ANALİZ: İran'ınki tiyatroysa İsrail'inki çadır tiyatrosu, Türkiye ne yapacak?
İran-İsrail çatışmasında bölgedeki gerilim devam ederken İran'ın kazanımları ile İsrail'in kazanımları karşılaştırılıyor. ABD ve AB'nin İsrail'e tavrında değişiklik gözlenirken Türkiye'nin yakında düzenleyeceği operasyonun akıbeti merak ediliyor.

Oluşturma Tarihi: 2024-04-22 12:21:07

Güncelleme Tarihi: 2024-04-22 12:25:41

Prof. Dr. Süleyman Söyfi Öğün, Şam'da İranlı subayların öldürülmesinin ardından İran ve İsrail'in karşılıklı tırmanan misillemelerinin bölgede yeni bir tablo ortaya çıkardığını yazdı.

İRAN SIKIŞMIŞTI, İSRAİL FIRSAT KOLLADI

Gelişmeleri hatırlayalım. Evvelâ İsrail İran'ın Şam Konsolosluğunu vurdu. Bu saldırıda, uluslararası hukukta İran toprağı sayılan bu binada çok sayıda İranlı yüksek rütbeli subay hayatını kaybetti. İsrail'in niyeti bir denklemi bozmak, Gazze savaşının tesir sahasını genişletmek, doğrudan İran'ı bu savaşa dahil etmekti. Bu durumda Batı desteği hemen gelecek ve İsrail de Büyük İsrail'i inşa etmek fırsatı yakalamış olacaktı. İran hakikaten de sıkışmıştı. Gazze katliamını uzaktan seyretmiş, Lübnan ve Suriye'deki unsurlarını susturmuş, coğrafyadaki denkleme sadık kalmayı tercih etmişti. Ama bu defa kaçacağı bir yer kalmamıştı. Günler sonra, adını, adresini ve zamanını vererek İsrail'e çok sayıda Kamikaze drone ve füze ile İsrail'e saldırdı. Devreye giren ABD ve Birleşik Krallık uçakları ve savunma sistemleri bunları havada avladı. İsrail saldırıyı neredeyse hasarsız atlattı.

İRAN İSTEDİKLERİNİ ELDE ETTİ

Aslında İran, tam da Ortadoğu denklemini muhafaza etmek isteyen ABD'nin istediği gibi davranmış oldu. Hatta bu eylemiyle ABD'nin, İsrailli faşist siyasal kadrolarının tahriklerine ve oyununa gelmemesini sağlamış oldu. Bazı çevrelerin, İran'ın pısırıklığı olarak değerlendirdiği bu tabloyu ben farklı görüyorum. İran, son derecede zekî bir siyâset yürüttü. Bence istediklerini elde etti. Ölçülü saldırı ile bir taraftan İsrail'i cevapsız bırakmamış oldu. Diğer taraftan, çok daha kuvvetli bir saldırıyı yapabileceğini hissettirdi. Nihayet hem kendi iç hem de coğrafyadaki İran yanlısı kamuoyunu rahatlattı. Yani tabiri câiz ise “hamamın namusunu” kurtardı. Dahası, denklemin içinde kalacağını ortaya koymuş oldu.

İSRAİL'İN KAYIPLARI DAHA FAZLA

İsrail'in de bazı kazanımları olmadı değil. En başta dünya kamuoyu nezdinde Gazze katliamını unutturdu. İkinci olarak ise, yine dünya kamuoyunun nazarında “kendisine saldırılan” bir devlet olarak yıpranmış imajını görece de olsa tamir etti. Ama kayıpları daha fazla oldu.

İSRAİL'İN EN BÜYÜK KAYBI

İsrail en başta, kendisine başka bir devlet tarafından asla saldırılamayacağı şeklindeki yaygın ve yerleşik algıyı bozdurmuş oldu. Dahası, eğer bu tarz bir saldırı daha geniş çaplı olarak bir daha vaki olursa tek başına bunu göğüsleyemeyeceği de çok bariz olarak ispatlanmış oldu. Ama en büyük kaybı, kendisini savunan ABD ve Birleşik Krallık nezdinde elinin düşmesi oldu. ABD, eğer İran'a ağır bir karşı saldırı yaparsa ve bunun akabinde daha şiddetli bir İran saldırısı gelirse, İsrail'e aynı desteği devam ettiremeyeceğini açıkça ilan etti. Bu, İsrail için en kötü korkuyu; yalnız bırakılma korkusunu kendisine derin bir şekilde hissettirdi.

