Amerikalı profesör: 15 Temmuz Ortadoğu'nun başarı hikayesi
Amerikalı ünlü profesör Richard Falk, darbe girişiminden sonra insan hakları noktasında Türkiye'yi eleştirenlere etkili bir yanıt verdi: Bu Ortadoğu'nun başarı hikayesidir.

Oluşturma Tarihi: 2016-08-12 00:32:46

Güncelleme Tarihi: 2016-08-12 00:32:46

TİMETURK I HABER MERKEZİ

Melahat KEMAL

Amerika'nın önde gelen üniversitelilerinden Princeton'da öğretim üyesi olan Profesör Richard Falk, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından Türkiye'yi insan hakları noktasında eleştirilen Batı'ya etraflı bir darbe girişimi analizi ile cevap verdi.
TÜRK HALKI ÖVGÜYÜ HAKEDİYOR
Her ne kadar Türkiye'deki darbe girişiminden sonra yapılmakta olan temizlikte insan hakları riskleri söz konusuysa da, böyle bir darbe girişiminin başarısız olmasını insan hakları ve demokrasi için daha büyük bir kazanım olarak övmek gerekir.
Türkiye'de 15 Temmuz'daki başarısız darbe girişimi, ülkenin geleceği için belirsiz sonuçlara sahip. Aynı zamanda, Türkiye'nin Amerika ve Avrupa ile ilişkileri bağlamında ciddi yankıları olmakla birlikte, Türkiye ve çevresindeki ülkeler için de çok önemli bir olay. Birçok yorumcu haklı olarak darbe girişimini takiben uygulamaya konulan düzenlemelerin hukukun üstünlüğüne getireceği risklere işaret etse de, bu yorumların çok azı darbecilerin başarılı bir şekilde mağlup edilmesini insan hakları ve demokrasi adına net bir zafer olarak yorumlamakta. Eğer darbenin Amerika'da sığınma hakkı verilmiş olan bir din adamı tarafından planlandığı suçlamaları Amerika ve Batı hükümetlerince ciddiye alınsaydı, bu hükümetlerin darbe girişimi sonrasındaki aşırıya kaçan uygulamalara dair eleştirileri de daha etkili olabilirdi.
PARALEL YAPININ VARLIĞI KANITLANMIŞ OLDU
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı en sert eleştirenler bu darbeyi, Erdoğan'ın “başkanlık” amacıyla anayasal sistemi çiğnemesine bir tepki olarak gerçekleşen bir “karşı darbe” olduğu iddiasında bulunuyor. Hatta daha da ileri giderek bütün bunların Erdoğan'ın aşırı hırslarını tatmin edebilmesi için gerekli ortamı sağlamak üzere hükümet tarafından planlanmış bir “tiyatro oyunu” olduğunu söyleyenler bile var. Erdoğan'ı destekleyenler için ise bu darbe girişimi, ordu ve MİT dahil Türk bürokrasisinin içinde bulunan, devlete bağlılığı şüpheli ve demokratik süreçleri pas geçerek iktidarı ele geçirmeyi planlayan politik paralel bir yapının varlığının kanıtlanması oldu.
DARBENİN ENGELLENMESİ TÜRKİYE İÇİN ÇOK İYİ
Ancak bu noktada, AKP'ye aşırı düşmanlık besleyenler dışında, bütün Türk vatandaşları gerçek bir askeri darbe girişimi olduğunu ve engellenmesinin ülke için çok iyi olduğunu düşünüyor.

