Dolar

34,5424

Euro

36,0063

Altın

3.006,41

Bist

9.549,89

'Aşı için henüz karar vermedim ama ben de aşı olacağım'

Ne zaman aşı olacağı sorulan CHP lideri Kılıçdaroğlu, 'Dün akşam Sayın Sağlık Bakanı aradı, aşı olmak için çağrıda bulundu. Tabii dedim. Hekimler aşı olmamızı istiyorlar, biz de doğal olarak aşı oluruz. 'Ben de gerekirse refakat ederim' dedi. Ben de aşı olacağım.' diye konuştu.

4 Yıl Önce Güncellendi

2021-01-15 11:25:40

'Aşı için henüz karar vermedim ama ben de aşı olacağım'
 CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Aşıyla ilgili bir kaygım yok. Sonuçta ben hekim değilim. Hekimler diyorlar ki 'bu aşıyı olmak gerekiyor.' Mademki çok sık liyakatten söz ediyorum ben, bu işin uzmanı doktorlar, doktorlar aşı olmamız gerektiğini söylüyorlarsa gidip aşı olacağız. Bütün vatandaşlarımın da aşı olmasını isterim."  dedi. 

Kılıçdaroğlu, Best FM canlı yayınında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı. 

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın aşı için tüm siyasi parti liderlerine çağrı yaptığı hatırlatılarak, ne zaman aşı olacağı sorulan Kılıçdaroğlu, "Dün akşam Sayın Sağlık Bakanı aradı, aşı olmak için çağrıda bulundu. Tabii dedim. Hekimler aşı olmamızı istiyorlar, biz de doğal olarak aşı oluruz. 'Ben de gerekirse refakat ederim' dedi. Ben de aşı olacağım." diye konuştu.

Planlamayı ne zamana yaptığı sorulan Kılıçdaroğlu, "Henüz karar vermedim ama bugün yarın olacak." ifadesini kullandı. 

"Kameralar olacak mı?" denmesi üzerine de Kılıçdaroğlu, "Bence kameraya çok fazla gerek yok, zaten aşı olacağız." açıklamasında bulundu. 

Toplumda aşıya karşı bir tedirginlik oluştuğu belirtilerek, şüphesi olup olmadığı sorulan Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

"Aşıyla ilgili bir kaygım yok. Sonuçta ben hekim değilim. Hekimler diyorlar ki 'bu aşıyı olmak gerekiyor.' Mademki çok sık liyakatten söz ediyorum ben, bu işin uzmanı doktorlar, doktorlar aşı olmamız gerektiğini söylüyorlarsa gidip aşı olacağız. Bütün vatandaşlarımın da aşı olmasını isterim. Çünkü herhangi bir riske karşı alınacak en iyi önlem aşı ve dolayısıyla da aşı olmak gerekiyor."

Toplumda başta aşı konusu olmak üzere siyasilere karşı bir güvensizlik oluştuğu belirtilerek, bunun nedeni sorulan Kemal Kılıçdaroğlu, "Güvensizliğin temel nedeni belli bir konuda açıklama yapması gereken kişinin kamuoyu önüne çıkması gerekirken, o kişinin değil de siyasetçinin kamuoyunun önüne çıkmış olması." yanıtını verdi. 

Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"Güvensizliğin temelinde bu yatıyor. Aşı olunması gerekiyorsa bu konuda Bilim Kurulu sözcüsü olacaktı ve çıkacak açıklama yapacaktı, 'testi yaptık, şu sonuçlar çıktı, aşı olmakta hiçbir sakınca yok, tam tersine korunmak için aşı gerekiyor' derdi ve insanlar da ona güvenirdi, giderdi aşılarını olurlardı. Kaldı ki zaten 1,5 milyon doz aşımız var. Yani insanlar bugün gidip aşı olmaya kalksalar zaten yetmiyor. Dolayısıyla yeni aşıların gelmesi lazım, artı kamuoyu önüne bir aşı takvimi konulması lazım. İnsanlar nerede, ne zaman aşı olacaklar, bunun bilinmesi lazım. Siyasetçilerin yeri belli, gidiyorsunuz oluyorsunuz, öncelik veriyorlar tamam ama daha 65 yaş üstü olanlar var. Kaç kişi, bunlar nerede yaşıyorlar, bunların dokümanları var. Bu dokümanları bulmak kolay, zaten seçim listelerinde bunların ayrıntıları, hepsi var, dolayısıyla bu çerçevede bu aşıların süratle yapılması lazım.  

