Başbakan Yıldırım, 24 Kasım Öğretmenler Günü dolayısıyla 81 ilden gelen öğretmenlerle Çankaya Köşkünde bir araya geldi. Yıldırım, burada yaptığı konuşmada "81 vilayetimizin her köşesinden kar kış demeden, uzak yakın demeden birer eğitim neferi olarak çalışan bütün öğretmenlerimizi yürekten kutluyorum. Nice öğrenciler yetiştirmiş, bu topraklara, bu ülkeye nice değerler kazandırmış emekli öğretmenlerimizinde ellerinden öpüyorum. Bugünlere gelmemize vesile olan şahsım olarak bütün öğretmenlerime ve kendisi de öğretmen olan eşim Semiha hanıma da teşekkür ediyorum. Ülkemizde misafir olan ve bu topraklarda dünyaya gözünü açan 300 bin civarındaki mülteci çocuklarını okutma görevini üstlenerek onlara sadece sayıları, harfleri değil, dilimizi, kültürümüzü de öğretme görevi üstlenen fedakar öğretmenlerimize şükranlarımızı sunuyorum" diye konuştu.
Van depreminde hayatını kaybeden 75 öğretmeni ve eğitim şehitlerini rahmetle anan Yıldırım, programda 15 Temmuz şehitleri, Fevzi Başaran'ın eşi Özge Başaran'ın, Emin Güner'in eşi İlknur Güner'in, şehit Bülent Aydın'ın eşi Şehnaz Aydın'ın, şehit Lütfi Gülşen'in babası Metehan Gülşen'in, şehit Resul Perçin'in oğlu Necmi Perçin'in, şehit Yasin Naci Ağıroğlu'nun oğlu Osman Ağıroğlu'nun şehit Serhat Koç'un eşi Gizem Koç'un, şehit Dursun Acar'ın eşi Özgül Acar ve kızı Elif Naz'ın, şehit öğretmen Yusuf Elitaş'ın eşi Serpil Elitaş'ın da yer aldığını aktardı.
Yıldırım, ayrıca bu ülkenin bağımsızlığı için canlarını seve seve veren görev başındaki şehit Kaymakam Muhammed Fatih Safitürk'ün eşi Ayşegül Safiktürk'ün, öğretmen Şenay Aybüke Yalçın'ın babası Sadık, annesi Zehra Yalçın'ın, ve 15 Temmuz gazilerinin de programda olduğunu ifade etti.
Yıldırım, "15 Temmuz'da yurt savunmasında ülkesinin bağımsızlığı, bayrağı ve bütünlüğü için şehit olan bütün şehitlerimizi rahmetle şükranla yad ediyoruz, gazilerimize hayırlı ömürler diliyoruz" dedi.
"Öğretmenler Türkiye'nin geleceğidir"
Öğretmenlerin Türkiye'nin geleceği olduğunu söyleyen Yıldırım, "Yazar Nuri Pakdil'in ifade ettiği gibi ‘Türkiye'nin bir adı da umuttur.' Türkiye yeryüzünün umududur. İnsanlığın umududur. Öğretmenlerimiz böylesine büyük bir emaneti üzerinde taşıyor. Anaokulundan üniversiteye varıncaya kadar 18 milyon öğrencimiz var. Üniversiteyi de sayarsak 25 milyonun üzerinde öğrencimiz var. Dünyanın diğer ülkeleriyle mukayese ettiğimizde nüfusumuz çok genç, çok dinamik, öğrenmeye, değişime çok açık bir nüfusa sahibiz. Dünyadaki birçok ülkenin nüfusu bizim öğrenci sayımız kadar bile yok. Hiç şüphesiz bu genç nüfusumuz ülke olarak bizim en büyük zenginliğimizdir, en büyük kalkınma, refah için kaynağımızdır. Ancak bu potansiyeli harekete geçirebilmek için dinamik, yenilikçi, modern bir eğitim sistemine sahip olmamız gerekiyor. Eğitim sistemimizi kalkınma hedeflerimize ve hızımıza uygun bir şekilde geliştirmeliyiz. Çok donanımlı becerikli gençler yetiştirmek , çocuklarımızın kabiliyetini yeteneğini ve potansiyelini erken yaşlarda fark edip zekayı ilmik ilmik işleyip azami derecede açığa çıkarmamız önemlidir. Bunu da başaracak olan sizlersiniz. Burada yükü omuzlarınıza alıp sizleri yalnız bırakmak gibi bir düşünceye sahip değiliz" ifadelerini kullandı.
