ANALİZ: Ermeni kozu artık miadını doldurdu
Uluslararası ilişkiler yazarı Bercan Tutar, “Joe Biden’ın 24 Nisan kumarı” başlıklı yazısında ABD Başkanı Biden’in ‘soykırım’ ifadesini kullanmasının sebebi, Türkiye’ye etkisi ve muhtemel gelişmelere ilişkin değerlendirmede bulunurken, ‘Ermeni kozunun miadını doldurduğunu’ söyledi

Oluşturma Tarihi: 2021-04-25 17:50:25

Güncelleme Tarihi: 2021-04-25 17:50:25

Son yıllarda derin kırılmalardan geçen Türkiye-Atlantik ilişkilerinde Ermeni meselesi kadim niteliğine rağmen yeni bir emperyal dosya olarak yeniden aktüalize ediliyor.

1915 Ermeni olaylarını, tarihi nitelikleriyle ve o günün şartlarıyla değil de günümüzün güç mücadelesinde kirli bir jeo-politik karta dönüştürüp Türkiye'nin karşısına çıkarma hesabı yapanlar, geçmişte olduğu gibi bugün de hayal kırıklığına uğrayacak. Bir kez daha umduklarını bulamayacaklar.

Bu nedenle ABD Başkanı Joe Biden'ın 'soykırım' demesi veya dememesi bu saatten sonra aslında Yeni Türkiye için fazla bir anlam ifade etmiyor.

Zira ABD ve Avrupa'nın vesayet altındaki Türkiye'den istediği politik, stratejik ve ekonomik kazancı tahsil etmede on yıllardır Demokles'in kılıcı gibi başımızda salladığı Ermeni kozu artık miadını doldurdu.

Bu meseleden de Türkiye kârlı çıkacaktır. Çünkü Ermeni sorununun hem de böylesine kritik bir dönemde Türkiye'ye karşı yeni bir hücum borusu olarak kullanılması ülkemizin direncini daha da biler.

Yeni Türkiye nasıl Kürt kozunu Türk jokerine çevirdiyse Ermeni soykırımı yalanını yeniden tedavüle sokmaya çalışanların da oyunlarını bozacak ve Batı'nın emperyal hesaplarına ağır darbeler indirecektir.

Joe Biden'ın 'soykırım' yalanını kullanması aslında ABD için malumun ilamıdır. Zira ABD Kongresi'nin her iki kanadı da 2019'da 1915 olaylarını 'soykırım' olarak tanımlayan kararları kabul etmişti.

ABD eski Başkanı Ronald Reagan da 1981 yılındaki açıklamasında 'soykırım' terimini dile getirmişti.

Zaten Biden da seçim kampanyasında Ermeni olaylarını 'soykırım' olarak tanıyacağını söylemişti. Bu anlamda Biden'ın kararı sürpriz olmayacaktır. Sürpriz olan Biden ve ekibinin bu tercihlerini insan haklarına verdikleri önemin bir yansıması olarak pazarlamaya çalışması olacaktır. Bu yaklaşım ABD'nin Türkiye'yi sıkıştırmak için Ermeni meselesine yönelik yeni bir operasyonuna işaret ediyor.

Çünkü klasik formu ve içeriğiyle Ermeni meselesi ABD için artık fazla 'rantabl' değil.

Nitekim soykırımın uluslararası hukuka 1946 yılında girmesi, ABD ve diğer Batılı ülkelerin Türkiye'ye karşı hukuki müeyyidelerinin önünü kapatıyordu.

Joe Biden'ın amacının da zaten hukuki ve tarihi olarak Ermenilerin hakkını aramak olmadığı biliniyor.

Temel hedefi bu kullanışlı meseleyi emperyal bir formata sokup ABD için yeni bir siyasi ranta tahvil etmek.

Ancak Türkiye buna izin vermeyecektir.

Kimi sömürgeci zihniyetle malul uzmanlar, pejoratif ve kompleksli bir dille bu durumu "ABD, Türkiye'yi gözden çıkardı" şeklinde yorumlasa da Biden'ın bu kararı ülkemizin önüne yeni fırsatlar sunacaktır.

Haliyle Türkiye önümüzdeki süreçte siyasi hesaplardan beslenen bu tür iftiralara karşı daha kararlı bir portre çizecek ve daha bağımsız bir rota izleme imkânına kavuşacaktır.

Bu çerçeveden bakınca Biden'ın 'soykırım' kararını tercih etmesi bir dönüm noktası olacaktır. Unutmayalım ki her tercih her zaman bir şeyi seçme veya elde etme anlamına gelmez.

Tercih bazen de kaybetme anlamına gelir. Hele de verdiğiniz karar makul değerlendirmelere dayanmıyorsa, o zaman her tercih bir kumara dönüşür. İşte Biden'ın rasyonaliteden yoksun ve tarihi gerçeklerle uyuşmayan 24 Nisan kararı da bu nitelikileriyle her açıdan bir siyasi kumardır.

Ve bu kumarın en büyük kaybedeni de kuşkusuz ABD ve onun ülkemizdeki yerli işbirlikçileri olacaktır.