Vatandaşların tedirginliğe kapılmasına gerek yok, çok küçük dozda yapılacak zaten. Bir sefer yapılıyor, aradan belli bir süre geçtikten sonra ikinci kez yapılıyor. Dolayısıyla vücut Kovid-19'a karşı daha dirençli hale geliyor. Doktorlar öyle söylüyor. Madem ki bu işin uzmanı doktorlar, doktorlar bu çağrıyı yapıyorlarsa bizler bu çağrıya icabet etmeliyiz."

 "Kesinlikle işsizlikle mücadele etmek lazım"

İşsizlikle ilgili düşünceleri ve CHP'nin işsizlik önerilerine yönelik soru üzerine Kılıçdaroğlu, "Bir siyasi iktidar düşünün, 18 yılını devirdi, 19 yılına giriyor, Türkiye'yi yönetiyor. Bir iktidarın ekonomik başarısının temel ölçütü nedir? Siyasi iktidar ne kadar istihdam alanı yaratmış, işsizliği nasıl çözmüş temel ölçütü budur. Eğer istihdam alanı yaratmıyorsa o siyasi iktidar ekonomi politikaları açısından zayıf bir siyasi iktidardır, başarısızdır." dedi. 

İktidarın 18 yıldır ülkeyi yönetmesine karşın, 10 milyonu aşkın işsiz bulunduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bunların içinde üniversite öğrencileri var, doktora yapmış öğrenciler var, her meslekten, mimarı, veterineri, mühendisi... 10 milyonu aşkın kişi işsiz durumda. Biz bunlara ne vaat edebiliriz? Bir, bunların yapmaları gereken ilk iş, kendilerini işsiz bırakan siyasi anlayışa 'dur' demeleri lazım. Nerede diyecekler? Sandığa gidince oy vermeyecekler. Bu demokrasinin en temel kurallarından birisidir. Bütün işsizlerin, üniversite mezunu olsun olmasın, ortak çaba göstermesi gerekiyor, 'iş yoksa, oy da yok kardeşim' diyecek. Bu kadar basit. Biz ne yapacağız onu söyleyeyim, kesinlikle işsizlikle mücadele etmek lazım. Devletin sosyal olması ve güçlü sosyal politikalar oluşturması lazım. Bir veteriner, bir mühendis neden işsiz olur?" 

"İşsizlik sorununa atılacak ilk neşter, kaynakların yatırım için harcanması olmalıdır" diyen Kılıçdaroğlu, vatandaşlardan toplanan vergilerin faiz olarak ödenmemesi ve yatırımlara aktarılması gerektiğini söyledi.

Kılıçdaroğlu, "Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Londra'daki bir avuç tefeciye dünyanın faizini ödüyor. Milyarlarca dolar faiz ödüyoruz. Milyarlarca doları faiz olarak öderseniz, vatandaştan topladığınız vergiyi faiz olarak öderseniz siz istihdam yaratabilir misiniz? O ödenen paraların Türkiye'de fabrika olması lazım. Bu bir siyasi tercihtir. Tercihin bugün ortaya çıkardığı bir gerçek var, Londra'daki bir avuç tefeciye dünyanın faizini ödüyoruz. Eğer borçlanma, yatırıma dönüşmüş olsaydı o zaman işsizlik sorunu olmazdı." diye konuştu. 

Aynı nüfusta olunmasına karşı Almanya'nın dışarıdan işçi alırken, Türkiye'den okumuş kesimin yurt dışına çalışmak için gittiğini belirten Kılıçdaroğlu, bunun sorumlusunun ise siyasi iktidar ve  ülkeyi yönetenler olduğunu dile getirdi.

"Hiç kimse umutsuzluğa kapılmasın"

18 yıldır devleti yönetenlerin ülkeyi bu noktaya getirdiklerinin altını çizen Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

"Herkesin oturup düşünmesi lazım, gencin de yaşlının da kadının da erkeğin de. 18 yıldır tek başlarına yönetiyorlar. İstediği kanunu çıkarıyor, istediği valiyi atıyor, istediği kararnameyi çıkarıyor. Peki ne oldu bu paralar, neden bu işsizlik var, neden bu fakirlik, fukaralık var? Ne diyorlardı, 'Biz iktidar olduğumuzda garip gurebanın hakkını savunacağız.' Şimdi garip gureba perişan oldu. Eskiden karnını bir iki lokma ile doyuruyordu, şimdi tamamen aç kaldı. Bu ülkede açlık var, açılığın olduğu ülkede temel sorumlu o ülkeyi yöneten siyasi iktidardır, herkesin bunu görmesi lazım. Herkes görecek ki ona göre oturup karar verecek. Önümüzde seçimler gelecek sandığa gideceğiz, 'Ben yine oyumu götüreceğim AK Parti'ye vereceğim.' AK Parti'ye veriyorsan oyunu işsizlikten şikayet etmeyeceksin. İşsiz kaldığında, 'kendim ettim, kendim buldum' diyeceksin.

