Bir mayın “Montrö tapumuz” efsanesini bitirdi!
Yeni Akit yazarı Ali Karahasanoğlu, 'Karadeniz’den serseri mayın diyebileceğimiz mayın boğazları da geçip, Sarıyer'e kadar gelmiş. Haydi bakalım, Montrö’cüler toplanıp, bu işe bir çözüm bulsunlar..Biz savaşa girmeyecektik.. Montrö bize bu güvenceyi veriyordu.' dedi.

Oluşturma Tarihi: 2022-03-27 08:57:58

Güncelleme Tarihi: 2022-03-27 08:57:58

"Bir mayın “Montrö tapumuz” efsanesini bitirdi!" diyen Yazar Ali Karahasanoğlu, "Şimdi kemalistler oturup bu işi bir çözsünler. Emekli amiraller, hop oturup, hop kalkarak, “Montrö tapudur” diyorlardı.. Haydi bakalım, tapumuzu ispat etsinler.. Bu nasıl tapu ki, adamların mayınları, bizim sularımızda dolaşıyor.. Ve tehlikesini biz üstleniyoruz. Masrafını biz üstleniyoruz. Neyse ki, yakalayıp, etkisiz hale getiriyoruz.." ifadelerini kullandı.

Yeni Akit yazarı Ali Karahasanoğlu'nun bugün yayımlanan, "Bir mayın 'Montrö tapumuz' efsanesini bitirdi!" başlıklı dikkat çeken yazısı şöyle:

104 emekli amiralin darbe imalı bildirisini boşverin.AK Partili bazı isimler bile, zaman zaman “Montrö Sözleşmesine bağlıyız” diyorlar..Haydi bağlı olsunlar.O da sorun değil..Emekli amirallerin, kemalist zihniyetli...

104 emekli amiralin darbe imalı bildirisini boşverin.
AK Partili bazı isimler bile, zaman zaman “Montrö Sözleşmesine bağlıyız” diyorlar..
Haydi bağlı olsunlar.
O da sorun değil..
Emekli amirallerin, kemalist zihniyetli isimlerin tekrarladığı üzere, onlar da “Montrö Türkiye'nin tapusudur” diyorlar..
Daha iki gün önce Milli Güvenlik Kurulu toplandı..

Sonuçta yaptıkları açıklamada, Montrö Sözleşmesine atıf yapılıp, şunlar söylendi:
“Türkiye'nin Karadeniz'de barış ve istikrarın idamesi için Montrö Boğazlar Sözleşmesinin titizlikle uygulanması da dahil olmak üzere sorumluluklarının gereğini yerine getirmesinin yanında arabuluculuk ve kolaylaştırıcılık faaliyetlerini sürdüreceği belirtilmiştir.”
Açıklamaların, içi boş cümlelerin devamını getirebilirim..
Daha nice siyasetçi, daha nice monşer, daha nice gazeteci, daha nice akademisyen, Montrö Sözleşmesini, adeta bir tabu gibi görüp, bir de üstelik Türkiye'nin uluslararası arenada tapusu olarak tanımladılar..
usya'nın Ukrayna'ya saldırısının hemen ardından, “Bak bak. Gördün mü? Montrö ne kadar önemli imiş. ne kadar gerekli imiş. Bizim güvenliğimiz konusunda ne büyük önemi varmış” edebiyatı yaptılar..
Hatta bir emekli amiral, (Semih Çetin) sadece ordu mensuplarını değil, bu ülkenin vatandaşı herkesi utandıran şu açıklamayı yaptı:
“Montrö'nün ne kadar önemli olduğunu, Türkiye'nin elini ne kadar kuvvetlendirdiğini bu kriz nedeniyle bu savaş nedeniyle görüyoruz. Bazı kişiler ‘Montrö bize tam egemenlik tanımıyor, biz boğazı istediğimize açarız istediğimize kapatırız' diyorlardı. Bunun ne kadar yanlış olduğu bu vesileyle ortaya çıktı. Tam egemenlik sizde olsaydı, ne yapacağınızı şaşırırdınız.”
Ülkenin sularında tam egemen olmamayı maharet sanan bir subay!
“Allah'ın, benim aklımı koru!” demekten başka, ne yorum yapabilirim?
Savaş ortamında, kim, hangi sözleşmeye uyuyor ki..

Montrö Sözleşmesi de, sizin için bir güvence olsun..

Rusya, uluslararası sözleşmeleri uygun şekilde mi, Ukrayna'yı bombalıyor ki..

Boğazlardan gemisini geçirmek istediğinde de..

Montrö Sözleşmesine uygun olarak gemisini geçirsin..

Gücü varsa geçirecek..

Gücü yok ise, kalacak..

Aynı şey, ABD gemisi için de, diğer devlet gemileri için de geçerli..

Ama..

Bizim için esas önemli olan ne?

Montrö Sözleşmesindeki ticari gemilere verilen imtiyazın sonlandırılması..

