Dolar

38,4149

Euro

43,7601

Altın

4.095,06

Bist

9.432,55

Dolar

38,4149

Euro

43,7601

Altın

4.095,06

Bist

9.432,55

Dolar

38,4149

Euro

43,7601

Altın

4.095,06

Bist

9.432,55

Biz solcular neden sürekli kaybediyoruz?

Mehmet Yılmaz Timeturk için son dönemlerde hızla artan boykot söylemi üzerine yazdı. Mehmet Yılmaz, kaleme aldığı yazıda boykot çağrılarının toplumsal ve ekonomik etkilerine dikkat çekti.

3 Hafta Önce Güncellendi

2025-04-09 07:24:53

Biz solcular neden sürekli kaybediyoruz?

İşte o yazı....

Birkaç gündür içim içimi yiyor. Neden mi? Çünkü biz solcular yine kaybettik. Alıştık artık, öyle değil mi? Kaybetmek konusunda neredeyse bir sanat icra ediyoruz. Hayır, normal kayıplardan bahsetmiyorum. Seçim kaybetmek, destek kaybetmek, argüman kaybetmek falan değil. Onda ustalaştık zaten. Bahsettiğim şey daha derin. Daha varoluşsal bir mesele.

Şimdi, şu son boykot girişimimize bakalım. “Alışveriş yapmayın” dedik. Kapitalizme bir çelme takalım dedik. İktidarın ekonomik politikalarına karşı bir tepki gösterelim dedik. Ve sonuç? Türk milleti tarihinin en büyük alışverişlerinden birini yaptı. Resmen, bize inat alışveriş yaptılar. Gittiler, esnafa sahip çıktılar. Kafeler doldu, marketler yağmalandı (ama sosyalist bir perspektiften değil, tamamen tüketim çılgınlığı bağlamında).

İşin en acıklı tarafı şu: Biz, ekonomik bir protesto çağrısı yaptığımızda halkın bu protestoya destek vermesini beklerdik, değil mi? Çünkü halkın alım gücü düşüyor, çünkü enflasyon yüksek, çünkü gençler işsiz… Yani, mantıken insanlar “Evet, haklılar! Alışveriş yapmayarak mesaj verelim” diyebilirdi. Ama hayır! Onlar ne yaptı? Gittiler, daha fazla alışveriş yaptılar! İnatla, coşkuyla, adeta bir festival havasında.

Bunun sebebi ne? Kapitalist propagandanın gücü mü? Alışverişin bir tür milliyetçi görev gibi sunulması mı? Yoksa biz solcuların iletişim kuramama yeteneği mi? Gerçek şu ki, biz solcular artık kimseyi ikna edemiyoruz. Hele Türkiye'de, işimiz daha da zor. Çünkü insanlar bize baktığında “Bunlar benim hayatımı kolaylaştıracak bir şey öneriyor mu?” diye soruyor. Ve genelde cevabı “Hayır” oluyor. Çünkü biz soyut kavramlarla mücadele etmeyi seviyoruz. “Sistemi yıkalım”, “Kapitalizmi eleştirelim”, “Tüketimi durduralım” diyoruz ama halkın karşısına elle tutulur bir alternatifle çıkamıyoruz.

Şimdi kendimi halkın yerine koyuyorum. Ortalama bir vatandaşım. İşim gücüm var, akşam çocuğuma ne yedireceğimi düşünüyorum. Belki borcum var. Belki zamlar belimi büküyor ama hayatta kalmaya çalışıyorum. Sonra biri çıkıyor ve bana diyor ki: “Alışveriş yapma!” Tamam, güzel. Peki, sonra? Alışveriş yapmazsam ne olacak? Benim hayatım kolaylaşacak mı? Maaşım artacak mı? Market fiyatları düşecek mi? Kimse bana bunların cevabını vermiyor. Sadece soyut bir mesaj sunuluyor: “Boykot yap, çünkü sistem kötü.” E peki, sonra?

Halk olarak, en azından kısa vadede elimizden bir şey gelmediğini biliyoruz. Bu yüzden alışveriş yapmaya devam ediyoruz. Çünkü ekonomik sıkıntılarımızı çözmenin daha pratik yollarını arıyoruz: Daha fazla çalışmak, borç almak, indirim kovalamak… Yani, günlük hayatımıza devam ediyoruz.

Peki biz solcular? Biz ne yapıyoruz? Kendi içimizde tartışıyoruz. Hangi kelimenin daha doğru olduğunu, hangi manifestonun daha etkili olduğunu konuşuyoruz. Ve en önemlisi, yine ve yine neden kaybettiğimizi tartışıyoruz.

Sonuç? Sonuç şu ki, halk alışveriş yaptı. Kartlı işlemler patladı. Bizim protestomuz, belki de amacının tam tersi bir etki yarattı. Ve iktidar yetkilileri ekranlara çıkıp “Boykotçular kaybetti” diye zafer ilan etti. Biz de, her zamanki gibi, “Nasıl yine kaybettik?” diye oturup düşünüyoruz.

Bir gün, belki de bir gün, bu döngüyü kırmayı başarırız. Ama önce, en azından bir defa, “Kaybetmemek için ne yapmalıyız?” sorusunu sormamız gerekiyor. Ve belki, cevabın alışveriş yapmamakta değil, bambaşka bir yerde olduğunu fark etmemiz…

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Haber Ara