Önceki hafta Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, temaslarda bulunmak üzere Doğu Avrupa ülkelerine ziyarette bulundu. Ekonomi ve güvenlik başta olmak üzere birçok alanda iş birliğinin derinleştirilmesine yönelik adımların atıldığı temasların önemli bir kısmını Doğu Avrupa'nın etkin ülkesi Polonya oluşturuyor.
Polonya nüfus büyüklüğü ve jeopolitik konumu itibarıyla Avrupa Birliği (AB) içerisinde önemli bir yere sahip. Fakat Polonya'yı dikkate değer kılan diğer husus Vişegrad Dörtlüsü (V4) ve Üç Deniz Girişimi'nin baş aktörü olması. Bu doğrultuda Polonya ile güvenlik, yasa dışı göçle mücadele, ticaret hacminin artırılması ve diplomasi akademileri arasındaki iş birliği anlaşmalarının tesisi, 600 yıldan fazladır devam eden Türkiye-Polonya diplomatik ilişkisinin nostaljik söylemden öteye karşılıklı kazanımlara dönüştüğünün bir işareti olarak okunabilir. İki NATO üyesinin güçlü dayanışması
Bilindiği üzere önceki aylarda Polonya, Türkiye'den SİHA Bayraktar TB2 alımı gerçekleştiren ilk AB üyesi ülke olmuştu. Değişen dünyada dengeler yeniden kurulurken ülkelerin savunma ve savaş teknolojilerini müttefikleri ile paylaşma yolunda isteksiz ve çekimser kaldığı bir dönemde Türkiye, müttefikleriyle dayanışma içinde olmakta tereddüt etmiyor. Polonya ise NATO'nun doğu kanadı açısından Türkiye'nin kilit rolünün farkında. Polonya, muhtemel tehditlere karşı müttefik orduların standart silahlara sahip olmasını önemsediği gibi NATO içerisinde caydırma ve savunma sisteminin bölgesel açıdan önemli bir konumunda bulunuyor. Savunma sanayi alanında iki ülkenin iş birliği bölge güvenliğine ciddi katkılar sağlıyor.
Afganistan'daki gelişmeler neticesinde artan düzensiz göçlerin Türkiye üzerinden Avrupa'ya yönelmesi, İstanbul üzerinden hava yolu ile Minsk'e ulaşarak Polonya sınırına dayanan yeni bir göç dalgasının başlaması, Türkiye'nin yasa dışı göçle mücadele konusunda Avrupalı müttefikleri açısından önemini açıkça gösteriyor. Bu çerçevede Çavuşoğlu, Polonyalı mevkidaşı Zbigniew Rau ile yaptığı görüşmede, yasa dışı göçle mücadele ve illegal transfer yollarının kapatılması hususunda Türkiye'nin desteğe hazır olduğunu belirtti. Böylece iki ülkenin güvenlik servisleri arasındaki iş birliği ve bilgi paylaşımının artırılmasına yönelik çalışmaların artması öngörülüyor. Dolayısıyla Türkiye'nin Doğu Avrupa ülkelerinin güvenliği açısından kilit bir ülke ve önemli bir müttefik olduğu çok açık.
V4 ve Üç Deniz İnisiyatifi artı Türkiye
Varşova Paktı'nın işlevini yitirmeye başlamasıyla Polonya, Macaristan ve o dönemki adıyla Çekoslovakya, 15 Şubat 1991 tarihinde kurdukları Vişegrad Grubu ile Avrupa entegrasyonunu sağlamak ve NATO'ya dahil olmak hedefleriyle çıktıkları yolda güvenlik, ekonomi ve enerji alanlarında iş birliğini güçlendirerek süreç içerisinde Berlin-Brüksel-Paris hattına karşı ayrı bir merkez konumuna geldiler. V4 ile AB arasında son dönemde birçok konuda görüş ayrılığı yaşanması yargı, göç ve mülteci konusu gibi birçok hususta, söz konusu gruba dahil ülkelerin AB elitleri diyebileceğimiz ülkelere muhalif tavırlarından dolayı, AB içerisindeki konumu tartışılmaya açıldı. Ancak resme AB dışından bakıldığında, Almanya ile Rusya arasında olmaları hasebiyle söz konusu ülkelerin tarihi hafızalarının da bir gereği olarak iş birliği içerisinde olmalarının gerekliliği anlaşılacaktır. Bunun bir adım sonrası ise söz konusu hattın Üç Deniz İnisiyatifi ile (Baltık, Adriyatik, Karadeniz) enerji yolları, ulaşım, dijital altyapı, ekonomi ve savunma iş birliği alanlarıyla 12 ülkeye kadar genişletilmesidir.
