Bektaşilik emperyalist projelerin bir aracı haline geliyor

İHH İnsani Yardım Vakfı Mütevelli Heyeti üyesi Osman Atalay Timeturk'e özel yaptığı röportajda, Bektaşilik inancının tarihi kökenlerini ve Arnavutluk'ta yakın bir dönemde kurulacağı iddia edilen yeni Bektaşi devleti fikrini değerlendirdi.

2024-09-25 11:12:04

İşte Osman Atalay'ın Timeturk'e verdiği özel röportaj;

1. Bektaşilik inancının temel öğeleri nelerdir ve bu öğeler Arnavutluk'un kültürel yapısına nasıl yansımaktadır?

Alevi inancında ifade edilen temel kavram “Hakk-Muhammed-Ali”dir. Bunlardan birincisi Tevhid yani Allah'ın birliğine inanmak; ikincisi nübüvvet yani Hz. Âdem'den Hz. Muhammed'e (s.a.v.) kadar bütün peygamberlere inanmaktır. Üçüncüsü ise velayet ve imamettir.

Hacı Bektaş Veli felsefesi, insan sevgisi ve hoşgörüye dayalı, evrensel ahlâk ilkelerini güden bir yaklaşımdır. Buna bağlı olarak yetiştirilmek istenen insan, mürşit-mürit ilişkisi içinde manevi bir eğitimden geçer.

Alevîlik ve Bektaşîlik, inanç bakımından birçok ortak özellik taşır. Bununla birlikte Bektaşîlik, temel prensip ve âyinleri olan sufî bir tarikat olduğu halde Alevîlik, Hz. Ali soyundan olmaya önem veren bir kimliktir. Bektaşîlik önceleri herkese açık bir tarikattir.

İHH İnsani Yardım Vakfı Mütevelli Heyeti üyesi

Balkanlara Bektaşilik Anadolu topraklarından geliyor.


1263 yılında Sarı Saltuk öncülüğündeki Türkmen topluluklarından bir bölümünün Üsküdar'dan Dobruca'ya geçişi Hoca Ahmet Yesevi Hacı Bektaşi Veli ve Sarı Saltuk'un öğretisi balkanlardaki mücadelesi faaliyetleri, Balkanların İslamlaşması ve bu coğrafyada Türk nüfusun yayılmasının en önemli adımlarından olduğunu unutmamalıyız. Bektaşiliğin yüzyıllar önce getirdiğimiz balkanlar coğrafyasında koruyamadık ve bu gün ABD ve İsrail in kontrolünde çok farklı bir inanç kültür siyasetin aparatı haline gelmiş olması üzücü bir durum .

Bektaşilik bu gün Arnavutluk'un Kültürel yapısında Toplumun sadece %4.8 gibi çok dar bir kesiminde karşılığı var.

Bu gün yaşananlar siyasi bir projenin biraz popüler hale gelmesi ile alakalıdır.

Genel olarak Bektaşilik Balkanlar toplumunda Kosova Kuzey Makeodnya da azınlık kültürel topluluk olarak görülmektedir .

Arnavutlar yani Albanlar, Kafkasya'dan Adriyetik'e ulaşan çok geniş bir coğrafyada yaşayan kabilelerden oluşan topluluklar halinde yüksek dağlar ve derin vadilerde yaşayan topluluktur. Alban Kilisesi, ortodoks ve katoliklerin yoğun baskısı altında kalmış ve yıkıma uğramıştır.

Albanlar, vahye ve bir Allah'a ve peygamberine inanan topluluk olarak Roma ve Cermen coğrafyasında tevhidi temsil eden sufiliğin temsilciliğini sürdürmüştür. Bunun için de Alban yurduna ulaşan Sarı Saltık ve ardıllarıyla karşılaştıklarında kadim marifetin sürekliliğini koruduğu görüp bu yeni dervişlerin dünyasını paylaşmıştılar. Bunun için Alban yurdunun en yüksek dağı ve en derin vadisinin en büyük en eski ve en önemli ziyaret mekanı halen Sarı Saltık'a aittir.

Sarı Saltık ve Hacı Bektaş Veli ile devam eden kadim marifetin temcilleri bir süre Albanlar yani Arnavutlar yani kutsal kartalın halkı olmuştur. Kutsal Kartal, zalime pençesini vurur mazlumu korumaktadır. Bundan dolayı Kutsal Kartal ülkesi ve halkı, Bektaşilik tarikatı içerisinde bu görevini günümüze kadar devam ettirmiştir.

