İstanbul Üsküdar'da kentin silüetindeki görsel etkisi en güçlü yapılardan olan Kız Kulesi'nin restorasyon çalışmaları Eylül 2021'de başladı. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından restorasyona alınan ve brandayla çevrilen Kız Kulesi'nin son hali vatandaşları korkuttu. Kulenin üst kısmının olmaması ve arka tarafının görünmesi yurttaşlarda kaygı yarattı.
Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü'nden yapılan açıklamada, kulenin aslına uygun bir şekilde restore edildiği belirtildi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Mahir Polat ise yaptığı açıklamada, “Kız Kulesi restorasyonunda son derece değerli hocalarımız yer alıyor. Binaya yük getiren betonarme bir teras vardı sanırım o kaldırılıyor” ifadelerini kullandı.
Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kız Kulesi'nin web sitesinde kulenin restorasyonu bitince nasıl görüneceğini fotoğraflarla paylaştı:
Kız Kulesi'nin raporlarına göre restorasyon IRAS Yapı tarafından gerçekleştiriliyor. Daha önce Ayasofya'nın tuvaletlerinin yenilenmesi de IRAS Yapı tarafından yapıldı. Şirket hissedarlarının arasında ise AKP Üsküdar İlçe Yürütme Kurulu Üyesi Muhammet Emin Sarıoğlu ve akrabası Muhammet Fatih Sarıoğlu yer alıyordu. Daha önce ortaklıklarının ortaya çıkmasının ardından Muhammet Emin Sarıoğlu ortaklıktan ayrılmıştı.
Kız Kulesi'nin tarihi yapısının değiştirildiği iddialarına ilişkin açıklama yapan projenin mimarı Prof. Dr. Ahunbay, 'Kule, II. Mahmut dönemine ait olan haline geri döndürülecek' dedi. KIZ KULESİ NE ZAMAN YAPILDI?
MÖ 5. yüzyılda bugün kulenin bulunduğu adacıkta bir gümrük noktası oluşturulmuş, Karadeniz'den gelen gemileri denetlemek amacıyla bir kule inşa edilmiştir. 12. yüzyılda Doğu Roma İmparatoru I. Manuel Komnenos tarafından adacıkta bir savunma kulesi inşa ettirilmişti. Bu kule ile Sarayburnu'nda Mangana Manastırı'nın yanında bulunan bir kule arasında bir zincir gerilerek gemilerin Boğaz'a giriş çıkışı kontrol altına alınmıştı. 1453 Fetih'ten sonra Fatih Sultan Mehmet buraya yeni bir kale inşa ettirdi. Kaleye bir nöbetçi birliği yerleştirildi. Bayramlarda ve padişahların tahta çıktıkları zaman sahil saraylarını ziyaretlerinde Kız Kulesi'nden top atışı yapılması gelenek haline gelmişti. 1660-1730 yıllarında ahşap kulenin kuzey bölümüne Sultan III. Ahmed'in Sadrazamı, Nevşehirli Damat İbrahim Paşa tarafından Karadeniz ve Marmara'dan gelen gemilere geceleri yollarını göstermesi için fener konuldu. Bu tarihten itibaren kule, artık bir kale değil bir deniz feneri olarak hizmet vermeye başladı.
1830-1831 yılları arasında kolera salgınının şehre yayılmaması için karantina hastanesine dönüştürüldü. 1836-1837 yılları arasında 20-30 bin kişinin öldüğü veba salgını sırasında hastaların bir kısmı burada kurulan hastanede tecrit edilmiş, karantina ile salgının yayılması önlenmişti.
İstanbul Liman İdaresi'ne geçtiğinde fener işlevinin yanı sıra gaz deposu olarak da kullanıldı. 1959'da Kız Kulesi bir müddet radar istasyonu olarak kullanıldı. Deniz taşımacılığı seyrüsefer emniyeti için kulede akşamları ışık yakılmış, sisli havalarda da sis düdüğü çalınmış. 1995-2000 arasında kapsamlı restorasyon sürecinin ardından turistik amaçlı olarak bir özel bir tesise kiralandı.