‘Bizimkiler' Afganistan'ı bıraktılar, ABD'nin uğradığı küresel ‘imaj yıkım'ı yamamaya çalışıyorlar. Hürriyet ve Milliyet'e bakarsanız, ‘konu uzmanı' olarak seçtikleri üzerinden söyledikleri şu; ‘aslında Amerika Kabil'in hemen düşeceğini biliyordu, politika gereği sakladı'…
Bunlar muhabirlerin suçu değil. Editörlerin suçu. Hangi saikle o gün (18/08) yayına uygun görüldülerse, siyasi aidiyetlerin bilimsel görüşlerini zehirleyip zehirlemeyeceğine bakmak onların görevi…
Her iki gazetenin sunduğu görüş sahipleri aynı konuda on gün önce ne diyorlardı, bugün dedikleri doğru mu diye tartılmaz mı?..
Yetkililerin tamamı; ABD Başkanı, Dışişleri ve Savunma Bakanı dahil, istihbarat yetkilileri, askerler, diplomatlar, işi bilen gazeteciler, dedikleri şu; '11 gün içinde böyle bir şey olacağını kimse tahmin edemezdi, edilemedi de zaten'…
Genelkurmay Başkanı Miley: “Benim için veya herhangi bir kimse için Afgan ordusunun ve hükümetin 11 gün içinde çökeceğine dair hiç ibare yoktu”…
‘Herhangi bir kimse için'!
Bizimkiler biliyormuş; '20 yıldır oradalar, nasıl bilmezler. Plandır o plan' diyorlar.. Mesele o zaten.. Amerikan hegemonyasındaki eziği tespit eden herkesin söylediği; ‘stratejik aklın körelmesi'.. Kendilerini kesiyorlar.
Bir de.. Plan ne Allah aşkına?!
Aynı adamlar Türkiye'nin Afganistan'daki olası rolüne karşı elbiselerini yırtıyorlardı ‘hayır' diye. Bakın şimdi nerelere geldi iş…
Washington, CIA için bölgede ‘ev' bulamıyor. 20 yıldır yönettikleri ülkede havaalanından çıkamıyorlar…
ABD Savunma Bakanı Austin: ‘ABD kuvvetlerinin Kabil Havaalanı'nın dışına çıkıp ulaşamayan grupları toplayacak kapasitesi yok'…
‘Plandır o plan'…
Afganistan görevindeki kimi Amerikan diplomat ve askerleri bile ‘tahliye skandalı' için ağzına geleni söylüyor; ‘Bugün, hüsran ve iğrenme hisleriyle doluyum. Güvenimi yitirdim'…
Meclis Başkanı Nancy Pelosi'ye giden resmi bilgilendirme notu; ‘Yönetimimiz Kabil'in Taliban'ın eline geçmesinin olasılık olduğunu biliyordu ama kaçınılmaz değildi. Olasılıktı”…
O kadarını bilmeyen var mıydı?
Hep anlaşamayız ama onlar gibi değildir, Hasan Köni hoca Perşembe günü diyor ki; ‘ABD girdiği ülkeden çıkarken ardında enkaz bırakan bir ülkedir. ABD için bundan sonraki süreç imaj değil'…
Anlamı şu; imaj-mimaj hikaye, zevahir gitti, ülkesini kurtarmaya çalışıyor. Geriye de son yüzleşme, Çin, Pasifik kalıyor…
Size Afganistan'daki çöküşün ve Biden yönetiminin bir numaralı ‘çıkış/kaçış' nedenini yazayım mı…
Hiç söylenmedi; ‘ABD, kurumlara değil, kişilere yatırım yaptı. Şahıslar güç kazanırken, kurumların içi boşaldı. Bunların birincisi ordumuzdu. Kolordumuzda 15 bin askerimiz olduğunu sanıyorduk. Öğrendik ki, gerçekte 3 bin kişi varmış. Görüyor, eleştiriyor ama sonuç alamıyorduk”… (19/08, Afganistan Milli Uzlaşı Konseyi 1. Başkan Yrd. Dr. Babür Farahmand.)