Ben şimdiden uyarıyorum, bu siyasi anlayış Türkiye'yi felakete götüren anlayıştır. 10 milyon işsiz varsa bu ülkede, o ülkede huzur olmaz. O ülkede bereket olmaz, umutsuzluk büyür. Şu anda yaşadığımız tablo budur. Ama hiç kimse umutsuzluğa kapılmasın, sandık geldiğinde hepimiz tercihimizi yapmalıyız, işten yana, emekten yana, alın terinden yana tercihimizi yapmalıyız."  

Kemal Kılıçdaroğlu, söylediği "siyasi tercih" sözü hatırlatılarak, "Bir ülkeyi yöneten iktidar neden üretim ekonomisine geçmeyi istemesin?" sorusu üzerine, "Bir siyasi iktidar rant üzerine siyaseti oluşturuyorsa ve o rantın, kendisine ve partisine, yandaşına yansımasını sağlıyorsa, o ranttan besleniyorsa, başka bir politika izleyemez zaten. Eğer bir siyasi iktidar rant üzerine değil de üretim üzerine politikasını oluşturmuşsa, vatandaştan toplanan verginin hangi yatırımlara gideceğini planlamışsa, bir planlama örgütü varsa, o siyasi iktidar ranttan yana değil, üretimden yanadır." değerlendirmesini yaptı. 

Eskiden Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) olduğunu ve nerelere, ne kadar yatırım yapılacağının burada planlandığını aktaran Kılıçdaroğlu, "Niye kapattılar, hangi gerekçeyle kapattılar?" sorusunu sordu. 

Gelişmiş ülkelerin 5-10 yıllık değil, 50-100 yıllık planlar yaptığını aktaran CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Siz kalktınız bu örgütü tepeden tırnağa kapattınız. Kim planlıyor? Damat planlıyordu. Kimden talimat alıyordu damat? Erdoğan'dan alıyordu. 'Ne gerek var planlamaya' dediler, kapattılar. Şimdi ne oldu? Gittiler borç aldılar. Borç alan emir alır. Bugün emir alıyorlar. Dünyanın faizini ödüyorlar. Elin oğlu eksi faizle borçlanırken, biz niye yüzde 6'yla borçlanıyoruz? Çünkü Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine yabancı sermaye güvenmiyor. 'Yarın ben bu parayı alamayabilirim' diyor. O yüzden yüksek faizle veriyor. Bunlar da gidip yüksek faizle para alıyorlar. Geldiğimiz nokta, borcun faizini ödemek için borçlanıyorlar. Bu kısır çark içinde Türkiye istihdam yaratabilir mi?" 

İktidara geldiklerinde yapacakları sorulan Kılıçdaroğlu, sorunların 3 gün içinde çözülemeyeceğini ve belli bir planlama gerektirdiğinin altını çizdi.

Türkiye'nin üretim ekonomisine geçmesi için öncelikle halka ve dünyaya güven veren bir iktidar oluşturulması gerektiğini belirten Kılıçdaroğlu, "Demokrasisi gelişmiş, hukukun üstünlüğü olan, herkesin can ve mal güvenliğinin sağlandığı bir devleti inşa etmek zorundasınız." dedi. 

 "Bu tablonun değişmesi lazım"

Şeffaflığın önemine değinen ve her işin şeffaf bir şekilde yapılması gerektiğini vurgulayan Kemal Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