Hasılı, İsrail emeline nail olamadı. Atlantik'i coğrafyaya çekemedi. Bu sûretle, başından beri Rusya ve Çin'in, Ortadoğu'da kendisinden yana müdahil olması için uğraşan; lakin netice elde edemeyen hasmı İran ile eşitlenmiş oldu.

İRAN'IN YAPTIĞI TİYATRO İSE, İSRAİL'İN YAPTIĞI ÇADIR TİYATROSU

İsrail bu hâliyle tam da ABD'nin kucağına düştü. Artık Gazze'de de eski fütursuzluğu ile davranamayacak. AB ise bu fırsatı doyum tokum kullanacaktır. Nitekim, İsrail'in planladığı Refah katliamını asla kabûl etmeyeceğini; dahası, Batı Şeria'daki kanunsuz yerleşimciliği cezalandıracağını ifâde etti. Hasılı, artık İsrail'in eli yavaş yavaş düşmeye başladı. Bunun en açık göstergesi, İran'a yaptığı son derecede cılız misilleme teşebbüsü oldu. Herkesin alay ettiği, tiyatro olarak küçümsediği İran saldırısı karşısında çok daha zavallı kalan ve İsrail'in prestijini sarsan “gûya” bir misillemeydi bu. İran'ın yaptığı bir tiyatroyduysa, İsrâil'in yaptığı, yallah yallah bir vodvil, hatta çadır tiyatrosuydu.

İSRAİL'İN TAKİP EDECEĞİ YOL

Esas soru, bundan sonra İsrail'in takip edeceği yolun ne olacağıdır. Gazze'de sıkıştırdığı, ezmeye çalıştığı masum ve mazlum Filistin halkının ahı çıkmaya başlayacak görünüyor. İsrail, muhtemelen savaşı Lübnan, Suriye ve Irak'a doğru büyütmek isteyecektir. Bu coğrafyadaki İran'a müzahir unsurlara karşı saldırılarının son günlerde artması da buna işaret ediyor. Batının desteğini de ancak bu suretle almaya devâm edebilir. Yani İran'a, en azından şimdilik diş geçiremedi ama Şiî Hilâli'ndeki operasyonlarını yoğunlaştırmasına bir mani yok.

TÜRKİYE NASIL ETKİLENİR?

Bu hadiselerin Türkiye'yi alakadar edecek doğrudan veya dolaylı neticeleri olacağı muhakkak. Eğer İsrail, Suriye ve Irak'taki İran'a müzahir unsurlara saldırılarını yoğunlaştırmaya başlarsa, İsrail ile yakın ilişkilere sahip olan PKK'nın bu sürecin içindeki konumunun ne olacağını doğrusu çok merak ediyorum. Bunu bilhassa Suriye için çok hayâtî gördüğümü söylemeliyim. Eğer PKK-PYD, bu hesaplaşmaya İsrail'den yana dahil olursa, PKK-İsrail ittifâkı üzerinden şekillenen manzaranın Türkiye açısından çok düşündürücü olacağı âşikâr.

Ama esas dikkat çekici olan, Türkiye'nin, Irak hükûmetinin de desteğini alarak Irak'a, nisan sonu, mayıs başı gibi yapacağını ilân ettiği harekâtın akıbeti ile bağlantılı. İsrail saldırıları Irak'ta da makes bulur ve bu memleketi de istikrarsızlaştırır mı? Bu istikrarsız durum, Türkiye'nin operasyonuna nasıl tesir eder? Asker sayısı neredeyse 300.000'i bulan tam teçhizatlı, üstelik Irak kanunlarınca meşrû olan; üstelik PKK ve KYP ile yakın ilişkileri olan İran yanlısı Haşdi Şâbî Örgütü Türkiye'nin bu teşebbüsü karşısında nasıl bir tavır alacaktır?

Hasılı, bu bahar ve yaz günleri hakikaten de çok çetin geçeceğe benziyor...