2. Bektaşi devletinin kurulma sürecinde yerel liderlerin ve toplulukların rolü nedir? Bu destek nasıl sağlanıyor?

Arnavutluk'ta Bektaşiliğin varlığı Osmanlı döneminde güçlenmiştir. Zaman içerisinde kültürel ve toplumsal etkisini büyük ölçüde yitirmiştir.

Bu devlet ilanı aslında tamamen Bektaşilerin kişisel kurumsal bir düşüncesi ve ilanı değildir.Dünyadaki Bektaşilerin homojen bütüncül bir karar mekanizması yoktur.

Bu devlet ilanı hiç bir dini inanca sahip olmayan seküler bir figür olan Arnavutluk Başbakanı Edi Ramanın Soros Açık Toplum Vakfı ve AB nin yeni Balkanlar Projesidir.

Armavutluk da yerel gerek Bektaşi kanaat önderleri gerek Arnavutluk'ta bulunan diğer din mensupları bu Vatikan benzetmesinden rahatsız olmuşlardır ve toplumsal bir karşılığı yoktur.

Armavutluk eski Devlet başkanı İlir Meta bir Bektaşi olarak Başbakan Edi Ramanın bu devlet ilanı fikrine sert bir şekilde karşı çıkmıştır.;

“Bektaşi dininin ve diğer inançlarının o kült amaçlarla istismar edilmesi kabul edilemezdir.

Bektaşiler tüm zamanlarda gözde vatanseverlerdir. Bektaşilik ve Arnavutluluk birdir ve ayrılamazdır. Bektaşiler her zaman gerçek milli hareketlerinin, bağımsızlık hareketlerinin ve Arnavutluk devletinin kuruluşunun başında yer alarak mücadele verdiler.

Bektaşiler hiçbir zaman Arnavutluk'ta din temelli bir devletin kurulması amacıyla mücadele etmediler. Arnavutluk için savaştılar. “Vatansız din olmaz” Bektaşi hareketinin bu sloganını korumamız gereken bir emanettir.”

Bu açıklama bu devlet kurma fikrinin tamamen bir Batı projesi olduğunu gösterir.

Uzun yıllardır Arnavutluk ve Balkanlarda Bektaşi Halveti inanç toplulukları üzerinde Avusturya Almanya ABD akademisyen ve siyasi partilerin çok yakın ilgi ve alakası vardır.

Yerel liderler ve topluluklardan ziyade bu sorun Türkiye nin Balkanlar coğrafyasındaki Müslüman toplumlar ile olan ilişkilerinin zayıflatılmalı ile alakalıdır. Ayrıca Batının Ilımlı islam projesinde yeni bir din algısı inşa etme düşüncesinin tezahürü olarak görmek daha gerçekçi olur.

Türkiye ile Balkan Bektaşiliği sorunu çok eskilere dayanıyor.

1877 de Arnavut bağımsızlık hareketinin en meşhur isimlerinden Prizren ligi kurucularından Naim Fraşiri,döneminde Bektaşilik resmi bir ‘din' olarak tartışılmaya başlandı. 1881'de Abdülhamit e karşı başlatılan bir isyan da Bektaşi dervişlerini de görüyoruz .

Sonrasında 1920 lerde Tekke ve zaviyelerin Türkiye'de kapatılması ile Bektaşilerin merkezi Arnavutluk olarak güçlendi .

Bu gün Arnavutluk'da sayıları %5 olarak algılansa da , Özgül ağırlıkları çok güçlüdür . Siyaset eğitim ticaret de önemli güçlü bireyler kendilerini Bektaşî olarak ifade ederler.
Armavutluk eski Cumhurbaşkanı İlir Meta bu gün Özgürlük partisi başkanı olarak kendisini bir bektaşi olarak tanımlar.

Burada devlet kurma fikri biraz abartılı gibi dursada , bu fikrin pratikte uygulanması zor gibi geliyor .

Fakat orta uzun vadede Bektaşiliğin yeni bir din gibi sunulması tehlikesi var.