Polonya'nın Üç Deniz İnisiyatifi'ndeki etkinliğini son dönemde artırmaya çalışmasındaki bir diğer neden de şüphesiz Kuzey Akım 2 projesi ve bunun bir uzantısı olarak Almanya-Rusya yakınlaşması. ABD ve Almanya arasında uzun süredir tartışılan Kuzey Akım 2 projesinde anlaşmaya varılması, Polonya'yı tedirgin eden bir husus. Ülkelerin kendi çıkarları söz konusu olduğunda tüm müttefiklerin hassasiyetlerinin dikkate alınmayacağı, hatta müttefik dışı ülkelerle yakın iş birliği kurulduğu gerçeği, Polonya'yı kendi güvenliğini geliştirmeye ve alan açmaya yönelik adımlar atmaya zorluyor. Diğerleri için mesele sadece bir enerji sevkiyatındaki yol değişikliği şeklinde görülebilir ancak Polonya için Kuzey Akım 2 "birinci dereceden güvenlik meselesi" ve bu konuda ABD ve Almanya gibi yakın müttefikleri tarafından da yalnız bırakıldığını düşünüyor.
Vişegrad Grubu ile yakın ilişkileri olan Türkiye'nin, yakında Üç Deniz İnisiyatifi'nde daha fazla yer alması bekleniyor. Türkiye, Üç Deniz İnisiyatifi'nin önemli projelerinden biri olan Via Carpatia'da da yer alıyor. Türkiye'nin söz konusu inisiyatifte daha fazla yer alması, bölge güvenliğine özellikle Karadeniz havzasına, savunmasına ve ekonomik canlılığına şüphesiz artı ve somut değerler katacak. Bu açıdan bölgesel iş birliği çerçevesinde Türkiye'nin yakından takip ettiği Üç Deniz İnisiyatifi, halihazırda aktif çalışmalar yürüten Türkiye-Romanya-Polonya Üçlü Mekanizması'nın iş birliği tecrübesiyle birleştirildiğinde, bölgenin gelişimi açısından son derece önemli. Ekonomik ilişkiler
Güvenlik ve savunma sanayi alanındaki iş birliklerinin ülkeler arasındaki ticari hacmi de artırması bekleniyor. Bu açıdan Polonya ile Türkiye arasında birçok alanda güvene dayalı dostane ilişkiler; zamanında Türkiye'nin Polonya'nın NATO üyeliğine ve Polonya'nın da Türkiye'nin AB üyeliğine verdiği destek güçlenerek ilerliyor. Türkiye, Polonya'nın Orta Doğu'daki en önemli ticari partneri. Kovid-19 salgını koşullarında yaşanan olumsuzluklara rağmen Türkiye-Polonya arasındaki ticari ilişkiler artarak devam ediyor ve Türk yatırımcıların Polonya'daki yatırımları da artış gösteriyor. 2020 yılında iki ülke arasındaki ticaret hacmi 6 milyar avroya ulaştı. Kısa dönemde bu miktarın 10 milyar avroluk bir hacme ulaşılması hedefleniyor. Polonya'da yatırım yapan Türk şirketlerinin proje tutarlarının yaklaşık 1,5 milyar avroyu bulduğu ve Varşova'da yeni yapılacak üç otelin yine Türk şirketler tarafından inşa edilecek olması hem Türkiye hem de Avrupa'nın büyüyen ekonomilerinden Polonya için önemli kazanımlar.
Karşılıklı güven ve kazanımlara dayalı Türkiye-Polonya ilişkileri bölgedeki güven, refah ve istikrarın sürdürülmesi açısından diğer ülkelere de örnek teşkil edecek düzeyde ilerliyor. Bu açıdan bölgenin jeostratejik öneminin de farkında olan Türkiye, çevresindeki ülkelerle iş birliğini geliştirmeye hazır olduğunu ve gerekli desteği sunmaktan çekinmeyeceğini her fırsatta gösteriyor.
[Emrah Dokuzlu, Maarif Vakfı Ukrayna Temsilcisidir]
*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak verilmiştir. Bu makalede yer alan görüşler yazarına aittir.