Hıristiyanlık kendisini Yahudi karşıtlığı üzerine kurgulamıştır. Hıristiyanların Yahudi karşıtlığı teolojik ve sosyo-ekonomik sebeplere dayanır. Teolojik sebep olarak, Yahudilerin İsa Mesih'i çarmıha germesi gösterilir. Sosyo-ekonomik sebep ise Yahudilerin meslek sahibi olarak zenginleşmeleridir. Tefecilikle meşgul olmalarından dolayı Yahudiler kralların gözünde "soyulması gerekenler" olmuş, savaşları finanse etmek veya hazineyi doldurmak için sürekli Yahudilerin malvarlığı ellerinden alınmıştır. 1265'te Londra Soykırımı'nda binlerce Yahudi katledildi. 1290'da Kral I. Edward'ın Kraliyet Sürgün Fermanı ile Yahudiler İngiltere'den tamamen kovuldu. Bu tarihten itibaren 1656'da Yahudilerin geri dönüşlerine izin verildiği Oliver Cromwell dönemine kadar İngiltere topraklarında Yahudilerin varlığına ilişkin hiçbir kayıt bulunmamaktadır. Bazı tarihçiler ise 1290 sürgününün ardından İngiltere'de de gizli Yahudilerin varlığından bahsederler.
Mayıs ayında Mescid-i Aksa'ya Yahudi köktendincilerin baskın planı üzerine ülkenin pek çok şehrine yayılan Yahudi Müslüman çatışmalarına ve bu sırada İsrail'in Gazze'ye gerçekleştirdiği hava saldırılarına Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tepki gösterdi. Bu tepkiye cevaben ABD Dışişleri Bakanlığı açıklama yaptı ve "Erdoğan'ı Yahudi halkıyla ilgili antisemit yorumları nedeniyle kınadığını" bildirdi. Antisemitizm, kelime olarak Sami karşıtlığı anlamına gelir. Samiler, Ortadoğu'nun kadim sakinleri olan Araplar, Süryaniler, İbraniler/Yahudiler vs. halkları ifade eder. Kelimenin kavramsal anlamı ise bu halklar arasından sadece Yahudileri hedef alan söylem ve eylemlerle sınırlandırılmış olup Yahudi karşıtlığı olarak algılanmaktadır. İşaret edilmelidir ki pratikte antisemitizm kavramının içeriği din veya halk olarak Yahudi karşıtlığı ile kalmamakta, devlet olarak İsrail'e yönelik eleştirileri de kapsayacak şekilde genişletilmektedir.
Kaderin cilvesi
Günümüzde güçlü Hıristiyan devletlerin başında gelen ABD'nin Türkiye'yi antisemitizmle itham etmesi, kaderin acı cilvesi olsa gerek. Yahudiler asırlar boyunca Müslümanlar arasında huzur içerisinde yaşarken Hıristiyanlar tarafından sürekli enva-i çeşit eziyete maruz bırakılmışlardır. Bahusus, Hıristiyan devletler kendi topraklarında Yahudilere yaşam hakkı tanımazken onların sığındığı liman, Türkiye Cumhuriyeti'nin temeli olan Osmanlı devleti olmuştur. Hıristiyanlık kendisini Yahudi karşıtlığı üzerine kurgulamıştır. Hıristiyanların Yahudi karşıtlığı teolojik ve sosyo-ekonomik sebeplere dayanır. Teolojik sebep olarak, Yahudilerin İsa Mesih'i çarmıha germesi gösterilir. Sosyo-ekonomik sebep ise Yahudilerin meslek sahibi olarak zenginleşmeleri, nitekim birbirine sıkı bağlı olmalarıyla bulundukları bölgede tehlike olarak görülmeleridir. Tefecilikle meşgul olmalarından dolayı Yahudiler kralların gözünde "soyulması gerekenler" olmuş, savaşları finanse etmek veya hazineyi doldurmak için sürekli Yahudilerin malvarlığı ellerinden alınmıştır.
Yardım edenler bile...