Armavut toplumunda

% 48 Müslüman topluluk ve diğer Katolik , ortodoks kesimde bunun çok etkili ve hoş karşılanması mümkün olmayabilir . Bu daha ziyade Avrupa ABD nin Balkanlarda 10 milyon civarı Müslüman toplum üzerinde uzun vadeli bir yeni alternatif ılımlı hoşgörü mezhepi ekolü oluşturmaktır .

Kutsal Kartal ülkesi ve halkı, uzun zamandan beri bu özelliğini kaybetmeye başlamıştır. Çünkü Albanlar, modern zamanda Ortodoks ve Katolik yani Roma Cermen geleneğin siyasi, kültürel ve iktisadi baskısına giderek daha fazla maruz kalmaktadır. Öyleyse Albanlar kimdir ve Alban kilisesi ne anlama gelir, gibi sorulara verilecek cevap Sarı Saltık ve ardıllarına eriştirecektir. Kadim marifetin temsilcisi olma özelliğini yeniden kazanabilmesi, Sarı Saltık ve ardıllarının getirdiği irfanın yeniden izah edilmesiyle mümkün olabilir.
Türkistan, Horasan, Azerbaycan, Rum ve Rumeli hattında cari olan marifetin en uçta iki temsilcisinden birisi olan Albanlar, Kutsal Kartal ülkesi ve halkı olmayı, marifetin güncellenmesi ve Roma Cermen siyasi istilanın ne anlama geldiğinin konuşulmasıyla konu geniş bir zemine yayılabilir.

3. Yeni devletin kurulmasının Arnavutluk'un tarihî ve kültürel mirasına bir katkısı var mı? yoksa neden yok?

Türkiye'de yaşayan ve tüm Bektaşilerin en üst rütbelisi olarak bilinen Ali Haydar Ercan'ın güzel bir ifadesi vardır;“Alevilik, Anadolu ve Balkan coğrafyasında yayılan İslam'ın ahlak ve irfan temelli bir yorumudur. Kurân-ı Kerim kutsal kitabı, Hazret-i Muhammed peygamberi, Hazret-i Ali Şah-ı Velayet yani velilerin ilk halkası olarak kabul eder. Bunun dışındaki iddiaların inançsal, tarihsel veya bilimsel hiçbir dayanağı yoktur. Bu temel inanç kavramları aynı şekilde Bektaşilik için de geçerlidir.” Düşüncesinden yola çakacak olursak ,

Arnavutluk un tarihi ve kültürel mirasında yer etmiş islam anlayışı ve Bektaşilik inancının bu gün evrildiği pozisyon çok büyük tezatlar çelişkiler yumağına dönmüştür .

Bu açıdan bu devlet anlayışını bir kenara bırakırsak deforme olmuş ve Avrupa nın siyasi bir aparatına dönmüş bu gönlü Bektaşilik inancının bir karşılığı göremezsiniz .

Modern dönem Arnavutluk siyasi oluşumun odağında Bektaşiler vardır ve Bektaşilerin yeni devletin siyasi kadrolarında olmaları bir yana devlet başkanlarının da çevresini oluşturmaktadır. Bundan dolayı koministler gelinceye kadar Bektaşiler, sadece Arnavutluk'un düşünce, dini ve sosyal yapısında etkili değiller bütün Osmanlı'da etkiliydiler. Mısır Kahire'den Yunanistan Girit'ten Batı Trakya'ya Irak Bağdad, Necef, Kerbela, İstanbul, Hacı Bektaş olmak üzere çok geniş bir sahada Bektaşi tekkelerinde Arnavutlar etkiliydi ve hatta yeni siyasi akımlar içerisinde de yer almışlardar. Sadece siyasi faaliyetlerin değil düşünce, kültür ve edebiyat içerisinde de öncü olmuşlardır.

1925 yılında Tekke ve Zaviyelerin kapatılmasının nedenlerinden bir tanesi de Bektaşi Tekkelerin Osmanlı sahasındaki etkileri ve bağlantıları olmuştur. Böylece Türkiye Cumhuriyeti yeni genç ve bağımsız milli bir devlet olmasına sağlayan devrim kanunlarından Tekke ve Zaviyelelerinin kapatılması, Osmanlı varlığı ve bağlantısının da sürdürülmemesi anlamına gelmektedir.
Arnavutluk'ta Bektaşi ülkesi kurulması, Hacı Bektaş Veli tekkesi olmadan bir anlam taşımamaktadır. Fakat Bektaşi Tekkesi adımı, emperyal güçler tarafından Kürt devleti ve adaların silahlandırılması vb. girişimlerle birlikte Lozan Antlaşmasının delinmesi anlamına gelmektedir.