"Eğitim bütçesini diğer bütün bakanlıkların bütçesinin üzerine çıkardık"
Başbakan Yıldırım, şunları kaydetti:
"Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün önümüze koyduğu muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkma hedefi öncelikle eğitim konusundaki sorunlarımızın çözülmesi ve bu alanda yapısal dönüşümleri sağlamamıza bağlıdır. Hükümet olarak, Bakanlık olarak bizlerin üzerine düşen önemli görevler vardır. Sizin için uygun eğitim alanlarını, fırsatlarını oluşturmak bizim görevimizdir. Sizler de geleceğimizin garantisi olan yeni nesilleri evlatlarımızı en güzel şekilde yetiştireceksiniz. Bu bilinçle göreve geldiğiniz ilk andan itibaren eğitimi en öncelikli alan olarak belirledik. Bunun içinde eğitim bütçesini diğer bütün bakanlıkların bütçesinin üzerine çıkardık. Birinci sıraya aldık. Eğitim bütçesi 2003 yılında 11 milyar, şimdi yaklaşık 135 milyara yükseltmiş bulunuyoruz. Yaklaşık 3 milyar ders kitabını 15 yıldır öğrencilerimize sene başında dağıtıyoruz."
Öğrencilik yıllarını anlatan Yıldırım, ders kitapları için okul açıldığında kırtasiye kırtasiye dolaşıp aylarca kitapları tamamlamaya çalıştıklarını ve birinci sömestr Şubat tatiline yakın kitapları ancak tamamlayabildiklerini anlattı. Yıldırım, "Böyle günlerden bugünlere geldik. Şimdi okul açılınca kitaplarda hazır. Hem de çocuklar nasıl alırım param var mı yok mu diye endişe etmiyorlar. Bir öğrenci için donanımlı olması bakımından bunun ne kadar önemli, ne kadar öğretime başlarken moral açısından faydalı olduğunu o yaşlardakiler daha iyi anlıyor" değerlendirmesinde bulundu.
"Önümüzdeki sene içerisinde de yine 500 civarında engelli öğretmen ataması gerçekleştireceğiz"
FATİH Projesiyle 65 bin civarındaki okulun her bir sınıfına akıllı etkileşimli tahtaların yerleştirildiğini kaydeden Yıldırım, tablet bilgisayar dağıtımının başladığını ve bunun 1,5 milyonu aştığını bildirdi.
Yıldırım, "Bugün 1 milyonun üzerinde bir öğretmen topluluğumuz var. Buraya nereden geldik 500 binden 1 milyonun üzerine çıkıyoruz. Geçen 15 yılda bizim iktidar dönemimizde 584 bin 288 yeni öğretmen ataması yaptık eğitim camiamıza kazandırdık. Ayrıca bu dönemde 4 bin 522 engelli kardeşimizde öğretmen mesleğine atamasını yaptık. Bu rakam 2002 öncesi bin 668 idi. Önümüzdeki sene içerisinde de yine 500 civarında engelli öğretmen ataması gerçekleştireceğiz senenin ilk aylarında. 950 milli sporcumuzun öğretmen olarak atamasını gerçekleştirdik" açıklamasında bulundu.
"Sıkıntı nerede? Dağılımda"
"Hükümetimiz döneminde atanan öğretmen sayımız mevcut öğretmen sayısının yüzde 64'ünü oluşturuyor" diyen Başbakan Yıldırım, konuşmasına şöyle devam etti:
"Yani her 3 öğretmenden 2'si son 15 yılda göreve başladı. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim, şu anda öğrenci, okul sayısı, derslik sayısı bakımından öğretmen sayımızda yeterli gözüküyor. Öğrenci sayısını, öğretmen sayısına böldüğümüz zaman sınıf başına düşen öğretmen sayısı 17. Bir sınıfta 17 öğrenciye 1 öğretmen düşüyor. Bu gayet ideal bir sayı. Peki sıkıntı nerede? Dağılımda. Bazı yerlerde eksik var, dolayısıyla sınıflar kalabalık, bazı yerlerde de fazla var. Zaman içerisinde bu dengelemeyi, eşleştirmeyi de yapmış olacağız. Ortaöğretimde öğretmen başına öğrenci sayısı 13'e düşmüş oldu. Norm kadro doluluk oranı, Doğu Anadolu Bölgesinde yüzde 92, Güneydoğu'da yüzde 90 seviyesine çıktı. Daha önce buralarda öğretmen maalesef çalışamıyordu, güvenlik sorunlarımız vardı. Çok şükür artık güvenlik sorunumuz yok. Oradaki öğretmenlerimiz büyük bir fedakarlıkla, heyecanla görevlerini yapmaya gayret ediyorlar."
