Yıllardır Lozan Antlaşması'nın (1923) pek çok maddesini ihlal ederek Türk azınlığın haklarını gasp eden Yunan hükümetleri, eylem ve söylemleri ile bölgedeki gerilimi gün geçtikçe arttırıyorlar. Yunanlı yetkililer bir yandan Türk adını tabelalardan ve resmi belgelerden kaldırırken, Lozan Antlaşmasının tanıdığı hakları kullanmalarını engelliyorlar. Diğer yandan da Batı Trakya Türk Azınlığını hedef göstermekten vazgeçmiyorlar. Bunun yanı sıra Yunan hükumeti Münhasır Ekonomik Bölge krizi ile Türkiye ile gerilimi arttıran bir politika da takip ediyor. Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği Genel Başkanı Avukat Necmettin Hüseyin Adaletoğlu, Batı Trakya Türklerinin içerisinde bulunduğu bu çalkantılı duruma ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
TÜRK KİMLİĞİMİZ NEDENİYLE YUNAN HÜKÜMETİNDEN BASKI GÖRDÜK
Yunanistan Başpiskoposu İeronimos, önceki gün katıldığı bir televizyon programında “İslam bir din değildir. Siyasi bir partidir. İnsanları da savaşın insanlarıdır.” ifadelerini kullandı. İeronimos'un İslam'a ve Müslümanlara dair hakaret içeren bu sözlerine dair Batı Trakya Türk toplumunun düşünceleri nelerdir?
Bizler Yunanistan içerisinde Yunan devletine Lozan Antlaşmasından kaynaklanan özel koşullarla emanet edilmiş Türk Azınlık mensuplarıyız. 1923 yılında vatandaşlık haklarımız yanında azınlık statüsü ile birlikte buna ek olarak tanınan eğitim, dini ve hukuki özerlik içeren bir statü ile hem Lozan Antlaşması bağlamında hem de ikili anlaşmalarla güvence altına alındık. Ancak bu haklarımız 1950'li yıllara kadar kısmen iyileşerek kullandırılmışsa da 1950'li yıllardan sonra kademe kademe elimizden alındı. Bizler gerek Türk kimliğimiz gerekse inancımız nedeni ile Yunan yönetimi tarafından her zaman baskı gördük. Yunan yönetimi Türk-Yunan ilişkilerinde yaşanan her gerginlikte bizlere adeta fatura kesti. Özellikle ilk hedef aldıkları etnik kimliğimiz oldu.
“Yunanistan'da yaşayan tüm Müslümanlara ve İslam dünyasına da saldırı var. Bu resmen bir insanlık suçudur.“
Türk kelimesini her yerden silebilmek uğruna olağanüstü baskıcı bir politika uyguladılar. Sıra geldi camilerimize saldırdılar, sıra geldi vakıf mallarımıza. Mezarlarımızı, mezarlıklarımızı talan ettiler. Dernek tabelalarımızdaki Türk kelimesine tahammül edemediler. Okullarımıza öğretmenlerimize saldırdılar. 90 yılda 330 okulumuzdan 220 tanesini kapattılar. Daha 10 gün önce medreselerdeki okul tabelasındaki azınlık kelimesini bile gece yarısı sildiler. Seçilmiş müftülerimizi atamadılar, yerlerine azınlığın tanımadığı kukla müftüler atadılar. Yani saldırı tek yönden değil, Batı Trakya Türklerinin tüm değerlerine her zaman saldıran Yunan aşırı uç zihniyeti ve derin devleti şimdi de bizim inancımıza saldırdılar. Bizler şaşırmadık. Ama burada sadece bize değil, Yunanistan da yaşayan tüm Müslümanlara ve İslam dünyasına da saldırı var. Yunan Ortodoks kilisesi temsilcisi olan bir kişi İslamiyet'i yok sayıp bunlar siyasi görüş, yayılmacı politika güden şiddet siyasetinin taraftarları diyerek Müslümanları yaftalıyor. Bu bir insanlık suçudur. Yunan yargısı hesap sormalıdır. Eğer demokratik bir yaklaşım varsa eğer kilise baskısından çekinmiyorsa hakkı ve hukuku adaleti savunacaklarsa, insanlar arasında ayrımcılığı körükleyen böyle bir açıklamanın sahibi olan piskopos yargılanmalıdır ve cezalandırılmalıdır. Bu resmen bir insanlık suçudur.
BİZ TÜRKÜZ, ANA VATANIMIZ TÜRKİYE DE AZINLIĞIMIZIN GARANTÖRÜDÜR!
Yeni Demokrasi Partisi (NEA) Rodop Milletvekili Evripidis Stilyanidis, 12 Ocak 2021 tarihinde Hronos Radyosu'na verdiği mülakatta, “Batı Trakya'ya gelen Rum göçmenleri yerleşik hale getirerek Türk nüfusla dengelemek gerek” şeklindeki Batı Trakya Türklerini ötekileştiren ifadelerini nasıl değerlendiriyorsunuz. Hatırlayacağınız gibi Stilyanidis, iki ay önce de Batı Trakya'daki sorunların “Türk Milliyetçiliğinden” kaynaklandığına ilişkin bir söylemde bulunmuştu?
