AYM'den iptal kararı
Yüksek Mahkeme, CMK'de yer alan, 'Tutuksuz sanığa yapılacak çağrıda kendi başvurusu üzerine açılacak davanın duruşmasına gelmediğinde davasının reddedileceği ayrıca bildirilir' hükmünü, Anayasa'ya aykırı bularak iptal etti.

Oluşturma Tarihi: 2017-08-11 12:05:13

Güncelleme Tarihi: 2017-08-11 12:05:13

Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 17. Ceza Dairesi, baktığı bir dava kapsamında söz konusu düzenlemenin iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine başvurdu. Yüksek Mahkeme, düzenlemeyi Anayasa'ya aykırı buldu.

Resmi Gazete'de yayımlanan gerekçeli kararda, söz konusu Kanun'un birinci fıkrasında, "Duruşma hazırlığı aşamasında bölge adliye mahkemesi başkan veya görevlendireceği üye, 175'inci madde hükümlerine uygun olarak duruşma gününü saptar, gerekli çağrıları yapar. Tutuksuz sanığa yapılacak çağrıda kendi başvurusu üzerine açılacak davanın duruşmasına gelmediğinde davasının reddedileceği ayrıca bildirilir." hükümlerinin yer aldığı hatırlatıldı.

İtiraz konusu kuralla, istinaf kanun yolunda duruşma hazırlığının nasıl yapılacağının hüküm altına alındığının bildirildiği kararda, bu kapsamda tutuksuz sanığa yapılacak çağrıda, kendi başvurusu üzerine açılacak davanın duruşmasına gelmediği takdirde davasının reddedileceğinin bildirileceğinin düzenlendiği kaydedildi.

Gerekçeli kararda, "İtiraz konusu kuralın uygulama alanı bulabilmesi için istinaf duruşmasına gelmeyen tutuksuz sanığın kabule değer bir mazeretinin bulunmaması gerekir. Diğer bir ifade ile sanığın duruşmaya gelmemesi iradesi dışında bir nedene dayanmamalıdır. Bu gibi hallerde sanık, CMK'nin 198. ve 274. maddelerinde düzenlenen 'eski hale getirme' müessesesinden faydalanarak istinaf talebini tekrar geçerli hale getirebilir." değerlendirmesinde bulunuldu.

Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, "Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir." hükmüne yer verildiğinin hatırlatıldığı kararda, buna göre de hak arama özgürlüğünün en önemli iki öğesini oluşturan iddia ve savunma haklarını kısıtlayacak, bu hakların eksiksiz kullanımını engelleyecek ve adil yargılanmaya engel olacak yasa kurallarının, Anayasa'nın söz konusu maddesine aykırılık oluşturacağına vurgu yapıldı.

Kararda, ceza muhakemesi kapsamında bir suçlamayla karşı karşıya kalan şüpheli ya da sanığın sahip olduğu en önemli hakların başında suçlamadan kurtulmasını sağlayacak olan savunma hakkına sahip olması geldiğine dikkat çekildi.

SAVUNMA HAKKI VURGUSU

Anayasa'nın 36. maddesinde savunma hakkının güvence altına alındığının belirtildiği kararda, maddede belirtilen "meşru vasıta ve yollardan faydalanmak" ifadesinin, müdafi yardımından yararlanmayı da içerdiği bildirildi.

Şüphelinin veya sanığın, kendisini bizzat savunabileceği gibi seçilen ya da atanan bir müdafi yardımından da yararlanabileceğinin ifade edildiği kararda, suç isnadı ile karşı karşıya kalan şüpheli ya da sanığın müdafi yardımından yararlanmasının, savunma hakkının işlerlik kazanması bakımından önemli olduğu aktarıldı.

Gerekçeli kararda, itiraz konusu kural ile kanun koyucunun, tutuksuz sanığa yapılacak çağrıda sanığın istinaf duruşmasına katılmadığı takdirde açtığı istinaf davasının reddedileceğinin ihtar edileceğini düzenlediği anlatıldı.

Bu hüküm uyarınca davetiye tebliğine rağmen duruşmaya katılmayan tutuksuz sanığın istinaf başvurusunun reddine karar verileceğinin belirtildiği kararda, bununla birlikte kuralın, istinaf duruşmasına katılmayan tutuksuz sanığın kendisini bir müdafi vasıtasıyla temsil ettirmesi haline de özel bir düzenleme öngörmediği vurgulandı.

"KURAL, ADİL YARGILAMA HAKKIYLA BAĞDAŞMAMAKTADIR"

"İstinaf duruşmasına katılmayan sanık, kendisini bir müdafi aracılığıyla o duruşmada temsil ettirse dahi kural gereği istinaf başvurusu reddedilecektir." ifadesine yer verilen kararda, bu sonucun da sanığın savunma hakkı kapsamında müdafi yardımından yararlanma hakkını zedelediği aktarıldı.

Gerekçeli kararda, şunlar kaydedildi:

"İtiraz konusu kuralla kanun koyucunun ceza muhakemesinin temel amacı olan maddi gerçeğe ulaşma amacı karşısında istinaf yargılamasının hızlandırılması amacına öncelik verdiği anlaşılmaktadır. Ancak bu konudaki tercihin, kişilerin savunma hakkını, bu çerçevede müdafi yardımından yararlanma hakkını kullanılamaz hale getirmemesi gerekir. Tutuksuz sanığın müdafi yardımından yararlanma hakkını yitirmesine neden olan itiraz konusu kural bu yönüyle adil yargılanma hakkıyla bağdaşmamaktadır."