"2019 senesinin sonunda bütün okullarımızda tekli eğitime geçeceğiz"
Yıldırım, öğretmen sayısının yüzde 66'sının 40 yaş ve daha aşağısından oluştuğunu bildirdi.
65 bin 793 okul olduğunu ve okullardaki 282 bin dersliğin son 15 yılda yapıldığına dikkat çeken Yıldırım, "2019 senesinin sonunda bütün okullarımızda tekli eğitime geçeceğiz. Bu iddialı bir karar. Hatta şu müjdeyi de verebilirim, bazı illerimizde şimdiden geçmeler oldu. Bu kapsamda tekli öğretime geçmek için 58 bin yeni dersliğe ihtiyacımız var. 15 yılda 300 bine yakın derslik yapmış bir iktidar olarak önümüzdeki iki yılda 58 bin dersliği yaparız. Yurt genelinde tekli öğretimi de inşallah başarmış olacağız. Öğrencilerimiz daha da donanımlı bir şekilde yetişmiş olacak. Velilerde bu işe çok seviniyorlar. Sabah gönderiyorlar öğlen programları var geri gelmek zorunda kalıyorlar. Sabah size yavrularımızı teslim edecekler akşam alacaklar. Benim rahmetli dedem okula beni yazdırdığında, ‘Muallim bey, eti senin kemiği benim ne yaparsan yap' diye teslim etmişti. Öğretmenimiz de bizi mezun oluncaya kadar iyice bir şekle sokmuştu. Ama şimdi siz öğrencilerinizle kardeş gibi onları yavrularınız gibi görüyorsunuz. Onları sevginizle de ayrıca eğitiyorsunuz, geleceğe hazırlıyorsunuz, özgüven kazanmasını sağlıyorsunuz. Öğrencilerimizin özgüven kazanması ve dünyadaki bu amansız rekabette ayakta kalması için çok büyük gayretleriniz var" şeklinde konuştu.
"Öğretmenlik mesleğini hak ettiği seviyeye ve standartlara ulaşıncaya kadar durmayacağız"
Öğretmenler için mali ve sosyal haklardan, okul ortamını iyileştirmeye kadar atılan adımlar olduğunu belirten Yıldırım, "Tabi daha iyisini yapmak isteriz. Müfredatta da son yıllarda değişikliğe gidildi. Yapılanları hatırlamakta fayda olmakla beraber asıl olan daha fazla neler yapılacağı bunu akılda tutmak daha önemli. Biz yapılması gerekenleri de ülkenin ihtiyaçlarını da yavrularımızın beklentilerini de biliyoruz. Bu nedenle öğretmenlik mesleğini hak ettiği seviyeye ve standartlara ulaşıncaya kadar durmayacağız, gereken her türlü adımı Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın direktifleriyle atmaya devam edeceğiz" dedi.
Yıldırım, şunları kaydetti:
"Ama yaptığınız işten haz duymuyorsanız, eğer mesleğiniz sizi mutlu etmiyorsa o zaman başarı mümkün değildir. Mersin'den gelen genç öğretmenimiz burada sadece kelimeleri ifade etmedi, kalbinden ruhundan geçenleri de bizlerle paylaştı. Gerçekten mesleği sevmenin adı bu diye düşünüyorum. Bu iş sadece parayla yapılacak bir iş değil. Sınıftaki o yaştaki bütün yavrularımızın hepsinin farklı farklı özellikleri var. Bunlarla bu işin yapılması parayla pulla ölçülecek bir şey değil."
