıyasettin Özdemir, yalnızca Kaya bebeğin ölümüyle ilgili savunma yapabileceğini belirterek, diğer bebek ölümleriyle ilgisi olmadığını iddia etti.
HASTANE YÖNETİCİLERİ DE KİRLİ ÇARKIN İÇİNDE Mİ?
Sanık Özdemir, soruşturma kapsamında kapatılan hastanelerden Birinci Hastanesi, Bağcılar Şafak Hastanesi'nden hasta sevki karşılığında para aldığını da öne sürdü, Bağcılar Medilife Hastanesi'ne hasta yönlendirmesi yaptığını iddia etti. Özdemir, anlaşmaları hastane yönetimleriyle yaptığını anlattı.
Özdemir'in savunmasında iddianameye giren telefon görüşmeleri de gündeme geldi. Mahkeme başkanı, sanığa “112'ye bildirtmeyeceğim, hakkımızdan oluruz.” sözünü sordu.
Sanık Özdemir kendini şöyle savundu:
“Bildirtmeyeceğim desem de bildirilmediğini anlatıyorum. Hakkımızdan olurus kısmı, 112'ye bildirildiği zaman ‘yönetimi açısından değişiklik olmayacaktır' demek istiyorum.”
Özdemir savunması sırasında örgüt lideri olarak geçen Fırat Sarı ile hep görüştüklerini belirterek, “Yoğun bakım işletmesi yapıyor. Her özel hastane yoğun bakımın dolu olmasını ister.” dedi.
Mahkeme başkanı, Özdemir'e “‘Çam Sakura'da doğumlar azalmış' diyorsun. Nereden biliyorsun?” sorusunu yöneltti.
Özdemir, “Belki tanıdığım kadın doğum doktoru vardır, ordan biliyorumdur.” yanıtını verdi.
Özdemir, savunmasında 112 Acil çalışanı olduğu için adının duyulmasından endişe ettiğini de anlattı.
İddianamede geçen ve kendisini “Dr. Ahmet” olarak tanıttığı telefon görüşmeleri de sorulan Özdemir, tapelerin tamamını kabul etti.
Sanık Özdemir, Fırat Sarı'dan aldığı 60 bin liranın maaş olduğunu, hasta başı da biner lira aldığını ifade etti.
MAHKEME BAŞKANI TEPKİ GÖSTERDİ
Özdemir, “Her ne kadar 10 bebekle suçlansam da adım sadece Kaya bebekle geçmektedir. Yine savcı Yavuz Engin tarafından art niyetli olarak 10 bebeğin ölümünden sorumlu tutuluyorum. Soruşturma Savcısı Yavuz Engin art niyetli davrandı.” dedi.
Sanık ambulans şoförünün bu sözüne mahkeme başkanı tepki gösterdi.
Mahkeme başkanı, “Savcı neden art niyetli oluyor? Görevini yapmışsa bu art niyet mi? Görevini yapmak senin nazarında art niyet mi? Asıl savcı bu işin üzerine gitmezse art niyet olurdu.” diye konuştu.
Duruşma 40 dakikalık aranın ardından yeniden başladı.
Davada, Dr. Dursun Eryılmaz'ın savunmasına geçildi.
Sanık doktor Eryılmaz'ın avukatı, bazı yasa maddelerini referans göstererek suçüstü olmadığı müddetçe müvekkilinin soruşturma izni olmadan yargılanamayacağını söyledi.
Bu durumu değerlendiren mahkeme heyeti, Eryılmaz'ın savunma yapmasını istedi.
BEBEKLERİN ÖLÜMÜNE İLİŞKİN SAVUNMA YAPTI
Eryılmaz, bebek ölümlerine ilişkin savunma yaptı.
Kırçiçek Helvacı bebeği, üç kez hayata döndürmeye çalıştıklarını anlatan Dr. Eryılmaz, “Akşam Sağlık Bakanlığı'nın yenidoğan uzmanı gelip durumu dinledi.” dedi.
Sonrasında Karakoç bebeğin ölümüne ilişkin savunma veren Eryılmaz, “Bağırsaklarında doğumsal çürüme var. Bebek kilo kaybediyor. 1-2 saat canlandırmaya uğraştık ama ex oldu. Ben başındaydım. Akşam polis otopsiye götürmek için geldim. Çağla yanlış bir şey söylenmesin diye beni aradı. İyi ki otopsi yapılmış, basında ‘Beslenmemekten öldü' dediler. Ama bağırsaktan olduğu belli oldu.” diye konuştu.
Kadan bebeğin ise kalp hastası olduğunu söyleyen Eryılmaz, bebeğin solunum sıkıntısıyla hastaneye geldiğini savundu.
DR. ERYILMAZ TAPELER İÇİN NE DEDİ?
Örgüt lideri Fırat Sarı ile Bağcılar Medilife Hastanesi'nde çalışırken tanıştığını anlatan Dursun Eryılmaz, “Şirketin kimin olduğunu bilmiyordum. Tutuklanmadan 5 ay önce Fırat Sarı ile hastanede karşılaştım. Dedi ki; ‘Buranın işletmesini ben aldım, maaşının bir kısmını ben ölüyorum.' O zaman öğrendim.” ifadelerini kullandı.
Eryılmaz'a iddianamedeki “Dursun abi göbek açamadı, mahvetti.” tapesi de soruldu. Bu işlemin basit bir işlem olduğunu söyleyen Eryılmaz, dedikodu yapıldığını savundu.
Eryılmaz, “Bebeği entübe yazayım.” tapesi için “Zaten entübe, orada yanlış konuşmuş.” ifadesini kullandı.
“Epikriz yazmıyordu.” tapesi sorulan Eryılmaz, “Günlük epikriz yazmak diye bir kural yok. Notlarımı alırdım, haftalık da yazılır, aylık da.” savunmasını yaptı.
“Ağzımız bir olsun.” tapesi için ise “Herhalde polisten tedirgin olmuş diye düşündüm.” yantını verdi.
Sanık Eryılmaz, İddianameye yansıyan “Vicdanım sızlıyor, ventilatör yok ya.” tapesi için de “Onu hastane yönetimine sormak lazım.” dedi.
Sanık doktora İlker Gönen ile Fırat Sarı arasında geçen “Dursun Eryılmaz'ın diplomasını kullanacağız, kendisi olmayacak.” tapesine ne diyeceği sorusu yöneltildi. Eryılmaz bu tape için, “Bana böyle bir teklif gelmedi. Gelse de kabul etmezdim.” yanıtını verdi.
Dr. Eryılmaz savunmasında, 1,5 yıl 900 bin lira maaş aldığını da söyledi.
Eryılmaz, örgüt yöneticileri arasında gösterilen Dr. İlker Gönen'in danışman hekimleri olduğunu da anlattı.
Eryılmaz'ın avukatı, iddianame savcısı hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını dile getirdi.
NTV, AA