Bu ülkenin ekmeğini yiyen nice insan, maalesef ki maalesef, yabancı gemilerin avukatlığına soyunup, “Montrö'ye sahip çıkmamız gerekir”diyerek, o gemilerin bedava geçişlerini savundular..

Onlarca devletin gemisi, boğazlarımızı kullanıyor. İstanbul'u, Çanakkale'yi tehlikeye atarak, kimi zaman petrol, kimi zaman daha tehlikeli maddelerin taşımacılığı yapılıyor.

Ama bu tehlikelere rağmen.

Ve boğazının havası, suyu kirletildiği halde..

Türkiye bu geçişlerden tek kuruş para kazanamıyor.

Tam aksine geçiş sırasındaki kirlenmeler, iç trafiğin tehlikeye düşmesi gibi sebeplerle zarara giriyor..

Ve dün itibari ile.

O zararlarımıza bir büyük zarar daha eklendi.

Dün sabahtan akşama kadar, tüm televizyonlar, internet siteleri, büyük ihtimalle bugünkü gazetelerin büyük çoğunluğunun birinci gündem maddesi ne?

İstanbul Sarıyer yakınlarında karşılaşılan bir mayın!

Saatlerce yayınlar yapıldı, mayının ne kadar tehlikeli olabileceği açıklandı.

Bulunmaya çalışıldığı, ancak daha başkalarının da olabileceği hatırlatıldı, tartışıldı.

Dün akşam saatlerinde bir mayının bulunduğu ve etkisiz hale getirildiği açıklandı..

Açıklamada, etkisiz hale getirilen mayının, öyle basit bir şey olmadığı, hemen her büyüklükteki gemiyi batırabilecek güçte olduğu öne sürüldü..

Şimdi tam bu noktada..

Hemen ben Montrö Sözleşmesini açıp, aramaya başladım.

Montrö, bizim boğazlarımızın garantisi idi ya.

Hatta Türkiye'nin boğazlar açısından tapusu idi ya..

Montrö sayesinde, savaşlardan uzak kalıyor, Karadeniz'de yaşanabilecek ihtilafların bize sirayet etmemesini sağlamış oluyorduk ya.

Rusya, Ukrayna'ya saldırsa bile..

Biz, Montrö Sözleşmesi sayesinde, o savaştan hiç etkilenmeyecek derecede kendimizi güvende hissediyorduk ya..

(Rusya ile Ukrayna'nın ihtilafı, ekonomik açıdan bizi nasıl etkiledi, çok net görülüyor. Montrö'nün falan, bu açıdan bize hiçbir katkısı yok. Ama belki muhataplarımız, ‘ne yani, Montrö, ekonomik zararları da mı önleyecekti. Yok artık' diyebilirler.. O konuyu sonra tartışırız.)

Karadeniz'den serseri mayın diyebileceğimiz mayın boğazları da geçip, Sarıyer'e kadar gelmiş.

Haydi bakalım, Montrö'cüler toplanıp, bu işe bir çözüm bulsunlar..

Biz savaşa girmeyecektik..

Montrö bize bu güvenceyi veriyordu.

Savaşa girmeyince, savaştan bir zarar da görmeyecektik..

Bu mayın, çarptığı gemiyi batırabilirdi diyen, Türkiye'nin resmi yetkilileri..

Montrö Sözleşmesinde, bununla ilgili bir madde niye yok?

Boğazlara veya yakınlarına, mayın döşenmesi veya Karadeniz'de mayın bulundurulması veya.. veya. veya..

Niye Montrö Sözleşmesinde bunlar düzenlenmemiş.

Veya..

İlla da illa, mayın bulunduracaklar, Karadeniz'e şuraya buraya döşenecek ise..

Onlar da bir şekilde serbest kalırsa, bizim boğazımızı da tehlikeye düşürecek ise..

En azından o mayınların sahibi devletlerin, kontrolden çıkanları tespit noktasında, azami çaba ile Türkiye'ye yardım etmeleri konusu, Montrö Sözleşmesinde hükme bağlanmış mı?

Yok..

Yok oğlu yok..

Şimdi kemalistler oturup bu işi bir çözsünler.

Emekli amiraller, hop oturup, hop kalkarak, “Montrö tapudur” diyorlardı..

Haydi bakalım, tapumuzu ispat etsinler..

Bu nasıl tapu ki, adamların mayınları, bizim sularımızda dolaşıyor..

Ve tehlikesini biz üstleniyoruz. Masrafını biz üstleniyoruz. Neyse ki, yakalayıp, etkisiz hale getiriyoruz..

Ama o Montrö, hemen her maddesi ile.. Türkiye'ye değil.. Diğer devletlere hak üstüne haklar sağlıyor.. Güvence üstüne güvence veriyor..

Bizimkiler de, “Bak bak tapuya bak. Ne kadar sağlam bir tapu” diye, kendini avutuyor..