Babaoğlu'nun 'Tarihe bakmak' başlıklı bugünkü yazısı;
30 Ağustos 1922'yi "Büyük Zafer" yapan şeyi anlamak için öncesini enine boyuna anlamak zorundayız...
Uzun süren büyük yenilgiyi...
Özellikle de Tanzimat'tan Sevr'e kadar uzanan süreci...
Anadolu'nun içerisine kadar sokulan emperyalizmi anlamalıyız.
Bugün asıl ihtiyaç duyduğumuz bilgi, işin o yanıdır.
Son zamanlarda yeniden Attila İlhan (1925-2005) kitaplarını karıştırmaya başladım...
Hani kültürel hegemonyanın, romanları ve şiirleriyle tanımamızı istediği ama politik düşüncelerini kıyı bucak okurdan sakladığı Attila İlhan'dan söz ediyorum.
Gençlik günlerimizi hatırlarım...
Öyle bir rüzgâr vardı ki, 1980 yılında çıkan "Fena Halde Leman" adlı romanını okumuştuk. Ama çok daha önce çıkan "Hangi Batı"yı okumak bir türlü içimizden gelmezdi.
Şiirlerini cebimizde gezdirirdik ama "Ulusal Kültür Savaşı" veya "Hangi Laiklik" kitaplarını okumaya elimiz gitmezdi.
Örtülü bir "mahalle düzeni" böyle bir sınır çizmişti zihinlerimizde...
Oysa 90'lara doğru tanışıp muhabbet koyultunca anladım ki, rahmetlinin esas derdi "Hangi Batı", "Hangi Sol", "Hangi Laiklik" kitaplarında yazdığı meselelerdi.
"Hangi Batı"yı okurken şu satırların altını çizmişim...
"Birdenbire bir inkılap yapıyoruz. Jöntürk hareketi. Halkımızla hiç alakası yok. Alman İmparatorluğu not düşmüş: 'Bizim askerlerin yaptığı bir devrimdir' diyor. İtalyanlar da diyorlar ki, 'Bizim masonlar bu işi örgütlediler' falan. Nitekim her ikisi de doğru. O kadar doğru ki, 1908'de Meşrutiyet ilan edilir, 1911'de İtalyanlar Trablusgarp'a çıkarlar. Yeni hükümet harp ilan etmez."
Attila İlhan'ın Tanzimat paşalarını tasvir edişine de bakalım mı?
"O zamanın sadrazamlarına bakıyorsun. Koca Vasıf Paşa İngiltere taraftarı, Halil Paşa İngiltere taraftarı, Fuat Paşa İngiltere taraftarı. Sait Paşa o kadar İngiltere taraftarı ki, halk ona İngiliz Sait Paşa diyor. Mahmut Nedim Paşa Rus taraftarı, Nedimof demişler. Bu Tanzimat'ın tablosu. Yani yönetim zaten dominyon haline gelmiş."
Yazımın başında sözünü ettiğim "uzun sürmüş yenilgi"nin sarsıcı "fotoğrafları" bunlar...
O yüzden diyorum...
Osmanlı'nın son dönemini tekrar tekrar bir ders gibi çalışmalıyız?
30 Ağustos 1922'yi gerçekten anlamanın tek yolu bu...
Ve şunu da unutmayalım...
Tarihe bakmak çabası, aslında bugüne bakma ihtiyacındandır.
Sabah