Hıristiyanların Yahudilere yönelik antisemit uygulamaları V. yüzyıldan itibaren yoğunlaşmıştır. Vizigotlar 487'de Katolikliğe geçince Yahudiler üzerinde baskılar başladı. Bu süreçte Yahudiler aleyhinde kararların alındığı, Toledo kentinde toplanan konsiller (489; 633; 636) öne çıkmaktadır. Bu konsillerde alınan kararlar genelde şunlardır: Zorla Hıristiyanlaştırma, toplumdan dışlama, köleleştirme, idam, sürgün. Vizigot Sisebut dönemi (612-620) Yahudiler için çok sert geçti. Yahudiler vatana ihanet (Berberiler'le işbirliği) ve haksız yollarla zengin olma ithamlarına maruz kaldılar ve Hıristiyan olmak ya da ülkeden gitmek seçeneği ile karşı karşıya bırakıldılar.
VII. yüzyılda toplanan Toledo konsillerinde (653; 681; 694) alınan kararlara göre Şabat, sünnet vs. ritüeller yasaklandı; gayrı menkul sahibi olma, gemicilik ve ticaret yasaklandı; Yahudilere yardım edenin malvarlığının dörtte biri müsadere edileceği, Yahudi ailelerde yedi yaş üzerinde çocuklar aileden alınacağı kararı alındı. Yine Yahudilerin Müslümanlara yardım iddiasıyla malvarlıkları müsadere ve kendilerini köleleştirme kararı alındı. Bu baskılara Yahudilerin cevabı, Batıya sefer eden Müslümanlara yardım etmek oldu. VIII. yüzyılda Endülüs'te Müslümanların kurduğu devlette Yahudiler altın çağ yaşadılar, saraylarda yüksek konumlara geldiler. Bu refah dönemi XI. yüzyıla kadar devam etti.
XI. yüzyıldan itibaren Hıristiyanlar Reconquista diye adlanan savaşlarla Avrupa'daki Müslümanları temizlemeye giriştiler. Yaşanan musibetler Yahudileri de es geçmedi. Bu tarihten itibaren Avrupa'nın farklı yerlerinde düzenli bir şekilde antisemit olaylar peş peşe gerçekleşmeye başladı. Sivilleri hedef alan fanatik Hıristiyanlar sinagogları yakıp din adamlarını bile katletmekten geri durmadılar. Hıristiyanlardaki Yahudi nefretinin dışa vurumu, sadece halkın Yahudi karşıtlığı değildi. Papalık başta olmak üzere krallar dâhil yöneticiler sistematik bir şekilde antisemit politika benimsemişti. Yerel yöneticilerin umuduna kalan Yahudilerin durumu, sağladıkları faydaya orantılıydı. Avrupa'da oluşan yoğun antisemit ortamda Yahudiler hayatta kalabilmek için getto adı verilen kendi mahallelerine sıkışıp kaldılar. Pek çok yerde Yahudiler Hıristiyanlığa geçmeye zorlandılar ve kabul edenler Hıristiyanlığa giren diğerlerinden ayırt edilmek için "din değiştiren" anlamında Konverso adlandırıldılar. Bu süreç Avrupa'da gizli Yahudilerin oluşmasını da sağladı. Görünürde Hristiyan olsa da Yahudiliklerini gizliden gizliye sürdüren Yahudiler Marrano diye bilinmektedir. Gördükleri şiddet nedeniyle Yahudilerin Avrupa'da yaşama imkânı neredeyse kalmamıştı ve hayatta kalarak inançlarını özgürce yaşamak isteyenler civardaki Müslüman topraklara, yoğun olarak da Osmanlı imparatorluğuna göç ettiler.
