Deniz Baykal, 'Kemal Kılıçdaroğlu ben Cumhurbaşkanı adayıyım derse biz de 'tamam' deriz, arkasında oluruz, adayımız o olur. 'Hayır, olma' demeyi uygun görmeyiz. Doğal olarak Cumhurbaşkanı adayı olma hakkı var. Kendisi uygun gördüğünde böyle bir karar alacaktır. Yüzde 49'u tutmanın yolu, adayı netleştirmek' dedi.
CNN Türk'te konuşan Baykal, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile görüşmesine ilişkin, "Talep benden geldi. Türkiye olarak yeni bir noktadayız. Parti olarak da yeni bir noktadayız. Ben bu süreci çok dikkatle izlemeye çalışıyorum, referandum öncesinden. Türkiye'nin böyle bir siyasi döneme açılacağı ve tek adam yönetimine sürükleneceği ortaya çıktığı andan itibaren yoğun çalışma içinde olmaya çalışıyorum. Yeni bir sonuç çıktı, doğru okuyarak adım atmamız lazım. Yapılması gerekenler var, yapılmaması gerekenler var. Bu konuda doluyum, bunu ifade etmek istiyordum. Siz bu konuda kamuoyunda değerlendirme yapmak için çağırında önce Genel Başkan'a aktarmak zorundayım. Genel Başkanın televizyondan dinlemesi doğru olmaz diye düşündüm. Türkiye'yi konuştuk." ifadelerini kullandı.
'Sosyal medyada Baykal'ın rest çektiği'ne dair iddialara ilişkin ise "Bunlar söz konusu değil. Rest çekme, bilmem ne benim üslubum da değil." diyen Baykal, sözlerine şöyle sürdürdü;
"Partinin, ülkenin önemli sorunları var, konuşmamız lazım. Esas itibariyle tabloyu yorumlayalım. Herkes bugüne kadar alıştığı biçimde siyaset yapmaya devam ediyor. Artık yeni bir tablo şekilleniyor. Bizim siyasetteki değişimi, köklü dönüşümü tarihin bizi yeni bir sayfaya sürüklediğini değerlendirelim ve reflekslerimizle, alışkanlıklarımızla siyaset yapmaktan çıkalım ve yeni şartların gerektirdiği biçimde siyaset yapalım."
Baykal'ın açıklamaları şöyle:
"1946 SEÇİMLERİNİ ANIMSATTI"
"Bu seçimin, bizim sandık geleneğimizdeki 1950 öncesinden başlamıştır, 1946 seçimleri talihsiz bir denemedir, valilerin müdahale ettiği, yönlendirdiği bir seçim olmuştur. Açık oy, gizli tasnif gibi acı bir deneyle başladık ama o acı deneyimin bir yararı oldu, herkes ibret aldı. İsmet Paşa 12 Temmuz bildirisini yayınladı, daha sonra 1950'de örnek bir seçim yapıldı ve 27 yıllık bir iktidar sandıkla değişti. Muhteşem bir olaydır. Bu son referandum, bütün bunların ötesinde, hem referandum sürecindeki haksızlığıyla, adaletsizliğiyle, hukuksuzluğuyla, hem de sandık sürecinin çarpıklığıyla, belki dünya tarihinde ilk kez mühürsüz oy kullanmayı yasal kabul eden bir yetkili organ kararının ışığında yapılmış olmasıyla başlayan seçim süreci.
"KİMSE USULLE OYNAMA YETKİSİNE SAHİP DEĞİL"
Usul esastan önce gelir, kimse usulle oynama yetkisine sahip değildir. Siz uğraştığınız zaman, gelecek defa ne olacak. Sandıklar kapanmıştı saat 4'te. Ondan sonra alınan bir olay ve kullanılan oy pusulalarına mühür basılarak yapılan sandık çalışması var. Bu olamaz. Sonucu belli bir ölçüde değiştirmiştir. Yüzde yüzü ‘evet' çıkan bin civarında sandık var ve bunlar da Güneydoğu'da. Nasıl olur, sandık temsilcisi yok, hiçbir şey yok, ne kadar üye varsa hepsi de ‘evet' diyor. Yakışır mı bunlar. Buna bir gayretle meşruiyet vermek için YSK çarpıcı bir karar aldı. Meclis'te müzakere edilirken 12-13 milletvekili tutuklu. Olmaz. Bugün Venedik Komisyonu da, AGİT de bunları söylüyor.