Amerikan klasiği yani; Afganistan'daki bazı imtiyazlılarla ABD ordusundaki uyanıklar yıllarca ve yıllarca, milyarlarca ve milyarlarca doları götürüyorlardı!..
Onun için beş Amerikan başkanı savaşı bitirmeye çalıştı ama başaramadı. Savaş sürmeliydi. Trump bunu görmüştü. Biden onun için Trump'ın yolundan gitti. Pentagon, CENTCOM, CIA budur…
Şüphe edecekseniz, Havaalanı dramında yaşananlara bakın! O tezgâhı bozanın kafasına askeri uçaklardan insanları atarlar…
Aynı ‘yerli' kafaların Pakistan-Afganistan-Taliban ilişkisi üzerine yürüttükleri, ‘İslamabad o kadar etkili değil' okumasına da haddini bildirmek lazım.
Taliban üzerindeki İslamabad etkisinin ölüsü yeter.
‘Taliban iyi çocuk rolü oynayacak' diye ahkâm kesenler bilsin ki, o fikir dahi Pakistan'a ait!..
“Taliban'a ‘eğer Afganistan'a hakim olursanız, affetmeyi bilin. Nelson Mandela'nın Güney Afrika'yı birleştirmek için yaptığı gibi af getirin' dedim. Barış için umutluyum”… (Pakistan Cumhurbaşkanı Arif Alvi, 18/09.)
Taliban bunu yapıyor şimdi. Samimidir, değildir, ayrı konu. (Türkiye, ABD için orada değildi, Taliban için de değil. Şimdi bunun üzerinden Ankara'ya saldıracak içerdekiler. Pişiriyorlar, yakında taşıracaklar.) Ama Pakistan hakkında küçümseyici ifadeleri ayrı not edelim. Türkiye boşuna kardeş ülkenin ismini zikretmedi!..
Şimdi Ankara ve İslamabad taşların yerine oturmasını bekliyor. İkisinin resmî ‘ortak' politikasını yazıyorum; Nasıl bir yönetim ortaya çıkacak, tek başına veya Taliban artı Kabil fark etmez. Ondan sonra daha net adımlar atılacak, arada çok taraflı çok sayıda görüşme…
Çıkalım büyük haritaya.. Eğer ABD düştüyse Afganistan'dan ve arkasında ‘plan' yok ise, ABD, Orta Asya'dan sürülmüş, arındırılmış demektir.
Çin, Rusya, İran, Türkiye, Pakistan, Afganistan, kimi Türk Cumhuriyetleri, Azerbaycan-Kafkasya denkleminden de beslenerek, daha etkili olacaklar demektir.
Washington bu kadar gücün mevcudiyetinden rekabet çıkacağını düşünüyorsa, adı geçen ülkelerin bunu yönetip yönetemeyeceğini anlamamız gerekiyor. Hepsinin sınırsız tecrübeleri var. İran'ın, Şanghay İşbirliği Örgütü'ne tam üye olması yönünde şimdi atılan adımların önemine dikkat edelim. (BAE'nin Türkiye'ye sokulmasını görelim.)
Asil üyelerin (Çin, Hindistan, Kazakistan, Rusya, Kırgızistan, Özbekistan, Pakistan, Tacikistan) Afganistan, İran, Moğolistan gibi gözlemci ülkelerin durumunu yakından izleyelim. Azerbaycan ve Türkiye'nin hem Batı hem Doğu çizgisi üzerindeki yürüyüşüne denge hassasiyetini artıralım…
Ve…
Türkiye'yi kısaltmak isteyenlerin inadına, madem final Pasifik, Güney Kore ve Japonya'ya doğru adımlarımızı açalım. Hazır Dışişleri Bakanı ‘şimdi' buradayken!..
YeniŞafak