"Kendi ülkenize yatırım yapacaksınız. Sağlıklı planlamayı yeniden yapacaksınız ve her şeyden önce şeffaf olacaksınız. Bakın bu iktidarın en büyük yanlışı, 1 liralık işi 10 liraya yapmasıdır, 9 lira nereye gidiyor? Şu soruyu her vatandaş kendisine sorsun, bir ülke düşünün, Trump'ı düşünün ABD'de başkandı, Erdoğan'ı tehdit etti, 'Bak senin mal varlığını araştırırız' dedi. Ne oldu? Erdoğan ne söyledi? 'Benim mal varlığımı araştırmazsanız namertsiniz' dedi mi? Diyemedi. Senin mal varlığının büyük bir kısmı dışarıda mı? Neden korkuyorsun sen? Bir ülkeyi yöneten kişinin mal varlığı dolayısıyla tehdit edilmesi, onun mal varlığının önemli bir kısmının hatta büyük çoğunluğunun yurt dışında olduğunu gösterir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni yöneten bir siyasi partinin ve onun liderinin, cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan zatın mal varlığı dolayısıyla tehdit edilmesi ne demektir?  Türkiye Cumhuriyeti Devletinde böyle bir garabet hiç yaşanmadı. Böyle bir tablonun yaşandığı ülkede işsizlik, yoksulluk, yolsuzluk olur. Her şey olur. Her şey de var zaten. Yaşadığımız tablo budur. Bu tablonun değişmesi lazım. Siyasetin namuslu insanlar tarafından yapılması lazım. Siyasete girecek kişinin cebini doldurmak için çalışmaması lazım. Halkın cebi dolacak, işsizlik olmayacak."

Türkiye'nin ekonomik bağımsızlığı olmadığını öne süren Kılıçdaroğlu, "Ekonomi politikasının üretim, istihdam, yatırım endeksli olması lazım. Bütün hedef daha fazla üretim, daha fazla yatırım, daha fazla istihdam olacak, hedef bu. Bunların hedefi ne? Döviz ve faiz endeksli. Döviz gelirse faiz düşüyor, faiz düşerse döviz gidiyor. Her halükarda kazananlar dışarıdan para getirenler, dışarıdan dolar getirenler." diye konuştu. 

Kılıçdaroğlu, çiftçilerin ilaç, gübre, mazot, yem pahalılığına ne gibi çözümleri olduğuna ilişkin soru üzerine, Tarım Kanunu'nun 21. maddesinde "Her yıl gayri safi milli hasılanın en az yüzde 1'i çiftçiye destek olarak ödenir." hükmü bulunduğunu hatırlatarak, bu desteğin hiçbir zaman çiftçiye verilmediğini savundu.

Tarımın dünyanın bütün ülkelerinde stratejik sektör olduğuna işaret eden Kılıçdaroğlu, "Tarımın desteklenmesi lazım, desteklenmedi. Bu da bir planlama işidir. Siz planlamayı yaparsanız, tarımı desteklerseniz, olur. Şimdi siz dışarıdan yemi, gübreyi getirirseniz, her şeyi dışarıdan getirirseniz, dolar da avro da artarsa fiyatta artacaktır. İnsanlar getirip zararına satmayacaktır. Siz bu ülkede bundan 10-15 yıl önce saman ithal edileceğini düşünür müydünüz? Koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devleti saman ithal edecek düşünür müydünüz? Yaptılar, bu da bir siyasi tercih." değerlendirmesinde bulundu. 

Bu ithalatla dışarıdaki çiftçilerin desteklendiğini öne süren Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"Kendi çiftçisini desteklemeyen kendi insanını aç bırakır, bugün geldiğimiz nokta da budur. Aç olan bir Türkiye var, açlık yaşanan bir Türkiye var 21'inci yüzyılın Türkiye'sinde. Açlıkla mücadele etmenin en temel yolu çiftçiyi desteklemektir. Çiftçinin önündeki bütün engelleri kaldırmaktır. İşin kuralı nedir? Bir sefer, tarımı da planlayacaksın. Kim, ne ekecek? Ektiği ürünü bir yıl sonra, destekleme fiyatı eğer devlet alacaksa makul bir fiyatı, maliyeti artı üstüne makul bir kar koyarak ilan edecek, 'Ben şu ürünü şu fiyattan alacağım' diye. İnsanlar ona göre ekecekler ve biçecekler, bilecek ki 'devlet en az şu fiyattan alıyor ama tüccar gelir daha yüksekten alırsa alsın' Böylece kendi insanın zarar etmemiş olur ve üretir."

Kılıçdaroğlu, atalık tohumla üretim yapılmasının yasak olduğu ifade edilerek, atalık tohumla üretimin tekrar serbest bırakılıp bırakılmayacağına ilişkin bir soru üzerine de kesinlikle atalık tohumla üretime geçilmesi gerektiği yanıtını verdi. 