İspanya'nın tecrübesi
Şiddet Avrupa'nın her yerindeki Yahudilere yönelik olsa da yoğun yaşadıkları İspanya'da Yahudiler daha acı tecrübeler yaşadılar. Hem yöneticiler hem halk Yahudilere amansızca davrandılar. Yahudilerin komşu prenslere yardımından endişe eden yöneticiler onları sınır bölgelere sürdüler. 1050'lerde toplanan Coyanza konsili önceki dönemlerde Toledo konsillerinde alınan kararları hatırlatarak Yahudilerle iyi ilişkiler kurulmaması hususunda Hıristiyanları uyardı. Toledolu Kral VI. Alfonso Yahudilere toleransı yüzünden Papa VII. Gregory tarafından ihtar edildi. 1212'de Toledo'da "kutsal savaş" başlatan Haçlılar, Yahudileri katlettiler ve durum şövalyelerin müdahalesiyle normale döndü. III. Ferdinand (vef. 1252) döneminde din adamlarının baskısıyla İspanya Yahudilerinin -Fransa'da olduğu gibi- kıyafetlerine sarı rozet takarak Hıristiyanlardan ayrı görünmeleri kararı verildi. 1252'de Papa IV. İnnocent fermanıyla Yahudilerin sinagog yapmaları yasaklandığı gibi Hıristiyanlarla ilişkileri de kısıtlandı; bir arada yaşayamadıkları ve sağlık alanında dahi Hıristiyanlardan destek almaları, nitekim İsa Mesih'in çarmıha çekilmesi anısına olan Kutsal Cuma'da evlerinden dışarı çıkmaları yasaklandı. Katolik vaizler halkı Yahudilere karşı kışkırtıyorlardı. 1328'de bir rahibin kışkırtmasıyla Naverra'da 5 bin civarında Yahudi katledildi. 1255'te bir ayaklanmada bin 200 kadar Yahudi katledildi. Yine 1360'da Najera kentinde Yahudilere karşı soykırım yapıldı. 1391 Yahudi Soykırımı ile dönüş noktası başladı. Sevilie, Cordoba, Toledo, Freganel ve diğer kentlerde Hıristiyanlar Yahudilere saldırdı ve Hıristiyanlığı kabul etmeyenleri katletti. Binlerce Yahudi öldürüldü, malları yağmalandı, evleri yakıldı, sinagoglar kiliseye çevrildi. Soykırım Cordoba'da özellikle daha şiddetli oldu. Yahudilerin yaşadığı Juderia semti tamamen yakıldı. Devam eden süreçte Yahudiler aleyhinde pek çok kararlar çıkarıldı. Yahudilerin tıp, ticaret, bilim ve sanatla uğraşması, silah taşıması, iyi materyalden yapılmış elbise giymeleri yasakladı. Yahudilerin İspanya'da acılı hayat yaşamaya devam ettiler. 31 Mart 1492'de Ferdinand ve Isabella Yahudileri Sürgün Kararı'nı açıkladılar. Alhamra Kararnamesi adıyla meşhur olan bu sürgün fermanına göre Yahudiler yanlarına altın, gümüş gibi kıymetli eşyalar almadan İspanya topraklarından sürüldüler. Bu uygulama bir yıl sonra Sicilya'da, beş yıl sonra da Portekiz'de uygulandı. Sürülen Yahudiler temelde Osmanlı toprakları olmak üzere çeşitli yerlere göçtüler.
Fransa da Yahudilerin yoğun yaşadığı bölgelerden biri olmuştur. Fransa Ortaçağ Avrupa'sında Yahudi kültür merkezlerinden biri sayılabilir. Burada yaşayan Yahudilerin durumu da XI. yüzyıldan itibaren kötüleşmeye başladı. Fransa'nın Haçlı seferlerindeki belirleyici rolünün etkisini Yahudiler de hissettiler.
