ANALİZ: Türkiye'nin daha aktif olması beklenen bölge; Kızıldeniz suları
Sömürgecilik ve Afrika ile Balkanlar üzerinde çalışmalar yürüten Ali Maskan, Kızıldeniz suları ve Afrika Boynuzu’na ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Türkiye’nin bölgede daha aktif olması gerektiğine işaret eden Maskan, Çin’in de Afrika’da liderliğe oynadığına dikkat çekti. Dünya ticaretinin yaklaşık yüzde 10’unun, Avrupa’nın doğuyla ticaretinin ise yüzde 40’ının Kızıldeniz sularından geçtiğini vurgulayan Maskan’ın bölgeyle ilgili analizi şöyle;

Oluşturma Tarihi: 2020-12-20 15:13:24

Güncelleme Tarihi: 2020-12-20 15:13:24

ABD'nin taşeronu Arap ülkeleri

Yakın bir gelecekte petrol gelirlerinde meydana gelecek finansal kriz nedeniyle, Körfez ülkeleri ve Suudi Arabistan Kızıldeniz'e ve Afrika Boynuzu'na eskisinden daha fazla önem vermeye başladı. Bölgenin uluslararası ticaretteki stratejik öneminden de istifade etmek istemeleri, daha ziyade Batılı bir bakış açısının sonucu olarak karşımıza çıkıyor. Bu nedenle birçok Arap ülkesi bölgede ABD taşeronu olarak aktif faaliyet göstermeye başladı.

BAE ve Mısır

Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Mısır ve Somaliland'deki limanlarına Massava'yı da eklemek suretiyle güçlenmek istiyor. Ticari limanlar yanında, aynı ülkelerde deniz üslerine de sahip olan BAE, Yemen'de Suudi Arabistan ile limanları ve adaları paylaşmış durumda.

Suudi Arabistan

Suudi Arabistan ise hem kendi kıyısında hem de Yemen'de sahip olduğu limanlar ve adalar üzerinden Kızıldeniz'deki etkisini koruyor. Bunun yanında, Sudan başta olmak üzere ülkelere yaptığı nakdi yardımlarla, ABD yanlısı yapılanmaların ayakta kalmasına destek oluyor.

Katar

Katar ise Türkiye ile aynı safta değerlendirilip Körfez ülkeleri tarafından muhalif muamelesi görüyor. Ancak son dönemde Arap ülkelerinin Katar'a uyguladığı ambargonun kaldırılması girişimlerinin bölgenin stratejik dengesine nasıl yansıyacağını zaman gösterecek. Lakin Somali üzerindeki etkinliğinin ötesinde, alanda çok fazla bir gücünün olmadığını söyleyebiliriz.

Yemen

Sahip olduğu limanlar, adalar, uzun sahilleri ve Babül Mendep boğazına hâkimiyetiyle, Kızıldeniz'in en stratejik ülkelerinden biri şüphesiz Yemen'dir. Mezhepsel nedenlerle İran'ın, savaş gemisinin bombalanması nedeniyle ABD'nin doğrudan müdahil olduğu Yemen savaşı çok büyük bir insanlık dramına sahne olmakta. Aden, Duba ve Hudeyde gibi hayati limanlara sahip ülkedeki Suudi Arabistan, BAE ve İran mücadelesi devam ediyor. Sadece Kızıldeniz'in değil aynı zamanda Arap yarımadası ile Afrika Boynuzu'nun bağlantı yeri olan Yemen, ABD ve Körfez ülkelerinin en çok korktuğu ihtimal olarak İran'a kaptırılmayacak kadar stratejik bir ülke.

Somali

Somali ise Türkiye ve Katar dostluğuna verdiği önem nedeniyle Körfez ülkelerinin tepkisini çekmeye devam ediyor. Ancak Somaliland ile Batı'nın iyi ilişkilere sahip olması, ülkenin önemini bir nebze de olsa ikinci plana atabiliyor. Fakat terör örgütü Şebab'ın silah ticareti bölgedeki terör faaliyetlerine de yansıyor.

ABD Cibuti'de dev üsse sahip

Dünya ticaretinin hatırı sayılır bir bölümünün güzergâhı olan coğrafyaya yönelik en büyük ilgiyi doğal olarak ABD gösteriyor. ABD genel olarak olaylara doğrudan müdahil olmayıp Arap ülkeleri ve bölgedeki kabileler üzerinden politika yürütmeyi tercih etmekte. Lakin İran'ın müdahalesi nedeniyle, bölge ülkelerinin üstesinden gelemeyeceği düşüncesiyle, Yemen'e yönelik ayrıcalıklı bir politika izlemekte. ABD Suudi Arabistan ve BAE üzerinden yürüttüğü politikalar neticesinde ülkenin önemli limanlarını elinde bulunduruyor. Husilerin yakın bir zamanda terör listesine eklenmesi arzusu gerçekleşecek olursa, bunun, ülkedeki işin içinden çıkılmaz savaş ortamını körükleyeceği şüphesiz. ABD diğer taraftan Cibuti'deki devasa büyüklükteki askeri üssü ile hem Kızıldeniz'in güneyini hem de Boynuz'u kontrol altında tutmakta. İsrail'in bölge ülkeleriyle normalleşme süreci de ABD'nin önemli bir politikası olarak karşımıza çıkıyor.