Bir günlük öğretmenlik anısını anlattı
Eşi Semiha Hanımla üniversitedeyken evlendiklerini üniversite çocuklarının olduğunu anlatan Yıldırım, "İlkokul birinci sınıf öğretmeniydi, bir gün çok hastalandı. ‘Sınıf boş kalmasın. Sen git bugün benim yerime ders ver' dedi. Benim de hoşuma gitti ne güzel iş öğrenci olurken birdenbire öğretmenliğe terfi ettik. Gittim sınıfa girdim. Fakat çocuklar görmezden geliyor. Bekledim bekledim. Masaların üstlerinde koşturuyorlar, birbirlerinin üzerine atlıyorlar, gürültü, uğultu. Ondan sonra bağırdım bir şeyler söyledim hiç oralı olan yok. Ya nereden düştük buraya diye düşünmeye başladım. Şöyle bir hamle yaptım gittim, çocuğun birini kavradım havaya kaldırdım. Birden bire çıt ses kesildi. Güç bela tamamladık dersi geldik. Ertesi gün Semiha Hanım gidince müdür bey çağırmış, ‘ O senin dersine giren kimdi?' demiş. O da ‘beyim' deyince. O da ‘Hocam dersler boş kalsın tek de sen ona söyle bir daha girmesin' demiş. Her bilirim diyen öğretmen olmuyor. Bu işin pedagojik formasyonu var. O çocukların ruh halinden anlamak var. Bir öğretmen eşi olarak sizin ne kadar fedakarca görev yaptığınızı çok iyi anlayabiliyorum. Sizler için neler yapsak yeridir. Hangi işi yaparsak yapalım mutlaka işimizi seveceğiz. İnsanı seveceğiz. İnsan sevgisi yoksa, insanı yüceltme duygusu yoksa o zaman yaptığımız işinde anlamı yok. Bir çocuğu kazanacak yeteneklerinin farkına varacak onu hayata bağlayacak olan öğretmendir. Her çocuğun Edison ya da Einstein kadar şansı olmayabilir. Özellikle de rekabetin yoğun yaşandığı günümüzde bu şans daha da gittikçe azalıyor. İhtiyacımız olan şey senden bir şey olmaz diyerek karamsarlık aşılayan değil, Urfalı Aysel öğretmen gibi sizler dünyayı daha güzel hale getireceksiniz diyerek umut aşılayan öğretmenlerimizdir. Bizim müzik öğretmeni Nuri Dağdelen gibi öğrencilerine hayatın ritmini yakalamayı başaran öğretmenlerimize ihtiyacımız var. Engelli öğrencisini 4 yıl boyunca sınıfta kucağında taşıyan Sivaslı Hakan öğretmen gibi fedakar öğretmenlerimize ihtiyacımız var. Lösemi hastası çocuklara umut ışığı olan Nesibe öğretmenlere, yeni yazılımlar geliştirerek okul sınırlarını aşıp Türkiye için hizmet üreten bilişim teknolojisi öğretmenlere, öğrencilerine okumayı yazmayı sevdiren onlarla kitaplar dergiler çıkaran edebiyat öğrencilere ihtiyacımız var. öğrencileriyle deney yapan icat ortaya koyan onları yarışmalara hazırlayan daima yaptıklarıyla gurur duyan öğretmenlere ihtiyacımız var" dedi.
"Öğrencilerimize mutlaka, vatan, millet, bayrak sevgisini aşılamayı ihmal etmeyin"
"Sizlerden tek talebimiz beklentimiz mutlaka yavrularımıza öğrencilerimize gelecek umudu, heyecanı aşılayın" diyen Yıldırım, "Öğrencilerimize mutlaka, vatan, millet, bayrak sevgisini aşılamayı ihmal etmeyin. En büyük belamız terörle mücadelenin ilacı da birliğimizin, beraberliğimizin, toprak bütünlüğümüzün küçük yaşta gençlerimizin zihnine ilmek ilmek işlenmesidir. Sabır ve paylaşmayı onlara anlatın" ifadelerini kullandı.
Başbakan Yıldırım, şöyle konuştu:
"Bir yazarımız var Cahit Sıtkı Tarancı öğretmen olmuş, Sivas'ta bir köye kış bastırmış yol yok iz yok köyüne gitmek istiyor, öğrencileriyle buluşmak istiyor. Fakat o yollar kış kıyamet geçit vermiyor. Dizlerinin üzerine çömeliyor, ağzından şu sözler çıkıyor; ‘Orada bir köy var uzakta, o köy bizim köyümüzdür, gitmesek de gezmesek de o köy bizim köyümüzdür.' 780 bin kilometrekare vatan toprağıyla, 50 bin köyüyle, 970 ilçesiyle, 81 iliyle ay yıldızlı bayrağıyla bu ülke bizim ülkemizdir, bu topraklar bizim topraklarımızdır. ‘Erişemediğin yer senin değildir.' Halil Rıfat Paşa yüzyıl önce söylemiş. 15 yıldır ülkenin her köşesine erişmek için dağları deldik, tüneller yaptık, vadileri, köprülerle aştık. Yeter ki yurdumuzun her köşesinde bayrağımızı dalgalandıran ocağını tüttüren insanlarımız orada mutlu yaşasın ve geleceğe büyük bir umutlu planlarını yapsın istiyoruz."