"YÜZDE 51 İLE BELEDİYE BAŞKANI, İKTİDAR OLUNUR AMA ANAYASA DEĞİŞMEZ"
Yüzde 49- 51... Yüzde 51 ile ‘maç bitti bir sıfır galibiz' denildi. 51 ile belediye başkanı, iktidar olunur ama anayasa değişmez. Oldu ama iyi olmadı, vicdan kanıyor. Üstelik bu kadar büyük bir değişiklik. Yüzde 51 ile kabul edilebilir diyenler de bunu kabul etmedi. Meclis'in yüzde 51'i ile kabul edilmiyon tasarı, daha yüksek, peki millette niye yüksek değil de 51 yetiyor. Ondan sonra ki önemli değil mi. 46 seçimi 27 yıllık iktidarı bitiren seçim oldu. Valiler müdahale etti, şimdi de müdahale etti. 46 seçimi nasıl bitirmişse iktidarı ve yıllarca dile dolanmışsa, bu da öyle olacak. Bu çok ayıplı bir seçim, yakışmıyor bu seçim Türkiye'ye. Yüzde 49-51 sonuç, gönül rahatlığıyla ‘anayasa değişmiştir' demek içinize siner mi?
"REFERANDUMUN SEVİNDİRİCİ TARAFI DA VAR"
Bu tablo Türkiye'ye yakışmıyor, bunu görelim. Bunu meşru kılacak bir şey yok. Türkiye'ye böyle bir sandık adaletini gerçekleştiremeyen ülke konumuna sokmasın kimse kendi iktidarı için. Referandumda evet diyenlerin yüzde 22'si yani 3'te 1'i bu referandum adil mi diye sorulduğunda ‘hayır' diyorlar, ‘evet' diyenler. Bunu bir daha görmeyelim. Referandumun sevindirici tarafı da var. Bu kadar haksızlığa rağmen toplumun yarısı hayır demeye devam etti. Bu çok güzel bir şey. Evet isteyenlerin mutlu olmamalarının sebebi bu. ‘Hayır'da bu Türkiye'nin siyaset yelpazesinde olan tüm renkler hiçbir emir komuta olmadan doğal olarak bir araya geldiler. Türkiye birden bir kucaklaştı. Saadet var, MHP tabanı var, ÖDP'si sol siyasetler var, sosyal medya bütün kesimleriyle var, CHP var. Fevkalade zengin bir tablo ortaya çıktı. Kürtler var. Birlikte olmakta sakınca görmediler. MHP ile Kürtler bir araya geldiler.
"BU 'HAYIR' GENÇ, ŞEHİRLİ, EĞİTİMLİ BİR 'HAYIR'"
İkinci sevindirici noktası bu hayır genç bir hayır, eğitimli hayır, şehirli bir hayır ve toplumumuzun geleceğine yön verecek olan kesimlerin yansıdığı bir hayır. (Evet verenleri aşağılar gibi olmadı mı?) Sakın ha, öyle olur mu? Yapılan araştırma diyor ki, gençlerin büyük bir kısmı eğitimli kısmı hayır dedi. Buradaki insanların siyasi, fikri bir duruşu var. Evet daha çok iktidara onay vermek, Sayın Cumhurbaşkanına destek vermek. Bunları küçümsemiyorum, bu da olabilir ama bu bir referandum. Dalga dalga gözaltılar bir türlü toparlanamadık. Bunların altında yapılıyor bu referandumlar korku içinde. Böyle bir noktanın ortaya çıkması sorgulanması gereken bir şey.
"TÜRKİYE'DE İKİLİ BİR TARTIŞMA YAŞANACAK"
Asıl sevindirici gördüğüm nokta, yüzde 49 çok önemlidir, olağanüstü değerlidir. Türkiye'nin geleceği bakımından eğer siyasiler, partiler sorumluluklarını, gereğini yerine getirebilirlerse, yüzde 49'un önemini kavrayabilirlerse, saygı duyarlarsa, bu tabloda Türkiye'nin geleceği için aydınlık bir tablo çıkar. Yüzde 49'un değerini bilelim Türkiye olarak. Bu benim zaferim dememek önce, ben bunu aldım dememek. Şimdi kimse de demiyor. Kafaların arkasında da olmamalı. Yüzde 49'a saygı göstermek derken çuvaldızı kendimize batırarak söyleyeyim, bizim sanki eski usul siyaset yapıyormuş gibi kendi ortamlarımızdaki tartışmaları ortaya dökmemek. Şimdi gereken şu: Türkiye'de ikili bir tartışma yaşanacak. Cumhurbaşkanı seçimi, cumhurbaşkanı bizim için temsili cumhurbaşkanı demek değil artık. Tüm devlet aygıtı, valisi, kaymakamı bir kişi. Bizim muhalefet siyaseti olarak ana muhalefet olarak, Türkiye'deki muhalefet potansiyelinin tümünü kucaklayarak iktidarın karşısına yeni bir anlayışla çıkmamız lazım. Parti olarak yapılacak şeyler var, partiyi aşarak yapılacak şeyler var.”