Stilyanidis bilinen kasaba politikacısıdır. Faşizmi kendi etrafında yaşatmayı sever. Benim de seçmeni olduğum yerde politika yapan milletvekilinin bu düşünceleri kendine özgü bir düşünce ve yaklaşım da değildir. Yunan derin devletinin geçmişte yani 1950 yılından sonra Batı Trakya Türklerine uyguladığı vatandaşlık kanunundaki ırkçı 19. madde de zaten bu amaca yönelik olarak 50 yıl boyunca uygulandı. Uygulama nedeni bölgedeki demografiyi değiştirmek ve sayıca üstün hale gelmekti. Bu madde 60.004 Batı Trakya Türküne Yunan vatandaşlığını kaybettirdi. Baş edemediler 90'lı yıllar da bölgeye göçmen getirdiler. Bölgede huzuru kaçırdılar zorunlu iskan ettirdiler.
Batı Trakya'nın demografik yapısına yönelik bu yapay değişiklik nasıl sonuçlar verdi?
Bölgede suç işlenmeye başlandı, olmayan hırsızlıklar olmaya başladı. Bölgede kumarhaneler kuruldu. Bar adı altında genelevler kuruldu. Uyuşturucu butür yerlerde alınır satılır oldu. Hedef azınlıktı maddi manevi azınlığı bitireceklerdi başaramadılar. Getirdikleri göçmenler de bölgede kalmadı. Çünkü Türklerin olduğu bölge ekonomik olarak geri kalsın diye bölge fakirleştirilmişti ve bu nedenle bölgede iş aş yoktu dolayısıyla çoğu büyük şehirlere gitti. Yine hedeflerine ulaşamadılar. Demografi değişmedi. O yüzden kasaba politikacısı Stilyanidis, boyundan büyük laflar etmiş onun orada ne göçmenleri tutma şansı vardır ne de Türkleri ötekileştirecek kadar gücü. Sıra geldi bakan bile oldu. Azınlıkla çoğunluğa eşit hizmet etmesi gereken bir konumdayken azınlığa düşmanlık yaptı. Böyle siyasetçi mi olur, böyle politika mı yapılır, böyle bakanlık mı yapılır? Yunan devleti de artık bunu iyi bilmelidir ki Stilyanidis ve onun gibi olan diğerleri de. Tek beslendikleri Türk düşmanlığıdır. Azınlıktan bugüne kadar Yunan devletinin veya Yunanistan da bir vatandaşın zarar görmesini bırakın sayılı münferit olayı çıkarırsak azınlık tarihi boyunca adi suç bile işlenmemiş desek yeridir. Bu yüzden Yunanlı siyasetçilere azınlık üzerindeki kirli oyunlarından ve yaklaşımlarından vazgeçmelerini tavsiye ediyoruz.
“Batı Trakya Türk Azınlığı her zaman Türkiye Cumhuriyeti ile sıkı ilişkiler içerisinde bulunacaktır.“
Biz Türk'üz, ana vatanımız Türkiye'de azınlık olarak garantörümüzdür. Bu her zaman böyle olacaktır ve azınlık Türkiye Cumhuriyeti ile sıkı ilişkiler içerisinde bulunacaktır. Aynen İstanbul Rumlarının Yunanistan'la olan ilişkisi gibi. Ancak Bu bizlerin Yunan devletine karşı veya Rumların Türk devletine karşı düşmanlık beslemesi demek değildir. Aksine azınlıklar komşu ülke arasında dostluğun, daha iyi ilişkilerin köprüsü ve güvencesi olmalıdır. Bu yüzden bizler Stilyanidis gibi zihniyetlerle mücadele ediyoruz. Ben bu zihniyetlerin eninde sonunda siyaset ve bürokrasiden temizleneceğine inanıyorum. Vatandaşına hizmet etmek yerine vatandaşından korkan siyasetçiler zaman içerisinde hatırlanmaz bile. Bizler Batı Trakya Türk Azınlığı olarak Yunanistan'da var olmaya devam edeceğiz. Tüm baskı ve saldırılara karşı direne direne dimdik duracağız. Gasp edilen haklarımızı da eninde sonunda geriye alacağız. Stilyanidis, bunlara şahit olmaya kendini hazırlamalıdır. Stilyanidis eğer ülkesine ve seçim bölgesine hizmet etmek istiyorsa birilerini o bölgeye yerleştirmeyi hak görüyorsa önce sildikleri 60.004 Batı Trakya Türkü ve ailesini bölgeye davet etmelidir. Bu daha insanı ve akılcıdır. En azından kendisine bu tavrı ile yeniden insan olduğunu hatırlayacak bir iyilik etmiş olacaktır.