Aşının adı Sputnik V...
Bizim gazeteler, "Aşı adını uzaya fırlatılan ilk Sovyet uzay aracından alıyor" cümlesini kullanıyorlar.
O kadarcık mı? Hayır!
Soğuk Savaş döneminin teknoloji, bilim ve uzay yarışını anlamadan "ilk fırlatma"nın anlamını da kavrayabilir miyiz?
ABD, elindeki Nazi artığı bilim adamlarıyla roket ve uzay çalışmaları yaparken Sovyetler'in birdenbire 4 Ekim 1957'de uzaya Sputnik 1'i gönderip yörüngeye oturtması Washington'da büyük şoka neden olmuştu.
Beklenmedik bir başarıydı ve Amerikalıların morali bozulmuştu.
O kadar ki, yaşananlara geçen yüzyılın tarihçileri "Sputnik krizi" adını verdiler, çünkü Sovyetler durmamış hemen bir ay sonra da Sputnik 2'yi uzaya göndermişlerdi.
ABD apar topar aralık ayına Vanguard'ı yetiştirdi ama araç kalkış platformunda patladı.
Yani aşıdır, sağlıktır, çaredir diyorsanız...
İş asla bundan ibaret değil, olmayacak da...
Rusların aşılarına Sputnik adını vererek şu mesajı da dünyanın kafasına çakmak istedikleri söylenebilir: "Sovyetler'den Rusya'ya tarih kesintisiz biçimde sürüyor."
Olayın bizim medyamızda pek konuşulmayan bir yanı daha var...
Sputnik aşısını, Sovyet döneminin ünlü biyolojik savaş merkezi 48. Merkezi Bilimsel Araştırmalar Enstitüsü'nün yürüttüğü iddia ediliyor.
Hatırlatayım...
ABD Başkanı Biden koltuğa oturduktan hemen sonra birçok Rus kimyasal-biyolojik silah kurumunu "kara liste"ye alan imzaları atmıştı.
Bunların arasında 48. Araştırma Enstitüsü de vardı.
Batı medyası, Ağustos 2020 gibi çok erken bir tarihte resmi onay aldığı için Sputnik V aşısı üzerinde şüphe bulutları yayıyor.
Oysa ABD'nin Moderna'sı (tarihe çok dikkat edin!) daha Ocak 2020'de SARS-CoV-2 için bir aşı geliştirmekte olduğunu açıklamıştı, sonrası da bildiğimiz gibi geldi.
Sormalı elbette...
Bu kurumlar, bu şirketler salgının patlak vereceğini çok önceden biliyorlar mıydı?