Her ülkenin kendi koşullarına göre tarım yaptığına dikkati çeken Kılıçdaroğlu, "İklim koşulları vardır, bir yerde su vardır, bir yerde su yoktur ona göre bütün bunların tamamını planlarsınız ve ona göre tarımda bir planlama yaparsınız. Herkes çalışır, herkes üretir ama herkes kazanır, kaybedeni olmaz bu işin. Böyle yapmanız lazım. Eğer siz uluslararası tarım tekellerinin taleplerini yerine getiriyorsanız size tohum verirler ekersiniz, oradan aldığınız tohumu ektiğinizde bir daha buğday çıkmaz." diye konuştu. 

Atalık tohumun ekilerek, dışarıdan alımın kesilmesi gerektiğini dile getiren Kılıçdaroğlu, "Ekersiniz, biçersiniz, tohum elde edersiniz. O tohumu tekrar kullanırsınız gerekirse onu laboratuvarlarda zenginleştirebilirsiniz, her şeyi yapmak mümkün bugünkü koşullarda ama dışarıya bağımlı olmazsınız. Tohum açısından dışarıya bağımlıysanız o bağımlılık süreklidir artık, önemli olan bağımlılığı azaltmaktır. Önemli olan ürettiğimizi dünyaya pazarlamaktadır, önemli olan o pazarlama yapılırken devletin size destek vermesidir." ifadelerini kullandı. 

"Devlete olan güveni, güvensizliğe dönüştürüyor"

Kılıçdaroğlu, bir başka soru üzerine de gençlerin öğrenim kredisi borçlarının silinmesi gerektiğini söyledi. 

Bu tür politikaların gençleri umutsuzluğa ittiğini savunan Kılıçdaroğlu, "Devlete olan güveni, güvensizliğe dönüştürüyor. Oysa bu tür politikaların çok dikkatli kullanılması lazım. Kişinin işi varsa borcu alın. İşi yoksa nereden alacaksın bu parayı, bunları silinmesi lazım. Herkesin borcu siliniyor, dünyanın vergileri siliniyor, dünyanın teşvikleri yapılıyor." dedi.

Kılıçdaroğlu, gençlere "iş yoksa oy da yok" sloganıyla bir araya gelmeleri çağrısını yineledi.

Devlette engelliler, güvenlik görevlileri, mühendislik ve sağlık alanında boş kadrolar bulunmasına karşın dışarıda da işsiz insanların olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, kadro alamayan taşeron çalışanlara yönelik soru üzerine ise taşeron işçilerin her türlü mücadelesine destek verdiğini ve önemli bir kısmının da kadro aldığını anlattı.

Kılıçdaroğlu, "Şu anda kadro alamayan yaklaşık 50-60 bin civarında taşeron işçisi var. Onları da sürekli olarak izliyoruz, her ortamda onların sorunlarını dile getiriyoruz. Onlar da kadro alacaklar." şeklinde konuştu.

Emeklilikte yaşa takılan kişilerle ilgili soruya karşılık Kılıçdaroğlu, bu kişilerin şu an iş bulup çalışsa bile daha az emekli aylığı almak durumunda kalacağına işaret etti. Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

 "Bir yasal düzenleme yapılması lazım. Emeklilik yaşı dolaylı olarak 65'e kadar gidecek dolayısıyla kişiler prim ödeme gün sayısı dolduğu halde emekli olamıyorlar, emeklilik yaşını bekliyorlar. O nedenle emeklilikte yaşa takılanlar deniyor. O yaş dolduktan sonra emekli olabiliyorlar. Sorun elbette çözülebilir."

"İktidara gelirsek YÖK'ü kaldıracağız" 

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Boğaziçi Üniversitesindeki gösteriler anımsatılarak, "Z kuşağına vereceğiniz mesaj nedir? Siz iktidara gelirseniz Boğaziçi Üniversitesindeki bu protestolara neden olan durumu ortadan kaldıracak mısınız?" şeklindeki soruya "Darbe hukuku ürünü olan YÖK'ü kaldıracağız. Yükseköğretim Kurulu diye bir kurul olmayacak. Dolayısıyla her üniversite gerçek anlamda özerk olacak. Mali, idari, bilimsel özerkliği olacak. Bütün gençlere açık ve net çekimdir; her üniversite bilim üretecek, her üniversitenin saygınlığı, gelenekleri olacak. Her üniversitede rektörü o üniversitede okuyanlar, hocalar seçecek." yanıtını verdi. 

