Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, gündeme ilişkin Al Jazeera Arapça kanalına röportaj verdi.
Bakan Akar, verdiği röportajda Libya, Doğu Akdeniz, Ayasofya Camii'nin ibadete açılması ve Azerbaycan- Ermenistan sorunu gibi konular hakkında açıklamalarda bulundu. Libya'nın toprak bütünlüğüne vurgu yapan Akar, "Biz orada tamamen Birleşmiş Milletler tarafından tanınan meşru Milli Mutabakat Hükümeti'nin Başkanı olan Sayın Fayiz Serrac'ın Sayın Cumhurbaşkanımıza yazdığı davet mektubuna istinaden orada bulunuyoruz. Bizim orada bugüne kadar yaptığımız çalışmalar çok açık ve seçik her şeyi ortaya koyuyor.
Her zaman her yerde biz Libya'nın toprak bütünlüğünden yanayız, her zaman siyasi birliğin sağlanmasından yanayız ve her zaman her yerde Libya, Libyalılarındır diyoruz. Biz orada 500 yıllık kardeşliğimizin, vefamızın bir gereği olarak bu ihtiyaç halinde olan Libyalı kardeşlerimize yardım için bulunuyoruz. Yaptığımız da askeri eğitim işbirliği ve dayanışmadan ibarettir, danışmanlıktan ibarettir" ifadelerini kullandı.
Libya ile Türkiye'nin 500 yıllık ortak bir geçmişi olduğunun altını çizen Akar, "Libya ile olan ilişkilerimizin çerçevesini iyi çizmemiz lazım. Birincisi Libya bizim denizden komşumuz. İkincisi, Libya ile bizim 500 yıldan fazla bir ortak tarihimiz var, ortak kültürümüz var. Dolayısıyla oradaki kardeşlerimizin kederlerini ve kıvançlarını biz yakından takip etmek durumundayız. Nitekim bu gelişmeleri de son gelişmeleri de yakından takip ediyoruz. Bununla ilgili alınması gereken ne tedbir varsa, oradaki kardeşlerimize nasıl yardımcı olabilirsek bunun arayışı içindeyiz ve bunları da karşılıklı görüşmek ve konuşmak suretiyle ilerlemeye devam ediyoruz.
Bildiğiniz gibi Libya'da şu andaki duruma baktığımızda, Birleşmiş Milletler tarafından tanınan Milli Mutabakat Hükümeti var. Bu hükümet gerçekten meşru bir hükümettir, Libya'yı temsil eden hükümettir ve bizim muhatap olduğumuz hükümettir. Başkanı tarafından, Sayın Fayiz Serrac tarafından bir davet mektubu gönderildi 5 ülkeye. Bunlardan biri de Türkiye. Sadece Türkiye bu davet mektubuna, Sayın Serrac'ın davet mektubuna müspet cevap verdi, o da Sayın Cumhurbaşkanımız.
Sayın Cumhurbaşkanımızın bu davet mektubuna verdiği olumlu cevaptan sonra çalışmalarımızı biraz daha hızlandırdık ve askeri eğitim iş birliği ve yardım konusunda, danışmanlık konusunda Libyalı kardeşlerimizle münasebetlerimizi geliştirdik ve onlara yardım etmeye başladık. Burada biz sadece bu askeri konularda, askeri eğitim ve iş birliği konusunda değil, aynı zamanda oradaki sağlık konusunda da yardımlarımızı oraya ulaştırmaya çalışıyoruz" ifadelerini kullandı.
"Ege ve Doğu Akdeniz'deki sorunların
barışçıl yollardan çözülmesinden yanayız"
Doğu Akdeniz'deki sorunların barışçıl yollara çözülmesini savunan Bakan Akar şöyle konuştu:
"Biz her zaman Ege'deki, Doğu Akdeniz'deki ve Kıbrıs'taki tüm sorunların barışçıl yol ve yöntemle çözülmesinden yanayız. Bu konuda iyi komşuluk ilişkilerini, uluslararası hukuku esas alıyoruz, karşılıklı diyaloğu esas alıyoruz. Fakat diğer taraftan da biz Kıbrıs dahil Mavi Vatanımızdaki hak, alaka ve menfaatlerimizden de herhangi bir şekilde vazgeçmeyeceğimizi, bunları, oradaki hakkımızı, hukukumuzu, alaka ve menfaatlerimizi korumakta azimli ve kararlı olduğumuzu ve burada muktedir olduğumuzu mütaeddit defalar söyledik. Bu bir tehdit değil, durumun tespiti, bunu söylüyoruz ve biz diyoruz ki bir an önce görüşmelere, konuşmalara başlayalım ve bir an önce problemlerimizi görüşmeler yoluyla, barışçıl yol ve yöntemlerle medeni bir şekilde çözelim."
Azerbaycan- Ermenistan sorununa da değinen Akar, "Şimdi burada öncelikle şunu iyi belirtmek lazım, görmek lazım; Azerbaycan Türkü bizim kardeşimiz. Biz her zaman söylüyoruz, iki devlet bir millet. Dolayısıyla Azerbaycanlılar bizim can kardeşimizdir. Dolayısıyla oradaki Azerbaycan Türkü ile olan bizim münasebetlerimizi iyi anlamak lazım. Biz kederde, kıvançta biriz ve beraberiz.
Bu 16 Temmuz'da Nakarov Karabağ'ın dışında Tavuş bölgesindeki saldırıyı görmek lazım. Azerbaycan topraklarının takriben 30 yıldan beri yüzde 20'sinin hiçbir meşruiyet olmadan Ermenistan işgali altında olduğunu görmek lazım, bilmek lazım. Dolayısıyla biz bu konuda Azerbaycanlı kardeşlerimizin dün de bugün de bu mücadelesinde yanlarındayız. Dün olduk, bugün oluyoruz, yarın da olmaya devam edeceğiz. Dolayısıyla bizim yaptığımız çalışmaları bu şekilde görmek lazım.
Ayrıca bizim yaptığımız bu çalışmalar, bu faaliyetler, bu 16 Temmuz saldırısından sonra başlamış şeyler değil. Bizim başlangıçtan beri Türkiye'yle Azerbaycan arasında var olan ilişkilerin devamı niteliğindedir. Nitekim bizim her yıl yaptığımız kara tatbikatları var, hava tatbikatları var. Türkiye'de yaptıklarımız var, Azerbaycan'da yaptıklarımız var, Nahçivan'da yaptıklarımız var, şu anda yapılanlar da bundan ibaret" diye konuştu.
"Ayasofya konusunda tek söz sahibi
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'dir"
Ayasofya'nın 86 yıl sonra ibadete açılmasını da değerlendiren Bakan Akar, "Şimdi birincisi Türkiye, egemen ve bağımsız bir devlet ve kendinden emin bir devlet, kendi politikasını kendi yapan bir devlet ve dolayısıyla devletimizin ilgili kurumları ve Cumhurbaşkanımız bu konuda kararlarını verdiler ve Ayasofya, cami olarak hizmete açıldı. Bu hiçbir zaman anormal bir şey değildir.
Burası bütün herkese açık, Müslümanlara, tüm İslam alemine açık olduğu gibi diğer taraftan da gayrimüslimlerin de gelmesine, girmesine, gezmesine, bakmasına hiçbir şekilde bir engel yok. Bu konuda tek söz sahibi Türkiye Cumhuriyeti Devleti'dir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kararı budur ve buna herkes saygı duymalıdır.
Bunun dışındaki hiçbir kişi, kurum ve devletin bu konuda söz söyleme hakkı yoktur. Bunu kesinlikle reddediyoruz, böyle bir şeyi kabul etmiyoruz ve dolayısıyla burada yapılan bir şeyi böyle abartıp ve kendi mecrasından çıkarıp başka manalar katmak gerçekten yersiz bir, beyhude bir çalışmadır" ifadelerini kullandı.