Anayasa Mahkemesi (AYM), kamulaştırmasız el atma kararlarında, mülk sahiplerinin zararlarının karşılanması adına mahkeme kararının kesinleşmedikçe icraya konulamayacağına dair 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'na eklenen geçici 14'üncü maddenin iptaline hükmetti.
Resmi Gazete'de yer alan karara göre, CHP'li milletvekilleri ve Muş İcra Hukuk Mahkemesi, 30 Mayıs 2019 tarihli ve 7176 sayılı bazı kanunlar ile 635 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un bazı maddelerinin Anayasa'ya aykırı olduğu gerekçesiyle AYM'ye başvuru yaptı.
Yüksek Mahkeme, söz konusu tarihte yapılan kanun değişikliğinin 21'inci maddesiyle 4 Kasım 1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'na eklenen geçici 14'üncü maddenin birinci cümlesinde yer alan "… mahkeme kararları kesinleşmedikçe icraya konulamaz." ibaresinin anayasaya aykırı olduğuna hükmetti ve iptaline karar verdi.
Mahkeme, aynı cümledeki kalan kısımları da Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 43'üncü maddesi gereğince iptal etti.
Söz konusu geçici 14'üncü maddenin ikinci cümlesindeki, "Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce, kesinleşmemiş mahkeme kararlarına dayanılarak başlatılan icra takipleri kesinleşmiş mahkeme kararı ibraz edilinceye kadar durdurulur." kısmının da anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle iptali kararlaştırıldı.
Mahkemenin gerekçesinde, kamulaştırmasız el atmalarda mülkü alınan kişinin zararının telafisi adına bedel veya tazminat alacağına ilişkin mahkeme kararının icra takibine konu olabilmesi için kesinleşmiş olması şartı aramasının, belirlenen bedel veya tazminata kavuşmada gecikmeye sebebiyet verebileceği, bunun da malike aşırı bir külfet yüklediği ifade edildi.
Bu durumun kamu yararı ile kişisel yarar arasında gözetilmesi gereken adil dengeyi malik aleyhine bozduğu belirtilen kararda, "Mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ölçüsüz biçimde sınırlandırılmasına neden olan maddenin ikinci cümlesinde yer alan dava ve itiraz konusu kural, alacağın tahsili sürecinin başlamasından sonra geçmişe etkili yasama tasarruflarıyla kararın uygulanma imkanını önemli oranda zorlaştırması yönüyle de devlete olan güven duygusunu zedelemekte ve hukuki güvenlik ilkesini ihlal etmektedir." denildi.
Yüksek Mahkeme, CHP'nin 7103 sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un bazı maddelerinin iptali istemiyle yaptığı başvuruyu da görüştü.
AYM başvuru kapsamında, baraj inşası için yapılan kamulaştırmalarda, kamulaştırma sahasına mücavir taşınmazlarını kullanma imkanı kısıtlanan mal sahiplerinin, dava açabilmeleri için gerekli valilik komisyonuna başvurma şartının devam eden davalarda da uygulanmasını öngören geçici 13'üncü maddeyi iptal etti.
İptal kararında, düzenlemenin mülkiyet hakkı ile hak arama özgürlüğünü sınırladığı belirtilerek, temel hak ve özgürlüklere getirilen sınırlamaların Anayasa'da öngörülen sebeplere uygun ve ölçülü olması gerektiği belirtildi.
Kararda, iptali istenen kuralın, devam eden davalar yönünden başlangıçta kanunda yer almayan fakat Yargıtay içtihadına göre yönetmelikte yer aldığı gerekçesiyle uygulamada dava şartı olarak kabul edilen usulün, bu defa kanunla düzenlenmesi dolayısıyla bir kez daha tüketilmesi zorunluluğunu doğurduğu anlatıldı.
Kuralın görülmekte olan davalara uygulanmasının kesin nitelik kazanmış hukuksal durumlara etkili olması sonucunu doğurmadığı ancak malikin mülkü üzerindeki yetkilerini kullanamamasından kaynaklanan uyuşmazlıkların uzamasına neden olacağı vurgulanan kararda, kural sebebiyle davacının mülkiyet hakkı kapsamındaki davasının yeniden ele alınması ihtimalinin ortaya çıktığı kaydedildi.
Kararda, şu tespitlere yer verildi:
"Yönetmelikle kurulan komisyonun benzerinin kanunla kurulması neticesinde malikin daha önce başvurduğu ve ret kararı aldığı bir komisyonun bir benzerine bir kez daha başvurulmak zorunda bırakılması, mülkiyete dair uyuşmazlığın daha uzun süre çözülememesi sonucunu doğurmaktadır. Kural mülkiyet hakkından yararlanmasının kısıtlandığını iddia eden malikin, kamulaştırmaya ilişkin uyuşmazlığını sürüncemede bıraktığı gibi bu sebeple uğranılan zararın giderilmesine yönelik herhangi bir tedbir de öngörmemektedir.
Bu yönleriyle kuralın anayasal bağlamda meşru bir amacının bulunmadığı, anılan şekilde bir amacının bulunduğu kabul edilse bile kuralla getirilen sınırlamanın kişiye aşırı bir külfet yüklediği ve anılan haklara orantısız, dolayısıyla ölçüsüz bir sınırlama getirdiği sonucuna ulaşılmıştır. Açıklanan nedenlerle kural Anayasa'ya aykırıdır."
AYM, değişikliğe gidilen diğer kanun iptali istemlerini ise reddetti.