Ancak Türkiye'de, muhalefetin AKP yönetimi üzerindeki eleştirileri, Erdoğan'a şüpheyle bakmaları, ve 15 Temmuz öncesindeki kutuplaşmayı da düşünecek olursak, böyle bir sonuç oldukça önemli. Darbe girişiminden sonra üç büyük muhalefet partisi ortak bir bildiri imzalayıp demokratik süreçler ile hukukun egemenliğine olan inançlarını dile getirdiler. Ardından, Erdoğan işbirliği ruhunu devam ettirmek adına iki büyük muhalefet partisini toplantı için Cumhurbaşkanlığı Sarayı'na davet etti.
SİYASİ BİR YAPI OLDUĞUNUN FARKINDAYDIM
Politikacılar arasındaki birlik gösterisi Türk toplumunda oldukça büyük bir destek görüyor. Erdoğan iktidarına dair endişelere rağmen, darbe girişimcilerinin kaderine pek fazla üzülen olmadı. Çoğunluk, bu kanlı darbe girişiminin Pensilvanya'da "münzevi" bir hayat yaşayan Fethullah Gülen'in lideri olduğu hareketi yönlendirdiğini kabul ediyor. Yıllardır, bu hareketin kamusal alanda özellikle Türkiye dışında ılımlı İslam doktrinini savunan, ama mensupları fanatikçe bir sadakat ve gizlilik içinde var olan dini/siyasi bir tarikat olduğunu duymaktaydım.
HALK CESURCA KARŞI GELDİ
Bu katılımcı demokrasi ve hukukun egemenliği yönünde çok önemli bir değişimdir.Bu noktada, Türkiye'deki politik kültürün 1960, 1971, 1980 ve 1997'de gerçekleşen darbeleri sessizce kabullendiğini söylemek gerekiyor. 2016'da ise vatandaşlar, Erdoğan'ın da desteği ile topluca ve cesurca, askerin yönetimi ele geçirme çabasına karşı geldiler. Bu katılımcı demokrasi ve hukukun egemenliği yönünde çok önemli bir değişimdir.
ERDOĞAN KAPSAYICI POLİTİKA BENİMSEDİ
Türkiye'de Erdoğan, politik dehası sayesinde, Türk halkının çoğunluğunun darbe girişimini desteklemektense hükümeti destekleyebileceğini öngörebildi ve öyle de oldu; halk önemli kamusal alanları, özellikle Atatürk Havalimanı'nı, darbecilerin silahlarına karşı silahsız olmalarına rağmen ele geçirdi.
Darbe girişiminin Türkiye'de demokrasi ve insan haklarına etkisinin ne olacağına dair karmaşık işaretler var. Bir yandan da , Erdoğan, daha kapsayıcı bir politik yaklaşım benimsemiş gibi görünüyor. İfade etmek gerekir ki böyle bir yaklaşımın son yıllarda Türkiye'de eksikliği hissediliyordu. Erdoğan'in, muhalefetin endişelerini göz ardı ettiği ve bu durumu AKP seçmenini öne sürerek meşrulaştırdığı çoğunlukçu demokrasi yaklaşımından uzaklaşması olumlu bir gelişmedir
İADE MESELESİ KARIŞIK
Darbe girişimi sonrası resmi iyice karmaşık hale getiren başka boyutlar da var; özellikle Türk halkı ve politikacıların, Amerika Birleşik Devletleri'nin bir şekilde bu girişimin içinde olduğuna dair duygularından da bahsetmek gerekir. Bu mesele, Fethullah Gülen'in suçluların iadesine ilişkin karşılıklı antlaşmalar gereğince iade edilip, böylece idamla da son bulabilecek bir yargı yolunun açılması beklentisi ile sınanıyor. İade meselesi oldukça karmaşık; Gülen'in avukatları çeşitli ihtilafları mutlaka dile getirecektir: adil bir yargılanma süreci olmayacağı, Gülen'in yaptığının “siyasi” olduğu dolayısıyla iade koşullarını yerine getirmediği ve yargı sürecinde idam cezasını geri getirme girişiminin geçmişe etkili olacağı gibi.
İade reddedilirse, Türklerin kızgınlığı artacaktır. 11 Eylül sonrasında şayet Türkiye Usame Bin Ladin'e sığınma hakkı sağlasaydı, Amerikalılar nasıl hissedecektiyse, Gülen'e sığınma hakkı sağlamak da Türk kamuoyunda buna benzer duygular yaratıyor. Amerika'nın, Kabil hükümeti El-Kaide'nin bazı liderlerini saklıyor diye Afganistan'a sonuçta rejimini değiştiren bir saldırı düzenlemeyi meşru bulduğunu da hatırlamak gerekir.
GRAHAM FULLER'İN FAALİYETLERİ ŞÜPHE UYANDIRIYOR
Eski CİA yöneticisi Graham Fuller'ın Gülen'in yeşil kart başvurusunu onaylayarak, daimi ikametini yasallaştırmış olması ve söylendiğine göre darbe girişiminden kısa bir süre önce Türkiye'deki askeri bölgeleri ziyaret etmiş olması, ve 15 Temmuz'da olanlarla ilgili Gülen'in masumiyetini savunan bir makale yayınlamış olması Türklerin bu konudaki şüphelerini artırıyor. Bu metinde Fuller'ın Gülen'e dair anlatısı, güvenilir görülen birçok cemiyet üyesinin anlatılarının tam tersi. Cemiyet üyeleri, Hizmet üyelerinin nasıl komplo kurduğunu, iktidarı devirmeyi planladığını ve Gülen'den gelen emirlere uyulduğunu söylüyor.
ORTADOĞU TARİHİNİN BİRKAÇ BAŞARI HİKAYESİNDEN BİRİ
Şu anda tüm belirsizliklere rağmen, darbe girişiminin başarısızlıkla sonuçlanması yakın Ortadoğu tarihinin birkaç başarı hikayesinden biri olarak görülmelidir. Bu pozitif izlenimin Türkiye'deki baskıcı gelişmelerle silip silinmeyeceği ise henüz belli değil. Sonuçta olacağını, girişim sonrası oluşan siyasi bütünlüğün devam ettirilip ettirilememesi ve son aylarda şiddetin iyice yükseldiği, Kürt hareketi ile Ankara hükümetinin bir uzlaşma sağlayıp sağlanamaması belirleyecek. Dışarıdan bakanların ise sabırlı olmaları, Türk hükümetinin darbe girişimi sonrası karşılaştığı zorluklar ile insan hakları ve hukukun egemenliğinden taviz vermeden yüzleşme çabasına anlayış göstermeleri ayrıca önemli.