Çin Afrika'da liderliğe oynuyor

Kızıldeniz'in belki de en önemli güçlerinden biri de Çin'dir. Kuşak ve Yol Projesi kapsamında kendi limanlarından Akdeniz ve Körfez'e giden güzergâhlarda çok yoğun bir ticari liman ve askeri üs girişimleri bulunmaktadır. Cibuti'deki askeri üssü ile Etiyopya'ya giden demiryolu inşaatı, sadece Kızıldeniz'e değil, aynı zamanda Boynuz'un ötesindeki Afrika'ya talip olduğunu gösteriyor. Sudan'da meydana gelen gelişmeler siyasi olarak bir zayıflama durumu ortaya çıkarsa da, sahip olduğu limanlar hâlâ bir güç göstergesi teşkil ediyor. Çin sadece kıyı bölgelerinde değil bütün kıtadaki ekonomik varlığını demiryolu ve deniz yoluyla birbirine bağlayabilirse ekonomik olarak Afrika'nın tartışmasız lideri olabilir.

Rusya Sudan'da üs elde etti, Türkiye bölgede zayıf kaldı

Türkiye, Hindistan ve Japonya'nın da aktif politikalar geliştirdiği coğrafyada belki de en zayıf kalan ülke Rusya oldu. Sosyalist akımların Afrika'da etkili olduğu dönemlerde Rusya'nın sahip olduğu siyasi ve askeri varlık bugün neredeyse yok denecek kadar azaldı. Bazı ülkelerdeki muhalif siyasi yapılanmalar hariç, siyasi bir muhatap bulmakta zorlanan Rusya, 2017'den beri girişimlerde bulunduğu Sudan'da bir askeri üs elde etmeyi başardı. Sudan'daki ABD üstünlüğüne rağmen böyle bir anlaşmanın imzalanabilmiş olması bazı soru işaretlerini de beraberinde getiriyor. Kızıldeniz'de Çin limanları ve üslerini de kullanan Rusya'nın bölgedeki siyasi altyapısının zayıflığı aktif politika üretmesine engel oluyor. Lakin Rusya uluslararası politikada varlığını aktif hale getirmek istiyorsa, enerjisini Akdeniz'de olduğu kadar Kızıldeniz'de de kullanmalıdır.

“Bölge gelecek yılların da en büyük mücadele alanlarından biri olacak”

Birbirinin bütünleyicileri olan Afrika Boynuzu ve Kızıldeniz, kendilerine bahşedilemeyecek kadar büyük bir servete sahip olmalarının bedelini ödüyorlar. Bu zenginliğin paylaşılması hususunda kendi içlerinde bir mutabakat sağlayamamış olmaları, bölgeyi her geçen gün ayrı bir kriz ve insanlık dramının içine itiyor. Dış aktörlerin etkisindeki bölge ülkeleri etnisite, mezhep ve çıkar merkezli çatışmalarını bir kenara bırakıp, ortak yaşam kültürü oluşturamadıkları sürece bu dram devam edecektir. Bölgedeki bir ülkenin bile istikrarsızlık içinde olması, çatışma ve huzursuzluğun devamı demektir. Lakin sadece ülkelerin değil kabilelerin bile birbirine düşman olduğu coğrafyada, yakın bir zamanda istikrarın sağlanması mümkün görünmüyor.

Kızıldeniz'in batısı, doğusunun güvenliği ve huzuru için bir süre daha sıkıntılı günler yaşayacağa benziyor. Çatışmaların Boynuz'un zirvesine taşınması, Afrika'nın derinliklerindeki zenginliklerin kullanılacağı ve yeni pazar alanlarının açılacağını gösteriyor. Cibuti'yi Lagos, Abidjan ve Dakar'a bağlayacak bir demiryolu, Darüsselam ve Mombassa limanlarının kıtanın içlerine bağlanması, dünyanın en büyük iki pazarı olan Güneydoğu Asya ve Afrika'yı da birbirine bağlayacaktır.

Sadece genel dünya ticaretinin değil, iştahları kabartan yeni pazar alanlarının da merkezi olan Kızıldeniz ve Afrika Boynuzu, bugünün değil gelecek yılların da en büyük mücadele alanlarından biri olacaktır. ​​​​​​​

AA