Türkiye'nin yeni Afganistan stratejisi
Her ne kadar ABD Başkanı Joe Biden, 'ne yenilgi ne de zafer' diye ahkâm kesse de Amerikan medyası ve kamuoyu Afganistan'dan çekilme kararını kaçınılmaz bir trajedi ve yenilgi olarak görüyor.
ABD'nin Afganistan hezimetine Rusya'yı da ortak eden çoğu analizci de 'iki ordu ama aynı sonuç' görüşünde birleşiyor. Gerçekten de tarihin en güçlü iki devleti 'stratejik kibirlerinin' enkazı altında kaldı. Kaderin cilvesine bakın ki dünyanın en fakir ülkelerinden Afganistan farklı dönemlerde modern zamanların Rusya ve ABD gibi iki süper gücünü yerle bir etti.
Fakat bu değerlendirmelerin yol açtığı zafer sarhoşluğuna fazla kapılmamak gerekir. ABD'nin çekilmesindeki hinliği ve tuzakları da görmek lazım.
Zira Amerikan emperyalizmi normalde girdiği ülkelerden çıksa da işgalini sonlandırmaz ve muhakkak arkasında bir miktar kuvvet bırakır. Ya da zaman ayarlı bir kaotik dizayn projesini devreye sokar.
Japonya, Almanya ve Güney Kore başta olmak üzere Irak ve Suriye örnekleri bunun birer göstergesi. Çekilmesine rağmen ABD'nin bu ülkelerde sayıları otuz binlere yaklaşan askeri varlığı bulunuyor.
Buna işaret eden CNN televizyonu, "Japonya ve Güney Kore'de 30'ar bine yakın askerimiz var. Başkan Biden, Afganistan'da 3 bin askerlik küçük bir kuvvet dahi bırakmayı düşünmüyor. Neden acaba?" diye sormuş. Aslında cevap sorunun içinde var. Hatta Biden'ın kaosa ayarlı çıkış takvimini 11 Eylül yerine 31 Ağustos'a çekme sinyali vermesi bile CNN'e bir yanıt niteliğinde.
ABD'nin çıkış stratejisindeki kaosu gören Çin ve Rusya, bu nedenle Pentagon'un Afganistan'dan arkasına bakmadan kaçmasını 'maksatlı bir planın parçası' olarak görüyor.
Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Wang Wenbin, açık biçimde çekilmekte acele eden ABD'yi 'bölgede karmaşa yaratmakla' suçladı. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov da Taliban'ın İran ve Tacikistan sınırlarında kontrol noktalarını ele geçirdiğini kaydederek, "Afganistan'da olup bitenler, bizi yalnızca müttefiklerimizin topraklarına sorunların yayılması açısından endişelendiriyor" diye konuştu.
Haliyle İran, Hindistan, Tacikistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan ve Çin ile sınırı bulunan Afganistan'ın Orta ve Güney Asya yanında Hint ve Pasifik bölgesine yayılan geniş bir Avrasya coğrafyasındaki istikrarı baltalama ve krizleri daha da derinleştirme riski yoğun bir alarma yol açmış görünüyor.
ABD'nin çekilmesinden sonra Uluslararası Kabil Havaalanı'nda görev alması beklenen Türkiye başta olmak üzere bölge ülkelerinin temel kaygısı sorumluluk duygusuyla hareket etmeyen ABD'nin yol açacağı 'güvenlik açıkları'ndan kaynaklanıyor. Diplomatik ifadeyle dile getirilen 'güvenlik açığı' aslında ABD'nin çekilme sonrası devreye sokacağı sinsi kaos planlarına işaret ediyor.
Nitekim Afganistan'ın yüzde 85'ini ele geçiren Taliban'ın sınırlardaki ilerleyişi daha şimdiden bölge ülkelerinde paniğe neden olmuş durumda. Gelen haberlere göre İran, Tacikistan, Özbekistan, Pakistan ve Türkmenistan sınırları Taliban'ın eline geçti. Taliban güçleri Çin sınırında da ilerliyor.
Dolayısıyla ABD'nin Afganistan'dan çekilmesini, Orta Asya ve Asya Pasifik'te büyük oranda ivme kazanan jeo-politik gelişmelerin parçası olarak görmek gerekir.
Afganistan'daki bu yeni koas hamlesi Orta Asya başta olmak üzere Güneydoğu Asya, Pakistan, İran ve Hindistan yanında Çeçenistan ve Rusya ile Çin'deki Sincan bölgesini bile tehdit ediyor.
Bu tehdidin menzilindeki en stratejik aktörlerden biri de kuşkusuz Türkiye. Bu bağlamda Afganistan'da atılacak her adımda iki kere düşünmekte fayda var.
Hakkını teslim etmek lazım ki Afgan halkının kalbinde taht kuran Türkiye de bunu layıkıyla yapıyor. ABD'nin kaosa ayarlı çıkış takvimini gören Türkiye, bu yüzden hiç olmadığı kadar ince eleyip sık dokuyor. Başkan Erdoğan ile Sayın Hulusi Akar'ın yeni Afganistan stratejisine dair kritik açıklamaları da bunu gösteriyor zaten.
Sabah