4. Bu girişimin, mevcut siyasi yapı üzerinde nasıl bir etkisi olacağını düşünüyorsunuz?

Arnavutluk açısından bakıldığında Müslüman toplumun çok büyük tepkilerine vesile oldu,

Armavutluk diyanet başkanlığı bu devlet fikrini eleştirmesi önemli idi.

Mevcut siyasi yapının bu konuyu nedenli önemseyeceğini orta ve uzun vadede görebiliriz .

Bana göre bu sorun Arnavutluk devleti üzerinde Balkanlara bir model ülke denemesi yapılmaktadır.Çok dinli kültürlü ülkede Avrupa uzun zamandır Bektaşiliği de ayrı bir Din olarak kabul ettirmek istiyor .

Arnavutlukta Mevcut siyasi yapılar tamamen ABD nin kontrolünde ve etkisindedir.


Esasında Balkanlar'da yaşanan tüm değişimler, planlı bir sürecin parçası. Edi Rama'nın ise Balkanlar'da Türkiye ile en organik ve dürüst ilişkilere sahip, aynı zamanda bölgenin en pragmatist liderlerden biri olduğunu unutmamak gerekir.

Ülkede son sayıma göre yüzde 45,86 Müslüman, yüzde 8,38 Katolik, yüzde 7,22 Ortodoks yaşıyor. Bektaşilerin oranı ise yüzde 4,81. Her ne kadar Katolik, Ortodoks ya da Bektaşi toplumunun seküler yanı ağır bassa da Bosna, Kosova, Kuzey Makedonya Müslüman toplumları daha duygusal bir kültürelliğe ve muhafazakâr bir dindar kimliğe sahip. ABD'nin Balkanlar ve Avrupa'daki 15 milyon Müslüman nüfusun geleceği üzerinde her zaman ciddi projeleri oldu. Bu duruma, Edi Rama'nın Batı Balkanlar'daki AB süreci de dahil olmak üzere üstlendiği tarihsel fonksiyonu düşünerek yaklaşmak gerekiyor.

Arnavutluk'ta dinlerin kültürel siyasal rengi henüz tam oturmamıştır. Enver Hoca'nın yaşam halkı tanımadığı dinlerin Arnavutluk'ta 30 yıllık bir geçmişi vardır. Edi Rama, dinî hoşgörüyü teşvik etmenin bir yolu olarak Arnavutluk'taki Bektaşiler için Vatikan tarzı bir devlet kurmayı hedeflediğini ifade ederken, bu projenin asıl sahibinin Atlantik olduğunu gizlemiyor.

5. Toplumda bu yeni oluşuma karşı çıkan kesimlerin endişeleri nelerdir? Bu endişeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?


Armavutluk toplumunda bu yeni devlet fikrine karşı çıkanların en temel endişesi , ülkenin iç huzurunun bozulması.

Müslüman toplumu içinde barış ortamının riske edilmesi,uzun vadede fikirsel çatışmaların kaçınılmazlığıdır.

Türkiye den gelen tepkiler çok değerli ve olumlu görüyorum.

Türkiye Bektaşilerinden Hacı Dursun Gümüşoğlu Halifebaba'nın ‘Bektaşi Devleti' hakkındaki açıklaması çok önemliydi;

“Arnavutluk'ta bugün itibarı ile uzun zamandır kıpırtılarını hissettiğimiz gizli faaliyetlerden biri medyaya düşmüştür. Habere göre; Arnavutluk devleti sınırları içinde Tiran'da Baba Mondi (Edmond Brahimaj) başkanlığında bir Bektaşi Devleti kurulması için çalışmalar başlamıştır.

