UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer alan ve "En iyi korunan 20 kent" arasında bulunan Karabük'ün Safranbolu ilçesinde, "Kültürel Miras ve Korumacılık" temasıyla düzenlenecek "19. Uluslararası Altın Safran Belgesel Film Festivali" kapsamında kendisine onur ödülü verilecek olan Uluışık, gazetecilere açıklamada bulundu.
Uluışık, Safranbolu'ya daha önce geldiğini, her gelişinde ayrı bir güzelliği gördüğünü söyledi.
İlçenin kültür mirası kapsamında korunduğu için bozulmadığını, daha da güzelleştiğini ifade eden Uluışık, "Uluslararası Altın Safran Belgesel Film Festivali'nin bu sene 19'uncusu düzenleniyor. İstikrarlı bir şekilde devam etmesi bizim sektördeki insanlar ve toplum adına sevindirici. Sanat insanları ayrıştırmaz, birleştirir. İstikrarla devam ettirilmesi, belediyenin özveriyle bu festivali desteklemesi mutluluk verici. Bu sene 'mahalle kültürü' ön planda tutulduğu için geçmişte mahalle kültürünü yansıtan yapımları buraya davet ettiler. 'Mahallenin Muhtarları', 'Bizimkiler' olsun eski dostlarla beraber olmak çok daha mutluluk verici." diye konuştu.
İnsanların eskiden mahallede yaşadığını, komşuluk ilişkileri olduğunu hatırlatan Uluışık, şöyle konuştu:
"Bugüne bakıldığında devasa sitelerde yaşanıyor, ama karşı komşunuzu tanımıyorsunuz. İnsanlar içlerine kapandı, daha kapalı hayatlar yaşanıyor. Bu anlamda toplum, insanlar birbirinden uzaklaşmaya başladı. Bizimkiler dizisi dönemine baktığınız zaman 1988'de başlayıp 2003'te biten dizi. Televizyonu da dizileri de biraz toplumun aynası gibi görmek lazım. Toplumdaki değişiklik ne ise ya da toplumun beklentileri ne ise televizyonda yapılan işler de aynı şekilde kabuk değiştiriyor. Bugünkü dizilere baktığınız zaman tabii ki çok güzel işler yapılıyor ama algı değişti artık. Öyle bir döneme geldik ki insanların artık sabah uyandıklarında akşam televizyonda hangi programı izlediklerini unuttukları, akşam olduğunda, sabah kahvaltıda ne yediklerini unuttukları her şeyi çok hızlı tüketip, silip attıkları bir dönemdeyiz."
"TELEVİZYON SEKTÖRÜNDE BİR SÜRÜ DİZİ VAR"
"Bu açıdan bakıldığında da televizyon sektöründe bir sürü dizi var, insanlar ama hatırlamıyorlar." diyen Uluışık, sözlerini şöyle sürdürdü:
"O anda izliyorlar ve geçip gidiyor. Fakat yayın hayatı 15 yıl önce bitmiş bir dizi bugün hala akıllarda, izleyemeyen alt jenerasyon annesinden babasından duyduğu kadarıyla internetten takip edip izleyebiliyorlar. Bu ne kadar kalıcı ve birleştirici bir iş yaptığımızın örneği. Bu da toplumun tamamen değişen bir yüzünü gösteriyor bize."
Artık her şeyin çok hızlı tüketildiğini, değer yargılarının çok değiştiğini vurgulayan Uluışık, şunları kaydetti:
"Çok fazla kanal, çok fazla dizi, seçenek çok fazla... Bunu şuna da benzetebiliriz: Eskiden televizyonda yapılan işler alakart bir restorana gidip sipariş verip, yemek yemeğe benziyordu. Verdiğiniz para karşılığında en lezzetli, doyurucu yemeği seçmeye çalışıyorsunuz ama artık günümüzde biraz açık büfeye döndü. Elinizin altına her çeşit yemek var ama en lezzetlisini asla bulamıyorsunuz ve bir ondan bir bundan tadarak, amaç sadece karın doyurmak, lezzet almak değil. Televizyonda da bunun yansımasına baktığımız zaman veya böyle bir metaforla düşünecek olursak, televizyonda yapılan dizilerde izleyenlerin beklentisi o anda o zaman dilimini doldurmak. Ama gerçekten kaliteli, lezzetli, üzerine konuşabileceği, düşünebileceği yıllar sonra da hatırlayabileceği işler artık yok."