Kaşıtoğlu, o gece yaşadıklarına ilişkin AA muhabirine yaptığı açıklamada, darbe girişiminin ilk duyulduğu dakikalarda Beykoz Belediye Başkanı Yücel Çelikbilek'in makamında bir grup partiliyle sohbet ettiklerini ve televizyonlarda verilen haberlerin ardından AK Parti Beykoz İlçe Başkanlığına geçerek kısa mesaj yoluyla vatandaşlara toplanmaları yönünde çağrıda bulunduklarını söyledi.
AK Parti Beykoz İlçe Başkanlığından partililere atılan mesaj sonrası toplanmaların başladığını dile getiren Kaşıtoğlu, şöyle konuştu:
"Cumhurbaşkanımızdan henüz haber alınamamıştı. Orada ağırlıklı olarak Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'nün Anadolu'dan Avrupa'ya geçiş noktasında, yani bizim ilçemiz sınırları içerisinde olan noktada askerler tarafından trafiğin durdurulduğu haberleri geldi ve oraya hareket etme konusunda ağırlıklı bir fikir birliği oluştu. Sağduyulu olma konusunda, birlik ve beraberliğimizi bozmama konusunda ve çevremize de daha büyük bir kalabalık oluşturma konusunda da haber verilmesi noktasında telkinlerde bulunduk. Köprüye inmeye karar verdiğimiz sırada Cumhurbaşkanımız tüm ülkenin de malum olduğu üzere bir televizyon kanalına bağlanarak bildiğiniz artık ezberlediğimiz o açıklamayı yaptı. Açıklama bizi daha da cesaretlendirdi."
Muharrem Kaşıtoğlu, AK Parti Beykoz İlçe Başkanlığının önünde toplanan grupla birlikte köprüye yürüdükleri sırada ara sokaklardan küçük grupların da kendilerine katıldığını ifade ederek, şunları anlattı:
"Kalabalık hızlıca yürürken, biz birkaç arkadaş koşmaya başladık ve çok kısa bir süre içerisinde ana gruptan koparak FSM köprüsünde askerler tarafından işgal edilen noktaya ulaştık. Orada zaten durumun vahametini de net olarak anlama fırsatı bulduk. Tabii ki orada ki heyecanla ve başka manevi duyguların da bize kattığı cesaretle askerlerin üzerine yürüdük. Askerlerin bulunduğu noktada 4 tank ve birkaç askeri araç vardı. Askerlerin önüne dikilerek, yaptıklarının yanlış olduğunu anlatmaya başladık. Tabii ki oldukça büyük bir gerginlik çıktı aramızda. Bizim yanımızdaki bir arkadaşımız da askerin elindeki tüfeğini almaya çalıştı. O anda da askerler dipçik darbeleriyle saldırdılar. O yere düştükten sonra ben de arkadaşıma yapılanlar sonrasında askerlerin üzerine atıldım. Sonra önce havaya, hemen arkasından biz biraz geriledikten sonra önümüzdeki asfalta ateş etmeye başladılar. Ben de asfalta açılan ateş sonrası sıçrayan şarapnel parçalarıyla çenemden ve göğsümden yaralandım. Yine İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Danışmanı Adem Sefer de benimle ilk müdahale eden gruptaydı. O da çeşitli yerlerinden yaralandı. O sıra da kalabalık çok ciddi sayıya ulaşmıştı. Yapılan müdahale sonrası birçok asker teslim olmaya başladı."
Kaşıtoğlu, bazı rütbelilerin gelen müdahaleler sonrasında ateş açmaya devam ettiğini ama erlerin vatandaşlara herhangi bir şiddet uygulamadığını söyledi.
O gece ağır yaralananlar da olduğunu, trafikten dolayı onlara da herhangi bir yardım da çağıramadıklarını aktaran Kaşıtoğlu, şöyle devam etti:
"Herhangi bir ambulansın ya da aracın oraya girmesi mümkün değildi. Bazı arkadaşları oraya giren motosikletlerle hastanelere sevk etmeye çalıştık. Onlar da mümkün olmadı. Uzun süre kan kaybeden ağır yaralı arkadaşlarımız oldu. Sonrasın da dört tanktan üçünü ele geçirme imkanı bulduk ama tanklardan bir tanesini ele geçiremedik, kapağını açmak mümkün olmadı. O tankı kullanan kişi de vatandaşların üzerine sürmeye devam etti. Üzerindeki oynar başlıklı topu da 360 derece döndürerek üzerine tırmananları savurmaya çalıştı. Birçok insan tankın üzerinden korkuyla atladı hatta bir vatandaşımızı ezerek feci şekilde yaraladı ve sonrasında o bariyerleri de aşarak bölgeden uzaklaştı."
Kaşıtoğlu, teşhis için emniyete davet edildiği zaman halkın üzerine ateş eden askeri hemen tanıdığını vurgulayarak, "Bana ateş eden askerin yüzündeki nefreti ve o yüzü hiçbir zaman unutmayacağım. Geçtiğimiz günler de teşhis için bizi davet ettiklerinde de o yüzü hiçbir zaman unutmayacağımı emniyet mensuplarına beyan ettim" diye konuştu.
O gece ailece, darbenin gerçekleşmemesi için direndiklerini belirten Kaşıtoğlu, şöyle konuştu:
"15 Temmuz'u 16 Temmuz'a bağlayan gece benim gözlerimin içi ve vatandaşların gözlerinin içine nefretle bakarak gözünü kırpmadan ateş edenleri ve ateş edenlere bu talimatı verenleri devletimiz en ağır şekilde cezalandırmalı. Normalde ben hümanist bir insanım ama bazı cezalarla ilgili bu ülkeye idam gelmesini isteyenlerden bir tanesiyim. Ben gözünü kırpmadan bize ateş edenlerin en ağır şekilde cezalandırılmasıyla ancak huzur bulurum."