Toplu oruç tuttular
1. Haçlı Seferi sırasında Rouen'de Yahudiler bir kiliseye toplatıldı ve çocuklar, kadınlar ve yaşlılar da dahil olmak üzere, Hıristiyanlığı kabul etmeyen herkes katledildi. Binlerce Yahudinin katledildiği Reyn bölgesinde yaşanan tedhişlerden kurtulmak için Tanrı'dan yardım dileyen Yahudiler toplu oruç tutmaya başvurdu. Mart 1182'de Kral Philip Augustus Yahudilerin tutuklanmasını ve malvarlıklarına el konulmasına ilişkin ferman yayınladı ve bunun hemen ardından, Nisan ayında sürgün kararını verdi. Katolik Hıristiyanlıkta ekümenik konsil kabul edilen 1179 ve 1215'te toplanan Üçüncü ve Dördüncü Latran Konsili'nde yüksek dozlu dini fanatizm ile alınan kararlarla Yahudilerin kamu görevine gelmesi, Yahudilerle ticaret yapmak veya onlarla aynı ortamda bulunmak Hıristiyanlara yasaklandı. Kral IX. Louis zamanında Yahudiler dayanılmaz ölçüde baskılara maruz kaldılar. Papa IX. Gregory'nin teşviki ve kralın emriyle 1243'te sinagoglar basıldı ve Yahudi dini metinleri imha edildi. 1248'de VII. Haçlı Seferlerini finanse etmek amacıyla kral Yahudilerin malvarlıklarını müsadere emrini verdi. 1306'da hazineyi doldurmak amacıyla Kral IV. Philippe Yahudileri hedef alarak onları topraklarından sürdü. Büyük Sürgün adıyla tarihe geçen bu olayda Yahudilerin evleri, toprakları ve taşınır malları müzayedelerde satıldı. Paralarını sakladığı şüphesiyle zengin Yahudiler tutuklandı, geri kalanlar kaçıp civar bölgelere sığındılar. Mültecilerin sayısı onbinlerceydi ve bu tarihten sonra Fransa'da Yahudilerin sayısı önemli ölçüde azaldı. 1394 Eylül'de kral VI. Charles Hıristiyanların bir süredir Yahudilere karşı şikayetlerini ileri sürerek Yahudilerin yargılanmasına ilişkin karar yayınladı. Yapılan tahkikat neticesinde, Yahudilerin işlemekle itham edildikleri cürümlerden çoğunun kralın kendisiyle işbirliği içerisinde gerçekleştiği açığa çıkınca ise kral olayı kapatmak için Yahudilerin kendi topraklarından sürgün edilmesine ilişkin ferman verdi.
İngiltere örneği
İngiltere'de Yahudilerin yoğunlaşması Reconquista ile başlar. 1070'ten itibaren kara Avrupa'daki antisemit baskılardan kaçıp İngiltere'ye sığınan Yahudiler burada da pek rahat ortam bulamadılar. 1189-1190'da Londra ve York soykırımı adıyla tarihe geçen katliam sadece bu şehirlerde olmayıp Colchester, Thetford ve Ospringe bölgelerine de sıçradı. Devam eden süreç Yahudiler için çok zorlu geçti. 1144, 1168, 1181 yıllarında Yahudilerin Hıristiyan kanı döktükleri iddiaları ile toplumda Yahudi karşıtlığı sürekli canlı tutuluyordu. 1198'de Papa III. İnnocent fermanı ile Yahudilere yönelik baskı Avrupa'nın her yerinde başladığında bunun etkisi İngiltere'de de hissedildi. 1253'te Kral III. Henry'nin çıkardığı Yahudi Statüsü fermanı Yahudilerin toplumdan dışlanmasına daha çok katkıda bulundu. 1265'te Londra Soykırımı'nda binlerce Yahudi katledildi. 1275'de Kraliçe Elenour'un emri ile Yahudiler onun topraklarından (Guildford, Cambridge, Worcester) kovuldular. 1290'da Kral I. Edward'ın Kraliyet Sürgün Fermanı ile Yahudiler İngiltere'den tamamen kovuldular. Bu tarihten itibaren 1656'da Yahudilerin geri dönüşlerine izin verildiği Oliver Cromwell dönemine kadar İngiltere topraklarında Yahudilerin varlığına ilişkin hiçbir kayıt bulunmamaktadır. Bazı tarihçiler ise 1290 sürgününün ardından İngiltere'de de gizli Yahudilerin varlığından bahsederler.