Resmi Gazete'de yayımlanan AYM kararına göre, Kılıçdaroğlu ve CHP, Yeni Akit Gazetesi'nde 2011'de yayımlanan "CHP, cami düşmanı" başlıklı haber ile "Demedim mi ben size, Kılıçdaroğlu bir projedir" başlıklı köşe yazısında "kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu" gerekçesiyle Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulundu.
Başsavcılık, söz konusu haber ve köşe yazısını, "basın özgürlüğü çerçevesinde bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama hakkı içerisinde" değerlendirerek kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi.
Ankara 19. Asliye Hukuk Mahkemesine açılan davanın da aynı gerekçeyle reddedilmesi üzerine CHP, konuyu Anayasa Mahkemesine taşıdı.
Yüksek Mahkeme, söz konusu başvuruyu, "şeref ve itibar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması" nedeniyle kabul edilemez buldu.
AYM kararının gerekçesinde, "Demedim mi ben size, Kılıçdaroğlu bir projedir" başlıklı köşe yazısında birtakım incitici sözlerin yer aldığı belirtildi.
Yazarın, köşe yazısındaki "kaset artığı Kemal Kılıçdaroğlu" ifadeleriyle Kılıçdaroğlu'nun eski genel başkanın mahrem görüntülerinin ortaya çıkmasıyla genel başkan seçildiğini, "Kılıçdaroğlu'ndan bir cacık olmayacağı anlaşıldı" ifadesiyle ise bundan beklenen başarının yakalanmadığını ima ettiği kaydedilen gerekçede, haberde ise CHP'li belediyelerin camilere yönelik tasarruflarına yer verildiği aktarıldı.
"ELEŞTİRİLERİ ÖNGÖRMESİ GEREKİR"
Genel Başkanlığa seçilmesinin öncesinde yaşanan olaylar dikkate alındığında, Kılıçdaroğlu'nun ağır eleştirilerin gelebileceğini öngörmesi ve buna hazırlıklı olmasının beklendiği ifade edilen gerekçede, şu değerlendirmede bulunuldu:
"Başvurucuya yöneltilen şikayet konusu sözler, yeterli bir olgusal temeli olduğu görülen değer yargısı niteliğindeki ifadelerdir. Nitekim ilk derece mahkemesi de söz konusu haberin değer yargısı taşıyan bir yazı olduğunu belirtmiş, basın özgürlüğü kapsamında kaldığını değerlendirerek içeriğinde eleştiri sınırlarını aşan bir ifade tespit etmemiştir. Kılıçdaroğlu ve CHP'nin bulundukları konum itibarıyla kendilerine yöneltilen eleştirilere karşı cevap verme konusunda oldukça geniş imkanlarının bulunduğu kabul edilmelidir. Ana muhalefet partisi ve onun lideri olarak başvurucuların haklarında değerlendirmeler yapılacağını, ağır eleştirilerde bulunulabileceğini öngörmeleri ve demokratik çoğunluk açısından bunlara daha fazla tahammül etmeleri gerekir. İki olayda da ifade ve basın özgürlükleri ile kişinin manevi bütünlüğünün korunması hakkı arasında adil bir dengenin kurulduğu, derece mahkemesinin takdir yetkisine müdahale etmeyi gerekli kılacak bir durumun bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır."