Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca, pandeminin başlamasından buyana bıkmadan, usanmadan yaptığı açıklamaların en önemlisini ama en ürkütücüsünü dün akşam yaptı ve son 24 saat içerisinde Kovid-19'a yakalananların sayısının 28 bin 351 olduğunu duyurdu. Vahim haber bu kadar da değildi; bazı vilâyetler salgında üçüncü zirveyi yaşıyorlardı ve bu illerdeki yoğun bakım servislerinin doluluk oranları yüzde altmışları, yetmişleri geçiyordu!
Bir gün içerisinde 28 bin 351 kişinin virüs kaptığının ne mânâya geldiğini idrak edemeyecek olanlara anlayacakları şekilde söyleyeyim: Boş vermişliğimiz, umursamazlığımız ve “Bana bir şey olmaz” gibisinden aptalca cesaretimiz de devam ettiği takdirde birçoğumuz tahtalıköy yolculuğuna çıkacağız demektir! Hâlâ maske takmamakta ısrar eden ve şayet taşıyıcı iseler etrafa virüs saçıp duran eblehler de öbür tarafa binlerce masumun katili olarak gideceklerdir!
Fahrettin Bey'in TV'den takip ettiğim açıklamaları beni iki defa dehşete düşürdü...
İlk sebep hasta sayısının bu kadar yükselmesi ve yoğun bakımların neredeyse tıkabasa dolması, yani salgının toplumu artık her taraftan kuşatması; ikinci sebep de basında anlayışın, idrakin ve aklın maalesef yerlerde sürünür hâle gelmiş olmasıydı.
“Ölürsünüz!” diyor
Sağlık Bakanı'nın şimdiye kadar fısır fısır dedikodusu yapılan pozitif vak'a adedini tedbirlere ciddî şekilde uyma zamanının geçmek üzere olduğunu hissettirebilmek için açıklamak zorunda kaldığı besbelli idi ama anlayan nerede?
Gayet nazik bir zat olan Fahrettin Bey kibarca “Bu iş patladı gitti, aklımızı başımıza almazsak çok daha fazla kurban veririz”, yani “Ölürsünüz!” diyor; son 24 saatte 28 bin 351 kişinin hastalandığını söylüyor, pandeminin bazı illerde üçüncü zirveyi yaptığını anlatıyor, “Radikal tedbirlere başvurmanın kaçınılmaz olduğunu” vurguluyordu ama konuşmasını takip eden muhabirlerde tık yoktu, tık! Soru faslı geldiğinde çıkıp 28 bin 351 vak'anın vahameti hakkında hiçbir şey sormadılar ve vaziyetin ne kadar berbatlaştığını idrak edememiş olacaklar ki, ucuzun da ucuzu sorular birbiri takip etti: “Test için 250 liradan fazla para alan kuruluşlara yaptırım uygulanacak mı?”, “Ekrem İmamoğlu'nun açıklamaları hakkında ne düşünüyorsunuz?”, “Getirilecek aşı kaç para olacak?” veya “Yeni kısıtlamalar sözkonusu mu?” gibisinden günlerdir, haftalardır tekrarlanmasından usanılmayan sıradan sorular!
Fahrettin Bey'e aklı başında sadece tek bir soru soruldu, o da yurtdışından gelenlerin karantinaya alınıp alınmayacakları idi ama hemen ardından “test fiyatları” misali ucuz sorularla bu önemli bahis de kaynayıp gitti.
“Gazeteciliğin kalitesi”
Aynı garabeti TV'lerde sık sık görebilirsiniz: Moderatör, programcı veya muhabir sadece soracağı soruyu yahut söyleyeceği sözü unutmamaya odaklandığı ve sorusunu bir kâğıda yazmayı da akıl edemediği için konuşmacıya kulak vermiyor! Dünya kadar önemli açıklama bu yüzden kaynayıp gidiyor, muhatabın konuşması bazen en önemli yerinde alâkasız ve tuhaf bir soru ile pattadanak kesiliveriyor...
Bu işin düzelmesi gayet zordur, zira yetenek şartı bir tarafa, en ufak hatanızda bile kalem, mizanpaj cetveli, bazen de kitap gibi eline ne geçerse kafanıza fırlatan; üstüne üstlük etmediği hakareti bırakmayan ama böyle yapmakla mesleği öğrenmenizi sağlayan kıdemli gazetecilerin nesli maalesef sona ermiştir!
Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca'nın pandeminin korkunç çehresini ilk defa bu kadar yakından görmemizi sağlayan dünkü basın toplantısı, haberlerin artık tek bir tıklama ile gönderilebilmesine imkân veren günümüzün teknolojik gelişmeleri ile gazeteciliğin kalitesi arasında Türkiye'de maalesef ters orantı bulunduğunu gösteren tarihî bir hadisedir!