Herkesin istediği siyasetçiyi hukuk kuralları içerisinde eleştirebileceğini, kimsenin eleştirmekten korkmaması gerektiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, "Eleştirdiğiniz zaman 'Cumhurbaşkanını eleştirdin.' Ben seni eleştirdim ama sen AK Parti'nin genel başkanısın. Erdoğan her türlü eleştiriyi, hakareti yapacak ama biz aynısını söylediğimizde 'ben Cumhurbaşkanıyım.' Cumhurbaşkanlığı koltuğunun arkasına niye saklanıyorsun." ifadelerini kullandı. 

İnönü vurgusu

Kılıçdaroğlu, Hürriyet gazetesi yazarı Abdulkadir Selvi'nin bugünkü yazısında yer alan "Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a sistematik olarak hakaret ediyor. Çünkü bu bir stratejiye dayanıyor. Kılıçdaroğlu, İsmet Paşa'nın Menderes'e karşı yürüttüğü taktiğini uyguluyor. Türkiye'ye 27 Mayıs'a mal olan bir taktiği..." şeklindeki ifadeleri anımsatılarak, "Siz Sayın Erdoğan'ın sinir sistemini mi hedef alıyorsunuz? Daha sert açıklamalar yapmasına mı neden oluyorsunuz? Bu yazıda bir darbe iması görüyor musunuz?" sorusuna şu cevabı verdi:

"Selvi ne yazar ne yazmaz o beni çok fazla ilgilendirmez ama tarihi ve İnönü'yü okumasını isterim. Hiçbir şey yapmıyorsa bugün Taha Akyol'un yazısını okumasını isterim. İnönü, dünyada örneği olmayan, tek parti döneminde demokrasiyi getiren, seçimde yenildiği zaman da Çankaya Köşkü'nden ayrılıp muhalefete iktidarı teslim eden bir insandır. Dünyada örneği yoktur. Bunu yapmıştır İnönü. Dolayısıyla bunları bilmeden ahkam kesmek doğru değildir. Erdoğan'a eleştiri... Erdoğan, ülkeyi kötü yönetiyor. Bu ülkede açlık varsa ben kimi eleştireceğim." 

Boğaziçi Üniversitesi'ndeki öğrenciler 

Kılıçdaroğlu, Boğaziçi Üniversitesi'nde protestolara katılan öğrencilerle ilgili soruya karşılık, öğrencilerin masum olduğunu, haklı bir eylem yaptıklarını, kırıp dökmediklerini, taşkınlık yapmadıklarını söyledi. 

"Eğer siz bu öğrencileri 'terörist' olarak ilan ediyorsanız dünyanın gerçeklerinden kendinizi koparmışsınız demektir. Dünyayı, demokrasiyi bilmiyorsunuz, demokrasiyi içselleştirmemişsiniz, demokrasiye karşısınız demektir." ifadesini kullanan Kılıçdaroğlu, öğrencilerle konuşulması, öğrencilerin dinlenilmesi gerektiğini dile getirdi. 

Kılıçdaroğlu, ABD Kongresine baskın olayı, Başkan Donald Trump'ın sosyal medya hesaplarının kapatılması ve bu konuda Türkiye'de yaşanan tartışmalar anımsatılarak, "Türkiye'de yarın öbür gün bir seçim olduğunda seçim sonucu istenildiği gibi çıkmadığında benzer bir olayın yaşanma riskini siz görüyor musunuz?" sorusu üzerine, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın seçimi kaybedeceğini düşündüğü için ziyaretler yaptığını öne sürdü. 

"Erdoğan'ın toplumun önüne çıkıp şunu söylemesi lazım; seçimler olur ve seçimlerden sonra ben gideceksem, eğer halk beni değil de başka birisini seçecekse ben buradan ayrılacağım. Hiçbir taşkınlık, hiçbir sorun olmayacaktır." diyen Kılıçdaroğlu,  İstanbul'daki yerel seçimlerin iptal edilmesi gibi bir tablonun bir daha yaşanmamasının beyan edilmesi gerektiğini vurguladı. 

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, kimsenin umutsuzluğa kapılmaması, erdemden, insandan, istihdamdan yana oy kullanılarak Türkiye'nin büyütülmesi gerektiğini aktardı.

WhatsApp ile ilgili soru üzerine de Kılıçdaroğlu, bu uygulamayı kullanmadığını söyledi.

 

SON VİDEO HABER

Zenginlerin açık denizlerde 'korsan avı'

Haber Ara