Öncelikle Arnavutluk'ta ikâmet eden Baba Mondi'nin kendisini Dedebaba ilan etmesi, Bektaşilik erkânına göre geçersizdir. Enver Hoca döneminden sonra Arnavutluk'tan Reşat Bardi Baba'ya, Bektaşi camiasının lideri rahmetli Doç. Dr. Bedri Noyan Dedebaba tarafından İzmir'de halifebabalık verilmiş ve kendisi halifebaba olarak Arnavutluk'a gönderilmiştir. O zaman derviş olan Mondi, Reşat Bardi Halifebaba'dan babalık almıştır. Reşat Bardi Halifebaba'nın vefatından sonra kimse halifelik erkânı görmediği için Bektaşi erkânına göre Arnavutluk'ta bırakın dedebabayı, halifebaba bile yoktur. Baba Mondi'nin dedebabalığı bir yana; dedebabalığın bir alt mertebesi olan halifebabalık erkânı dahi kendisine uygulanmamıştır. Bu durum inkâr edilmez bir gerçektir.
Yüzyıllardır devam eden geleneğe ve kurala göre dedebabanın Türkiye sınırları içinde ikamet etmesi şarttır. Türkiye'de bu hiyerarşik sistem, tarih boyunca devam ettiği gibi kesintisiz bir şekilde bugün de devam etmektedir. Bu bağlamda Baba Mondi'nin kendisini Dünya Bektaşilerinin lideri olarak iddia etmesi asla kabul edilemez. Bu karar ve Bektaşi Devleti gibi kavramlar Bektaşilik yolunu temsil eden bizler için yok hükmündedir.

Siyasi olarak birileri tarafından bilinmeyen emperyal baskı ve hesaplarla böyle bir yapılanma kabul edilse ve resmi kimlik kazansa bile bizler için manevi anlamda geçersiz bir girişimdir.
Yüzyıllardır kendi ülkesine devletine bağlı olan, maddi hiçbir beklentisi olamadan yaşamını sürdüren, gönül bağı ile birbirlerine bağlı bulunan, Bektaşilik inancını sürdüren bizler için Baba Mondi'nin son girişimi hiçbir anlam ifade etmemektedir.

İkinci konu ise özellikle Avrupa merkezli olarak oluşan Aleviliği ve dolayısıyla Bektaşiliği, İslam dışında gösterme çabalarıdır. Bunun kabulü kesinlikle mümkün değildir.

Bu girişim Türkiye'nin gelecekte yeni sorunlara muhatap olmasını beraberinde getirecektir. Çünkü Ali'siz Alevilik olarak adlandırılan bu proje, emperyal devletlerin Alevilik inancı üzerinden menfaat temin edebilmesi için açtıkları bir tuzaktan ibarettir. Baba Mondi'nin sözde Bektaşi Devleti girişimi, bu uzun vadeli hesapların ayak seslerinden başka bir şey değildir.”

6. Bektaşiliğin tarihî zenginliklerinin günümüzde nasıl korunması gerektiğini düşünüyorsunuz? Devlet fikri dışında bu kültürü korumanın sizce başka bir yolu var mı?


1263 yılında Sarı Saltuk öncülüğündeki Türkmen topluluklarından bir bölümünün Üsküdar'dan Dobruca'ya geçişi ve Sarı Saltuk'un balkanlardaki mücadelesi faaliyetleri, Balkanların İslamlaşması ve bu coğrafyada Türk nüfusun yayılmasının en önemli adımlarından olduğunu unutmamalıyız. Bektaşiliğin yüzyıllar önce getirdiğimiz balkanlar coğrafyasında koruyamadık ve bu gün ABD ve İsrail in kontrolünde çok farklı bir inanç kültür siyasetin aparatı haline gelmiş olması üzücü bir durumdur.

Tarihsel olarak zengin Bektaşî kültürü tüm ötekilere sevginin tahammülün sabrın hoş görünün simgesi olan kadim inanç toplumunun bence önce İlahiyat Akademisyen sanat siyaset iş insanları tarafından o orjinal kadim kültürün saf halinin tekrar yaşatılması için bilimsel bir ortak akla ihtiyaç vardır.

Diyanet işleri başkanlığının özellikle Balkanlar da görevli din ateşelerinin bu konuya eğitilmeleri ve çalıştaylar ile bu topluluklar ile işbirliğinin geliştirilmesi gerekiyor .

Evinin her tarafında uyuşturucu bulundu

5 kişinin bulunduğu araç köprüden düştü: 3 ölü, 2 yaralı

Bitlis'te 4.5 büyüklüğünde deprem

Ali Erbaş: Her bilimsel keşif Kur'an'ın anlaşılmasını kolaylaştıracak

Emine Erdoğan'ın fotoğraf çektirdiği aile İsrail saldırısında katledildi

İşe giderken kurşunlara hedef oldu